Başkan Erdoğan dün İdlib krizini görüşmek üzere Moskova'daydı.
Rus lider Putin ile yaptığı ikili zirve tüm başkentlerin ilgi odağındaydı.
Bütün uzmanlar 2015 uçak krizinde bu yana en gergin toplantının gerçekleştiğinde hemfikirdi.
Zaten on gündür sahadaki askeri hareketliliğin artması bir anlamda bu zirveye hazırlıktı.
Heyetler arası görüşmelerden bir uzlaşma çıkmadığı için son söz Erdoğan ve Putin görüşmesine bırakılmıştı.
İki liderin basına ilk açıklamaları ve baş başa görüşmeyle başlanması içerideki müzakerenin ne kadar kritik olduğunu ve zorlu geçeceğini gösteriyordu.
Erdoğan bölgedeki sıkıntı dolayısıyla dünyanın gözünün burada olduğunu ifade etti: "Bugün burada atacağımız adım, alacağımız isabetli kararlar bölgeyi de ülkelerimizi de rahatlatacaktır."
Putin de şehit olan askerlerimizle ilgili başsağlığı diledikten sonra krize çözüm bulma istekliliğini gösterdi:
"Suriye ordusunun gerçekten ciddi kayıpları var. Tüm bunlardan dolayı bu olayın bir daha tekrarlanmaması, Türk Rus ilişkilerine zarar vermemesi için görüşmelere devam etmemizde fayda var." Liderlerin ateşkes ve iş birliği beklentisi açıktı.
Putin'in "Suriye ordusunun gerçekten ciddi kayıpları var" vurgusu "intikamınızı aldınız artık ateşkes olsun" arzusunu ima ediyordu.
Erdoğan ve Putin'in ilk cümleleri masada sadece İdlib'in olmadığını, Suriye'nin, Libya'nın hatta Türk-Rus ilişkilerinin geleceğinin de değerlendirileceğine işaret ediyordu.
2 saat 40 dakika baş başa görüşmeden sonra 4+1 formatında heyet görüşmelerine geçildi.
İki liderin üzerinde anlaştığı çerçeve uzlaşmanın içi dolduruldu. Böylece, Erdoğan ve Putin'in lider diplomasisiyle krizleri aşma geleneği bozulmadı.
Yeni Bir Statü mü?
6 saatlik çalışmayla yeni bir mutabakata varıldı. Liderlerin açıklamasında Erdoğan, ateşkes kararı alındığını ve İdlib'te "yeni bir statünün oluşturulması" gerektiğini söyledi.
Rejimin her türlü saldırısına cevap verileceğini vurguladı.
Dışişleri Bakanlarının açıkladığı mutabakatta insani krizin engellenmesi ve sivillerin korunmasına değinildi.
İdlib temas hattı boyunca askeri faaliyetler durduruldu. M4 karayolunun 6 km güney ve kuzeyinde güvenli koridor oluşturuldu. 15 Mart'tan itibaren de M4 karayolunun Trumba'dan Ain-Al-Havr'a kadar olan kesiminde Türk-Rus ortak devriyesi yapılacak.
Bu mutabakatla çatışma ortamı engellendi. İki başkent, Suriye'de birlikte çalışma kararlılığını yineleyerek İdlib'te yeni bir statü oluşturdu.
Bu sonuç Ankara'nın kararlılığı ile alınabildi. Türk ordusunun Esed rejiminin elindeki Rus hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirmesi de Türkiye'nin sahadaki gücünü gösterdi.
Böylece Ankara, Türkiye'nin İdlib ve Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olduğunu bir kez daha teyit etti.
Süreç Bitmedi…
Büyük resme bakıldığında, Kremlin Esed Rejimin hatırına Türkiye ile iş birliğini kaybetmek istemediğini gösterdi.
Yani Putin, Erdoğan ile çalışmanın kendi menfaatine olduğunu gördü. İkili ilişkilerin geleceği için rasyonalite, çatışmanın önlenmesinde ve uzlaşmadaydı.
Zira Türk-Rus ilişkilerinin son dönemdeki iş birliği alanları ve iki liderin müzakere geçmişi İdlib krizinin birlikte yönetilmesini gerektiriyor.
Ancak her iki tarafın da İdlib'teki pozisyonunu Suriye'nin geleceğine dair projeksiyonuyla birleştirmesi gerginliği artırıyordu.
Mutabakat ile ateşkes sağlandı, ancak İdlib süreci henüz tamamlanmadı. Hala üç milyondan fazla Suriyeli dar bir alana sıkışmış durumda. Bu sebeple ABD ve AB'nin İdlib'te Türkiye'ye desteği önemli.
Dün akşam Moskova'da varılan mutabakat şunu da netleştirdi:
Batı başkentleri İdlib'teki sivillerin ve Suriye'nin geleceği için Ankara'nın politikasına destek vermeli. Hava savunma sistemi konuşlandırılmasına ve istihbarat paylaşımına olumlu yaklaşmalılar.
İdlib süreci bitmedi; Rusya'nın Avrupa üzerindeki Suriyeli mülteci baskısı hala geçerli.
[Sabah, 6 Mart 2020].