Moskova’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında varılan mutabakatı Türkiye’nin Suriye politikasının hedefleri açısından değerlendirdiğimizde aşağıdaki tespitleri yapmak mümkündür.
Türkiye’nin Suriye politikasının İdlib bağlamındaki en temel hedefi mülteci meselesiyle ilgilidir. Bu çerçevede Türkiye, sınırlarından kitleler hâlinde yeni mültecilerin girmesini istemediği gibi sınırın Suriye tarafına yığılmış mülteci sorununun da çözülmesini bekliyor.
Mutabakat mülteci sorununu kısmen çözüyor
Moskova’daki zirvede varılan mutabakatın yeni bir mülteci dalgasını önlediğini söyleyebiliriz. Kararlaştırılan ateşkese uyulması durumunda İdlib nüfusunun Türkiye sınırına akın etmesi için bir sebep kalmayacak. Bu da Türkiye üzerindeki baskıyı bir nebze olsun azaltacaktır.
Türkiye sınırının hemen ötesine sığınmış 1,5 milyona yakın sığınmacının durumunda ise ilk etapta herhangi bir değişikliğin olmayacağı görülüyor. Kalıcı bir barış sağlanana kadar bu insanların yurtlarına geri dönme şansı yok. Hatta birçoğunun kalıcı barışın sağlanması durumunda bile evlerine dönme imkânının olmadığını ifade etmek gerekir.
Türkiye’nin, kendi sınırları içerisindeki Suriyeli sığınmacıların yükünü taşıdığı gibi, sınırın ötesindeki bu 1,5 milyon mültecinin ihtiyaçlarıyla da ilgilenmeye devam etmek zorunda kalacağı anlaşılıyor. Yani bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin sırtındaki Suriyeli sığınmacı yükünün rakamsal boyutlarının 5 milyondan fazla olduğu görülüyor.
Moskova’da varılan mutabakat, belki Türkiye’nin taşıdığı sığınmacı yüküne yeni milyonların eklenmesine engel oldu ancak mevcut yükün azalması konusunda herhangi bir umut vadetmiyor.
Mülteci yükünün azaltılması açısından Türkiye’nin Avrupa sınırlarını açması birtakım faydalar sağlayabilir ancak Avrupa Birliği’nin verdiği tepkiler şimdiye kadar yaptıkları hatalardan daha fazlasını yapacaklarını gösteriyor. Mülteciler konusunda imzaladıkları uluslararası sözleşmeleri açık bir şekilde ihlal ederek, AB sınırlarına ulaşan mültecilerin iltica başvurularını almadan sınır dışı etme yolunu tercih ediyorlar. Ayrıca yeni mülteci dalgalarını engelleme konusunda Türkiye’nin çabalarına destek vermek yerine kendi sınırlarını tahkim etmekle meşguller.
Türkiye-Rusya uzlaşısı terörle mücadele açısından da önemli
Moskova Mutabakatı’nın, Türkiye’nin Suriye politikasındaki en önemli hedefi olan terörün önlenmesi açısından ne getirdiğine bakıldığında, öncelikle bu mutabakatın Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen PKK koridoruyla doğudan ilgili olmadığını ifade etmek gerekir. Ancak Moskova Mutabakatı’yla birlikte Türkiye ve Rusya’nın diplomasi ve diyalog kanallarını açık tutmuş olması, Moskova’nın Suriye’de PKK/YPG’ye yönelik politikasını da doğrudan etkileyecektir.
Ateşkes sağlanmayıp gerginliğin tırmanması Rusya’nın Türkiye’ye karşı PKK/YPG’yi daha açıktan desteklemesi sonucunu doğurabilirdi ki, Moskova’nın bu örgüt ile mevcut ilişkileri Türkiye’yi zaten rahatsız ediyor. Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG varlığının ortadan kaldırılmasına yönelik verilen sözlerin tam olarak yerine getirilmediği biliniyor.
Ateşkes Türkiye’nin çıkarlarına uygun
Ankara, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğuna göre, Türkiye’nin bu ülke topraklarındaki askerî varlığı daha fazla mülteci akınına maruz kalmamak ve terör örgütlerinin Suriye topraklarında üslenmesini önlemek amacına hizmet ediyor.
Bu açıdan bakıldığında, Türkiye topraklarına yeni mülteci gelmesini önleyecek ateşkesin kararlaştırılmış olması başarılı bir sonuçtur. Ateşkes, İdlib halkına yönelik saldırıların durdurulacağı anlamına geliyor.
Türkiye’nin İdlib’e yönelik son askerî harekâtını Esad rejiminin Rusya ve İran destekli saldırıları zorunlu kıldığına göre, bu saldırıların ateşkes ile birlikte duracak olması Türkiye’nin de askerî olarak yeni adımlar atmasına ihtiyaç bırakmayacaktır.
Bu şekilde Türkiye ile Rusya arasındaki gerginliğin de istenmeyen boyutlara taşınması önlenmiş olacaktır...
Sonuç olarak, ateşkesle birlikte sivilleri hedef alan saldırıların durmuş olması hem Türkiye’yi daha da zora sokacak yeni mülteci dalgalarını engelleyeceği hem de Ankara ile Moskova’yı doğrudan karşı karşıya gelmekten koruyacağı için olumludur. Bu noktada sorulması gereken önemli soru ise, ateşkesin ne kadar kalıcı olacağı sorusudur.
Türkiye’nin ateşkesi bozmak gibi bir niyetinin olmadığına göre bu sorunun cevabını Rusya’nın bundan sonraki tavrı belirleyecek.
[Türkiye, 7 Mart 2020].