Seçildiği günden beri hep aynı şeyi söylüyorum. Bakmayın Trump'ın ne dediğine. Ne yapacağını kendi de bilmiyor. Belli bir dış politika doktrini çerçevesinde hareket etmeyecek. Krizlerin içinde savrulup gidecek.
Vereceği bir reaksiyon tüm başkanlık döneminin temelini oluşturacak.
Böyle olduğuna dair işaretleri Suriye meselesinde almıştık. Kendisi için öncelikli olduğunu düşünmediği Suriye'de Obama politikalarına müdahil olmadı. Bir anlamda oradaki bürokratların günlük işleyişine bıraktı kendisini. Fakat kitle imha silahlarının kullanımında olduğu gibi ani reaksiyonlar verdi. Ama önü arkası pek olmayan ve planlanmamış reaksiyonlardı bunlar.
Hatta Suriye rejimi 59 tomahawk füzesiyle vurulduktan sonra Trump oldukça tuhaf açıklamalar yaptı. Kızının kitle imha silahı kullanımından çok etkilendiğini söyledi. Sanki saldırının amacı kızını memnun etmekmiş gibi sundu.
Belki böylesi saçma bir nedene dayanmıyordu. Belki bu kadar basit değildi. Ama iyi bir planlamanın ürünü olmadığı da ortada.
Yine aynı Trump İran'a karşı bir cephe açma heveslisi olduğunu sürekli gösterirken, bu yolda anlamlı bir adım attığını söylemek mümkün değil. Bunu nasıl yapacağına ve İran'a karşı bu eylemler sonrasında ne elde etmek istediğine ve bunu yaparken ne tür araç ve yöntemler kullanacağına dair hiçbir fikrimiz yok. Bu da muhtemelen gündemin içerisinde şekillenecek.
Çin'e karşı da durum farklı değil.
Trump iktidara gelmeden ve geldikten sonra hep Çin'i hedefe koydu.
Amerika'nın öncelikle Çin'in yükselişini engellemesi gerektiğini söyledi. Fakat bu alanda da adım attığını söyleyemeyiz.
Bir anda Kuzey Kore meselesi patlak verdi fakat Trump o konuda da takipçi olmadığını gösterdi.
Son Katar krizi aynı savrukluğu bir kez daha gözler önüne serdi.
Trump, Suudi Arabistan ziyaretini gerçekleştirdi ve oldukça hacimli anlaşmalara imza attı. Kriz hemen bunun ardından patlak verince acaba Trump'ın rolü var mıdır sorusu etrafta dolaştı.
Trump kendince bunu fırsata dönüştürme çabasına girişti. Birden bir tweetle gündemin ortasına düşüverdi.
"Ortadoğu ziyaretim boyunca aşırılıkçı ideolojinin desteğini sordum. Ortadoğu liderleri hep Katar'ı işaret etti" deyiverdi. Aklı sıra bu Körfez krizinden kendine bir liderlik çıkartacaktı. Aklı sıra sonuç alan dış politika kurgusu yaptığına dair bir görüntü verecekti.
Hâlbuki az çok bu işlerle ilgisi olanlar Katar'ın Amerika siyasetindeki yerini bilir. Katar Amerika için tüm Ortadoğu operasyonlarının merkezi halindedir. Bu nedenle Amerika yeni bir plan yapmadan Katar'ı böyle hedefe oturtmaz.
Fakat muhtemelen Trump Katar'ı haritada bile gösteremeyeceğinden söylediği sözün ne anlama geldiğini de bilmiyordu. CENTCOM'un komuta merkezinin Katar'da olduğunu bilen Pentagon ve Tillerson hemen tevil etme gayretine giriştiler. Ama zırva tevil götürmez. Trump cehaletinin kendine verdiği özgüvenle Katar'ı suçlayıcı bir iki mesaj daha atıverdi.
Fakat buna rağmen perde arkasında birileri Trump'ı sakinleştirmiş ve susmaya ikna etmiş gibi görünüyor.
Böylelikle Trump'ın Körfez'deki en yakın Amerikan müttefiklerinden birine karşı savrulması engellenmiş oldu. Ama Trump patlamaya hazır bomba. Her an herkesin üzerine sıçrayabilir.
Her konuda bir şey söylüyor. Ufak denemeler yapıyor. Fakat bu adımlar henüz kendini bağlayacak nitelikte değil.
Eğer o aşamaya geçerse Trump'ın savrulması tamamlanır ve politikası netleşir. Bunun için biraz daha bekleyip göreceğiz.
[Takvim, 13 Haziran 2017].