Türkiye'nin tüm çabalarına rağmen CENTCOM, bildiğini okuyor. Askeri bir kurum olarak siyasetteki boşluktan faydalanarak bürokratik ezberlerine uygun hareket ediyor.
Rakka'da kazanacağı bir zafere odaklandığından siyasi sonuçları umursamıyor. Çünkü artık CENTCOM'un bu tavrına siyasi hesaplar öncülük etmiyor.
Çünkü yeni Amerikan yönetiminin kapsamlı bir Suriye stratejisi yok. Ezberden hareket eden CENTCOM'u ikna etmek mümkün değil. Ama ona yön verecek ve arayışta olan siyaseti yani Trump'ı etkilemeye çalışmak denemeye değer.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin rahatsızlığını 16 Mayıs görüşmesinde Trump'a aktaracak. Fakat Trump'ı ikna etmek ve Trump siyasetinin Suriye ayağına yön verebilmek için Türkiye'nin oldukça somut önerilerle gitmesi gerek. Bunların başında da CENTCOM'un Obama artığı politikalarını dile getirmek var.
Trump, Türkiye'yi durduk yere kaybetmek istemeyecektir. Bu nedenle Türkiye CENTCOM'da özellikle Votel'in tavrını eleştiri konusu yapıp, Votel'in Obama tarzı siyaseti sürdüğünü dile getirebilir. Trump'tan somut isteklerde bulunabilir. Obama döneminden birkaç askerin görev yerini değiştirmek Wahington için atılamayacak adımlar değil.
Aynı şekilde somut bir öneri Rakka'ya, Türkiye ile Amerika'nın beraber yürümesi teklifidir. Bu teklifin içine somut asker sayılarını da eklemek gerekebilir. Bir kolordu boyutunda rakamlar telaffuz edilebilir. Trump'a bütün boyutlarıyla neden PYD'nin yetersiz olduğu neden Türkiye'ye ihtiyaç duyacağı Musul ve El-Bab operasyonlarındaki rakamlarla gösterilebilirse o zaman Trump'ın en azından PYD konusunda şüphe taşıması sağlanabilir.
Derme çatma gruplar aylardır Musul merkezine adım bile atamadılar. El-Bab operasyonu da direncin yüksek olduğu şehir merkezlerinin temizlenmesinin kolay olmadığını gösterdi. Bunların en zoru şüphesiz Rakka olacak. Ve başıbozuk grupların tek başına bu tür bir savaşı yerine getirip getiremeyeceği ciddi soru işaretleri barındırıyor. Bu soru işaretlerini Trump'ın kafasında yakmak gerek.
Savaş denilen olguda ufak adımlarla ilerleme stratejinin ne tür hayal kırıklıkları ve zayiat üretebileceği hatırlatılmalı. Vietnam ve 2003 Irak savaşları bunun en iyi örnekleridir.
Vietnam'da yine bürokrasi uzun müddet Başkan Johnson'ı aldatmıştı. Küçük birliklerle bu işin halledileceği fikri yaygınlık kazanmıştı.
Sonra az, daha az daha derken adım adım ve küçük küçük 57 bin Amerikan askeri ölmüştü.
Yine Irak'ta 150 bin kişilik bir ordu savaşı kazanmaya yetmiş, ama Irak'ı kontrol etmeye yetmemişti. Yine Amerikan askerlerinin sayısı adım adım artırılmıştı. Yine Amerika büyük zayiat vermişti. Bu iki olay Amerikan savaş tarihinin en canlı ve can sıkıcı örnekleridir.
Bunların üzerine basa basa yapılacak bir müzakere sayesinde Türkiye'nin göz ardı edilmesi kolay olmayacaktır. Özellikle böylesi bir operasyonda Türkiye'nin PYD bölgesini çok kolay rahatsız edebileceği izlenimi de verilirse Trump'ın tek başına PYD ile yürüme yöntemine mesafe koyması beklenebilir. Son yapılan hava saldırıları ve bombalamaların devam edeceği izlenimi verilebilir. Türkiye'nin desteği olmadan Suriye'de çözüm olmayacağını Türkiye'nin bildiği ve buna göre pozisyon aldığı ima edilebilir.
Aslında CENTCOM başta olmak üzere birçok Amerikalı yetkili bunun farkında.
Türkiye'nin kolayca oyunbozan rolünü oynayabileceğini de biliyorlar. Bu nedenle de Türkiye'yi aldatmak istiyorlar. "Biz size PKK'ya karşı destek verelim, siz de PYD'ye ses etmeyin" derken bunu elde etmeye çalışıyorlar. Türkiye'yi razı olmaktan başka çare olmadığına inandırmak istiyorlar.
Böylece Türkiye içeride ve kontrol altında olacak ama etkin olamayacak. Amerika'yı ve PYD'yi rahatsız edemeyecek. Bu nedenle de baskı ve yıldırma siyaseti izleniyor. Ama Türkiye hayati derecede önemli bir olayda varoluş mücadelesi verdiği için tehditten yılmak yerine onunla yüzleşmeyi tercih edecektir. Ve her şartta PYD'ye karşı tavrını sürdürecektir. Bunun özellikle Trump'a etkili biçimde anlatılması gerekir. Hem PYD hem Türkiye olmaz.
[Takvim, 3 Mayıs 2017].