Koronavirüs salgınının yaygınlaşması ile birlikte bazı ülkelerin dışardan yardım almak durumunda kaldığı ortaya çıktı. Aslına bakılırsa yardıma ihtiyaç duymayan ülke yok gibi.
Bazı ülkeler maske, eldiven gibi acil ihtiyaçlara gereksinimi duyarken bazı ülkeler ise solunum cihazı ve daha ileri tedaviler için tıbbi malzemeye ihtiyaç duydular. Bazı ülkeler ise sağlık personeline ihtiyaç duydu. Bazı ülkeler ise hepsine birden.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin yetmişten fazla ülkeye yardım ettiğini açıklaması ile birlikte yeni bir tartışma başlamış oldu.
Son on beş yıldır Türkiye'nin artan dış politika etkinliğinin en önemli göstergelerinden biri dış yardımlar konusunda gösterdiği performanstır. Rekabet, çatışma, ittifaklar, güç biriktirme gibi unsurların uluslararası siyasetin temel amaçları olduğu bir atmosferde Türkiye'nin dezavantajlı bölgelere yönelik uyguladığı kalkınma ve insani yardım miktarlarında ciddi bir artış olduğu bilinmektedir. Nitekim 2015 yılı değerlendirmesinde genel sıralamada altıncı, GSYH'ye oranla en fazla dış yardım yapan ülke konumuna geldi.
Bu noktada birkaç soru akla gelmektedir: Bir ülke bir başka ülkeye karşılıksız olarak yardımda bulunur mu? Bulunuyorsa sebebi nedir? Dış yardımlar dış politika yapımının bir parçası mıdır yoksa dış politikadan bağımsız insani boyutuyla değerlendirilmesi gereken bir eylem midir?
Bu kazanımlar elbette ki dış yardımların tek başına yarattığı bir sonuç değildir.
Dış yardımlar uluslararası siyasetin bağlamı içinde ve ülkenin dış politikası ile uyumlu bir çerçevede yürüdüğünde bir kazanca dönüşebilir.
Türkiye'nin salgın sürecinde de dış yardımları artırması aslında bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Kriz zamanları yeni işbirlikleri için de yeni fırsatlar sunar. Koronavirüs salgınının uluslararası siyasetteki dönüşümleri hızlandırma beklentisinin oluştuğu bu dönemde yeni hamleler gereklidir.
Kriz zamanlarında atılacak adımlar, akut durum atlatıldıktan sonrasına dair hazırlık anlamı taşır. Dış yardımlar da bu anlamda araçlardan yalnızca bir tanesidir ve kendi bağlamında değerlendirilmelidir.
Türkiye'nin Avrupa ülkelerine gerçekleştirdiği dış yardım, AB ile tıkanan ilişkilere alternatif bir alan açabilir. İsrail'e yapılan yardımlar ise aynı oranda yardımların Filistin'e de yapılmasının önünü açtı.
Burada düşülmemesi gereken yanılgı, dış yardımların tek başına bir oyun değiştirici ya da ittifak zemini oluşturabileceğidir. Dolayısıyla dış yardımların genel bir dış politika stratejisi çerçevesinde yapılması, beklenen etkisinin gerçekleşmesi için gereklidir.
[Sabah, 18 Nisan 2020]