Hiçbir diplomatik müzakere tek tarafın mutlak kazancıyla bitmez. Müzakere karşılıklı tavizler esasına dayanır. Soçi de bunlardan biri. Ancak Tahran Zirvesi'nin üzerine inşa ederek baktığınızda Soçi'de Türkiye'nin güncel beklentilerinin bütünüyle karşılandığını söyleyebiliriz. Tahran Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan çatışmanın ertelenmesi ve engellenmesini dile getirmişti. Mülteci dalgasını önlemek gerektiğini söylemişti. Kan akmasın diye uğraşmıştı. Buna karşılık Rusya'ya güvenli bölge oluşturma ve ayrıştırma önermişti. Bunlar üzerinden baktığınızda bu tekliflerin neredeyse bütünüyle kabul gördüğünü söyleyebiliriz. Türkiye İdlib adına önemli bir kazanç elde etti. Soçi'den öne çıkan en önemli iki başlık 15-20 kilometreli bölgenin güvenli hale getirilmesi ve ateşkesin devreye girmesi. Rusya bu anlaşma çerçevesinde İdlib'e yönelik kaçınılmaz gibi görünen operasyonu en azından ertelemiş ve siyasi bir çözüme kendini daha fazla bağlamış oluyor. Halbuki uzun süredir bu operasyonun kaçınılmaz olduğu iddiası seslendiriliyordu. Geri dönülemez bir yola girildiği ima ediliyordu. Rusya'nın burada bir temizlik yapmadan durmayacağı fikri ön plana çıkıyordu. Ancak Türkiye'nin meseleye diplomatik ağırlığını koyması bu mutabakatı doğurdu. Öncelikle askeri müdahale devre dışı bırakılmış oldu. Diplomasiye, müzakereye bir şans daha verilmiş oldu. Rusya kendi Suriye siyasetini rejime veya İran'a teslim etmediğini ve hâlâ güvenlik temelinde rasyonel bir siyaset izleyebileceğini gösterdi. Ancak Rusya'nın bunun için bir şartı var. O da üs bölgelerinin ve Hama ve Halep gibi kritik bölgelerin korunması. Tam da bu nedenle mutabakatın ikinci önemli meselesi devreye giriyor. Sınıra 15-20 kilometrelik bir tampon bölge kurulması da Rusya'nın bu güvenlik talebini sağlayacak. Bu teklifi Erdoğan zaten Tahran Zirvesi'nde de dile getirmişti. "Eğer gerçekten amacınız üslerin güvenliğiyse bunu sağlamanın yolu radikal grupların bu bölgeden uzaklaştırılmasıdır" demişti. Görünen o ki, Rusya bu teklifi kabul etmek durumunda kaldı. Sonuç olarak Türkiye şu aşamadaki taleplerini Rusya'ya kabul ettirmiş diyebiliriz. Böylece hem bir insani trajedi engellendi. Hem Türkiye'ye yönelik ciddi bir göç dalgasının önüne geçilmiş oldu. Hem Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinin güvenliği sağlandı. Ilımlı muhalif grupların İdlib'de varlığını sürdürebileceği gerçeği mutabakata bağlanmış oldu. Bu demek değildir ki mesele nihai olarak kapanmıştır. Hayır hiçbir diplomatik zafer mutlak değildir ve sonsuza kadar sürmez. Ancak şimdilik sizin beklentilerinizi karşılıyor ve gelecekte sizi tehlikeye atmıyorsa, alır cebinize koyarsanız. Sonrasını yeniden hesaplarsınız. Türkiye tam de bunu yaptı. Şimdilik çözüm bulmak istediği alanlarda muhatabını kendi pozisyonuna ikna etti. İnşallah hem İdlib hem de Türkiye için hayırlı sonuçları olur.
[Sabah, 18 Eylül 2018].