Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yönelik terör saldırısı öncesinde, bugünün yazısı için “Trump’ı beklemek” başlığını düşünmüştüm.
Bu başlık altında şunları yazmıştım:
Herkes Suriye konusunda yeni seçilen Amerikan Başkanı Donald Trump’ın göreve başlamasını beklemek gerektiğini söylüyor. Bugüne kadar Obama’yı bekledik de ne oldu?
Amerika’nın bugüne kadarki Suriye politikası açık bir şekilde gösterdi ki, Washington yönetimi Suriye sorununun kapsamlı bir şekilde çözümü konusunda hiç inisiyatif alma taraftarı değil ve sadece bölgedeki devletlere karşı kullanabileceği yeni aktörler inşa etme arayışı içerisinde. PYD/PKK konusundaki politikası bunun açık göstergesidir.
Uzun bir süre Amerikan yönetiminin Suriye konusunda sorumluluk almasını bekleyen Türkiye, Washington’un bu yıkıcı politikasını gördükten sonra, bu meselede karşı tarafta yer alan Rusya ve İran’la doğrudan görüşerek sorunun çözümü için inisiyatif almaya başladı. Amerikan yönetiminin PYD/PKK odaklı politikasının Türkiye’nin güvenliği için oluşturduğu tehdidin yanında, Rusya’nın yoğun bir şekilde Suriye’ye müdahil olmasıyla muhaliflerin Esad yönetimine karşı başarı şansının zayıflaması da Ankara’nın bu tutumunda etkili oldu. Artık Rusya’nın da bulunduğu karşı bloku Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın dengelemesi mümkün görünmüyordu.
Bu yüzden Ankara rasyonel bir tercihle, dengeleyemediği karşı blokla sorunu masada çözmeye karar verdi. Bu çerçevede karşı blokta en fazla muhatap aldığı aktör ise doğal olarak Rusya oldu. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Putin’in Türkiye’ye verdiği kararlı destek sonrasında iki ülke ilişkilerinin hızlı bir şekilde iyileşmesi de Türkiye ile Rusya arasında Suriye sorununun çözümü konusundaki iş birliğine uygun bir zemin hazırladı. Halep’teki sivillerin ve muhaliflerin tahliyesi konusunda Ankara ile Moskova arasında yürütülen yoğun diplomasi bu iş birliğinin açık göstergesi oldu. Dahası 20 Aralık'ta Moskova’da Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları arasında gerçekleştirilecek toplantıda Suriye sorununa kalıcı bir çözüm getirilmesi konusunda önemli adımların atılması bekleniyordu.
Yani, ABD ve diğer Batılı ülkelerin Suriye meselesi konusundaki duyarsızlığını gören Türkiye, Rusya ve İran’la birlikte sorunun çözümü konusunda önemli adımlar atmak üzereydi. Bu konudaki en büyük handikap ise Washington’un nasıl tavır göstereceğiydi ve bu çerçevede sorulması gereken soru şuydu:
Suriye sorununun başından beri kapsamlı bir çözüm konusunda inisiyatif almaktan kaçınan Amerikan yönetiminin, bu geri durup Rusya ve İran’a alan açan tutumu, Suriye meselesinin nasıl sonuçlanacağı konusuyla da ilgilenmeyeceği anlamına gelir mi?
En azından Obama yönetiminin Amerikan güvenlik bürokrasisi açısından bu sorunun cevabı kesinlikle “hayır”dır. Çünkü Amerikan yönetiminin Suriye’nin geneline ilişkin bugüne kadar sergilediği “bekle ve tarafların birbirini yıpratmasını seyret” politikası Suriye’nin geleceğiyle ilgilenmediği anlamına gelmiyordu. PYD/PKK üzerinden Suriye’de kullanabileceği bir aktör inşa etmeye yönelen Washington’un, kendisini devre dışı bırakacak bir Suriye anlaşmasına sıcak bakması zor görünüyor.
İşte bu noktada “Trump’ı beklemek” meselesi gündeme geliyor.
Moskova ile farklı bir ilişki geliştireceği beklenen Trump yönetiminin, Rusya önderliğinde ve Türkiye ile İran’ın da katılımıyla gerçekleştirilmeye çalışılan bir Suriye barışına Obama’nın güvenlik bürokrasisi kadar karşı çıkmayacağı söylenebilir.
Trump yönetiminin Suriye politikasının nasıl şekilleneceğini görmek için onun yönetimi devralmasını ve özellikle güvenlik bürokrasisini yeniden dizayn etmesini beklemek gerekiyor, ancak Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye sorununu çözmek için Trump’ın gelmesini beklemelerine gerek yok...
***
İşte Rusya’nın Türkiye Büyükelçisine yönelik terör saldırısı öncesinde yazmış olduğum yazı buydu. Yaşanan bu menfur olayla birlikte bu yazıyı değiştirmek gereği duymadım. Aksine yazının yaşanan terörist saldırıyı anlamak konusunda yardımcı olacağını düşünüyorum.
Anlaşılan, bu terörist eylemin arkasındaki kişiler sadece Türkiye-Rusya ilişkilerini hedef almamışlar, aynı zamanda “Trump’ı beklemeden” onun Rusya ve Orta Doğu politikasını da ipotek altına almayı amaçlamışlar.
15 Temmuz darbe girişimini yapan ve yaptıranların yeni ve çok büyük bir provokasyonuyla karşı karşıya olabiliriz.
[Türkiye, 21 Aralık 2016].