İdlib üzerine Türkiye'nin stratejisi netleşmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmada Suriye Rejimi'ne şubat sonuna kadar mutabakat öncesi sınırlara çekilmesi için süre verdi. Aksi takdirde Türkiye'nin askeri operasyon başlatabileceğini ima etti.
Bu demektir ki, Türkiye hala ateşkesin ve statükonun sürdürülmesinden yana. Ancak eğer Rejim oyunbozanlığa devam edecekse, Türkiye için başka seçenek kalmıyor. Çünkü Türkiye artık ne daha fazla mülteci akınına tahammül edebilir ne de sınırında yaşanan bu saldırganlığa sessiz kalabilir.
Hepimiz biliyoruz. Burada Esad Rejimi'nin bir anlamı yok. Zaten tek başına ona kalsa böyle bir işe de girişemezdi. Bu saldırganlığın arkasında tabii ki Rusya var. Dolayısıyla Türkiye Rusya ile de son görüşmeleri yaptı. Pozisyonunu açık bir biçimde paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklama bir kriz yönetme türüne işaret eder. Türkiye krizi tırmandırmak istemiyor ama kendi konumunu da karşı tarafa göre alacak. Yani sıcak topu Türkiye, Rusya'nın kucağına bıraktı. Hem caydırıcılık hem de zorlayıcılık içeren bir açıklama yaptı. Rejimin daha fazla ilerlemesini caydırmanın yanında son günlerde girdiği yerlerden çıkması için de zorlayıcılık denenecek. Çünkü biliyorsunuz Rejim Türkiye'nin kontrol noktalarını kuşatmaya çalışıyor.
Hem o kuşatmanın kırılması için hem de İdlib'in rahat bir nefes alması için Rejim'in geri çekilmesi önemli. Ancak uluslararası güvenlik öğrencileri bilir ki, caydırıcılık zorlayıcılık kadar kolay işlemez. Karşı tarafın girdiği yerden çıkartılması daha zordur. Süper güçler için bile bu siyasetin genelde işlemediği söylenir.
O nedenle Türkiye'nin bu stratejide ikinci ve üçüncü aşamaları da planladığını tahmin edebiliriz. Görünen o ki, Türkiye M-5 karayolunu önemli görüyor ve öncelikle Halep'e giden bu yolu koruma altına almaya çalışacak. Zaten çatışmalar bu nedenle Serakib ve Halep hattında devam ediyor. Şubat sonuna kadar Türkiye'nin öncelikle buraya odaklanacağı ve sonrasında daha sert tedbirlere başvurabileceğini düşünmek yanlış olmaz.
Ancak şubat ayı boş geçmeyecek. Türkiye bu esnada durmayacak ve yığınağını artıracaktır. Bu tür dönemlerde yapılacak en iyi şey en kötü senaryoya göre hazırlık yapmak ve oldubittiler yaratmaktır. Eğer Rejim saldırgan tutumuna devam ederse işte o zaman Türkiye karşı saldırıyı planlayabilir. Bu topyekûn bir savaş anlamına gelmiyor. Aksine Türkiye'nin önceliği M-5 karayolu hattı boyunca bir güvenli bölge oluşturmak ve muhtemel mülteci akınını burada karşılamak. Bunu da Rusya'ya rağmen yapacaktır.
Türkiye'de yapılan saçma taraf tutma tartışmalarına hiç girmeye gerek yok. Rusçuluk ve Amerikancılık yapanlar istediğini düşünmeye devam edebilir. Baştan beri biliyorduk. Ve ikisine de güvenmiyorduk. Farklı aktörlerle kısa süreli anlaşmalar yapmaya devam edeceğiz. Bu yöntemle sınırımızı temizledik İdlib'de de güvenli bölgeyi kuracağız. Hem Rusya'ya hem de ABD'ye rağmen. Anlamayanların kafasına da reelpolitiki vura vura sokacağız. Türkiye'nin kendini kendi imkanlarıyla savunmasının mümkün olduğunu göstereceğiz.
[Sabah, 6 Şubat 2020].