SETA > Yorum |
Şah Fırat ve 'Stratejik Esneklik'

Şah Fırat ve 'Stratejik Esneklik'

Şah-Fırat Operasyonu'nun dış politikanın içerdeki "mevzi savaşının" bir parçası olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

GeçtiÄŸimiz Cumartesi'yi Pazar'a baÄŸlayan gece yapılan baÅŸarılı bir askeri operasyonla birlikte Türkiye; her türlü saldırı riskine açık hale gelmiÅŸ Süleyman Åžah Türbesi'ni ve Saygı Karakolu'nu ana topraÄŸa daha yakın bir yere nakletti. Neresinden bakarsanız bakın, yapılan operasyonun askeri olarak baÅŸarısı ve hedefi önemli. Bu açıdan askeri hedef hâsıl olmuÅŸ gözüküyor. Ancak operasyon, siyasi olarak muhalifleri yeni bir dış politika kritiÄŸine yöneltmekte gecikmedi. Tersi bir durum yaÅŸansaydı; yani türbenin ve onu koruyan askerlerin yabancı unsurların eline geçmesi halinde de benzer bir eleÅŸtirinin daha ÅŸiddetlisi yaÅŸanacaktı. Hükümet tarafından bakıldığında "zafer" görülen böylesi bir geliÅŸme muhalifler tarafından "dış politikada bölgesel çözülmenin" kristalize olduÄŸu noktaya indirgendi ve dış politikanın "iflasına" varacak ölçüde Türkiye'nin bütün bölgesel politikalarına teÅŸmil edildi.

Operasyonu, Suriye'nin toprak bütünlüÄŸünün bir ihlali görüp, uluslararası hukuka aykırı görecek kadar ileriye gidenler de oldu, "vatan toprağının terk edilmesi" üzerinden "ihanet" olarak görenler de. Allah'tan bu operasyonu "Batı ittifakından kopuÅŸ" hikâyesine baÄŸlayanlar çıkmadı.

Nihayetinde, bu eleÅŸtirileri ve eleÅŸtirileri göÄŸüslemeye çalışanların referanslarını dikkate aldığımızda, Åžah-Fırat Operasyonu'nun dış politikanın içerdeki "mevzi savaşının" bir parçası olduÄŸunu bir kez daha görmüÅŸ olduk. Hâlbuki konu bu derece "aşırı uçlarda" ele alınmasaydı; Åžah-Fırat Operasyonu'nun Türkiye'nin "yakın bölge siyasetinde" mevcut dinamiklere ne tür etkiler edeceÄŸini daha saÄŸlıklı tartışabilirdik.

TAKTÄ°KSEL ÇERÇEVE

Åžah-Fırat Operasyonu'nu; "zafer" veya "hezimet" ÅŸeklinde iki ayrı uçta tartışmaktan ziyade, özellikle Türkiye'nin yakın gelecekte içine gireceÄŸi kritik süreçlerde "esneklik kabiliyetine" ulaÅŸabilmesine imkân saÄŸlayacak bir geliÅŸme olarak ele alınmasından yanayım. Bununla kastım, bu operasyonun Türkiye'nin Suriye, Irak veya IŞİD'e yönelik politikalarında siyaseten ve askeri olarak "manevra alanını", salt bu operasyonla geniÅŸletmesi deÄŸil. Elbette ilk bakışta, bu operasyonla birlikte Türkiye, kendisine karşı kullanılma ihtimali olan bir fiili durum oluÅŸturulmasının önüne geçerek oldukça rasyonel davrandı. Ancak benim "esneklikten" kastım, Türkiye'nin kademeli olarak giderek daha fazla iç içe geçmiÅŸ bölgesel "Kürt gerçekliÄŸinin" farkına varacağı bir anlayışa sahip olması. DiÄŸer bir ifadeyle, Åžah-Fırat Operasyonu'nun dış politikaya hem Suriye krizi hem de Kürt meselesi baÄŸlamında bundan sonra bir etkisi olacaksa, bu "Kürt gerçekliÄŸinin" Türkiye'nin bölgesel siyasetinin göbeÄŸinde yer alacak olması. Demem o ki; içerideki çözüm sürecini, "Suriye'deki Kürt gerçekliÄŸinden"; "Irak Kürdistanı'ndaki gerçekliÄŸi" ise bir bütün olarak "bölgesel Kürt gerçekliÄŸinden" ayırarak ele almak, "taktiksel" olmasa bile "siyaseten" hatalı olabilir.

Zira ÅŸöyle bir tablo ile karşı karşıyayız: Türkiye'deki çözüm sürecinin bir parçası olan PKK, merkezi olarak Kandil'de Kuzey Irak denkleminin içerisinde bir yapı, Kuzey Irak ise PeÅŸmerge aracılığıyla Türkiye üzerinden askeri olarak Suriye'de; Türkiye ise PYD'nin kontrolünde olan Kobani üzerinden Suriye içinde. Bu resmi farklı deÄŸiÅŸkenler içermesi bakımından "taktiksel" düzeyde ayrı ayrı okuyabilirsiniz, ancak iç ve dış politika stratejiniz açısından bir bütün olarak okumanız gerekir. Yani makro, kapsamlı ve orta vadeli bir strateji ile bu resme "çerçeve" oluÅŸturmanız elzem.

Bu tabloyu Åžah-Fırat Operasyonu üzerinden yeniden okuduÄŸunuzda, "stratejik esneklik" Türkiye'nin bölgesel dış politika angajmanlarının ilk ve bence merkezi halkasını oluÅŸturması bakımından "Kürt kuÅŸağına" yönelik kritik bir politika haline geliyor. Bu anlamda, dış politikanın; yeni dinamikler ve bu dinamiklerin hızlı ÅŸekilde deÄŸiÅŸme ihtimali dikkate alınarak oluÅŸturulması gerekiyor. Bu; bölgesel krizin giderek derinleÅŸtiÄŸi bir dönemde "durgunlaÅŸan" dış politikanın üzerindeki baskıyı kaldırarak, Türkiye'nin rahatlamasını saÄŸlayacaktır.

[Sabah Perspektif, 28 Åžubat 2015]