İktidara geldiğinden beri Trump'ın birçok konuda verdiği kararları değiştirdiği ya da hiç uygulamadığına şahit olmuştuk.
Suriye'den asker çekme kararını da zafer edasıyla ilan ettiğinde de bu tavrı ihtiyatla karşılanmıştı.
Hala bu kararının arkasında durduğunu yeri geldikçe de ifade etmeye devam ediyor.
Ancak Türkiye'yi ilgilendiren en önemli kısmı bu çekilmenin nasıl olacağıdır. Çünkü ABD'nin kararı uygulama biçimi, Türkiye'nin Suriye politikası ile doğrudan ilgilidir.
Eğer bu adımı gerçekten atacaksa Türkiye ile yakın bir şekilde çalışmaktan başka da bir alternatifi yoktu, hala yok.
Aksi takdirde en büyük rakibi Rusya ve düşman olarak nitelendirdiği İran'ın daha fazla alan kazanmasının önünü açacaktı.
Türkiye ile çalışmaya karar verdi ancak imkansıza yakın bir formülü dayatmaya çalışıyor.
ABD ne yapmaya çalışıyor ?
Bolton ziyareti ile başlayan ve dün gece sosyal medya üzerinden Trump'ın Türkiye'yi tehdit eden açıklamaları ise çekilme süreci ve Türkiye ile ABD arasında koordinasyona yönelik Trump'ın yine bir U dönüşü yapabileceğine dair önemli bir gösterge.
Bu mesajlarda dikkat çeken üç önemli husus, PYD'nin Türkiye'yi provoke etmemesi, Türkiye'nin PYD'ye karşı operasyon başlatmaması ve ekonomik tehdit. Bunun karşılığında önerdiği şey de 30 km'lik güvenli bölge.
Arka arkaya söylediği şeyler birbirleriyle oldukça çelişkili görünüyor: Hem Türkiye sınırında yaklaşık 30 km derinliğe sahip bir güvenli bölgeden söz ediyor hem de -PYD ile Kürtleri eşitleyerek- Türkiye'nin PYD'ye olası operasyonunu engellemek için tehditler savuruyor.
Bu durumda hepimizin aklına gelen basit soru şu: Bu teklifler, Türkiye'nin Suriye politikası açısından ne anlam ifade ediyor? PYD'ye operasyon yapmadan 30 km'lik güvenli bölge formülü nasıl uygulanacak?
Bu tekliflerden anlaşılan şey şu: ABD, Türkiye'nin Suriye politikasını sınır güvenliği ve DEAŞ'la mücadele ile sınırlandırmaya çalışıyor. Türkiye'nin Suriye'de PYD'den bir saldırı gelmemesi ile yetinmesini ve DEAŞ'la mücadeleyi kendi anladıkları biçimde merkeze almasını istiyor.
Teklif ettiği güvenli bölge fikri, Türkiye için bir başlangıç adımı olarak kabul edilebilir.
Bunun için ön şart ise güvenli bölgenin Türkiye'nin insiyatifinde ve desteklediği güçle birlikte gerçekleştirilmesidir.
Bunun karşılığında PYD'nin varlığını devam ettirmesi ve M4 otoyolunun güneyi ile Fırat'ın doğusundan Irak sınırına kadar olan üçgende koruma altına alınması niyeti ise kabul edilemez.
Ancak Türkiye'nin Suriye politikasının ve PYD'ye bakışının bu şekilde sınırlandırılmasının Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değil.
Defalarca dile getirildiği üzere Suriye'nin toprak ve siyasi bütünlüğü ile Suriye'nin geleceği, Türkiye'nin önceliklerini oluşturuyor.
Sınır güvenliği için ne ABD ne de bir başka aktöre ihtiyacı yok.
Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekatları ile bunu kanıtlamış durumda.
Dolayısıyla gerektiğinde bu kapsamdaki harekatları da, orta ve uzun vadedeki öncelikleri için de yeniden askeri harekat düzenleyecektir.
Nitekim ne Trump'ın asker çekme kararının kendisi ne de çekilme sürecinin nasıl gerçekleşeceği üzerindeki anlaşmazlık Türkiye'nin kendi stratejisini etkilememiştir.
[Fikriyat, 14 Ocak 2019].