Yeni bir yıla girerken siyaset gündemimiz yine yüklü. ABD'nin Suriye'den çekilmesi ve 31 Mart yerel seçimleri öne çıkan iki kritik konu. Yerel seçimler konusunu başka bir yazıya bırakarak Suriye'ye odaklanalım. Zira 2013'ten itibaren ülkemizin türbülansa girmesinde ana etmenlerden biri Suriye iç savaşıydı. Yine Suriye sahasında ve masasında gösterilen etkili per- formans ile toparlanma sağlandı. Astana süreci, liderlerle diplomasi ve ABD ile yeni bir sayfa açılması Türk dış politikasının alanını genişletiyor. Bu açıdan 2019 Türkiye için hem diplomasinin hem de yeni operasyonların yılı olacak. Suriye'deki gelişmeler bölgedeki güç dengesini yeniden şekillendirecek.
***
Esed rejimi Münbiç konusunda atraksiyonlar yaparken gözler cumartesi günü Moskova'da yapılan Türk-Rus heyetlerinin görüşmesindeydi. Rus cenahı öncelikle ABD'nin çekilme konusundan emin olmak istiyordu. "Hızlı bir çekilmenin" ne kadar mümkün olacağı şüpheliydi. Ankara-Moskova hattında Münbiç ve Fırat'ın doğusu hakkında kriz çıkmasını bekleyenler umduğunu bulamadı. Görüşmeden Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un ifadeleriyle "mutabakat" çıktı: "Suriye'de terörist tehlikesini ortadan kaldırmak için birliklerimizin koordinasyonu konusunda mutabakata vardık." Rus lider Putin ise Başkan Erdoğan'a gönderdiği yeni yıl mesajında Suriye'de Türkiye ile devam eden işbirliğine değinmekle kalmadı. Türkiye-Rusya ilişkilerinin uzun vadeli perspektifine de işaret etti: "Türkiye ve Rusya'nın, Avrasya'nın güvenliğini birlikte güçlendirmeye devam edeceğine eminim."***
Bu cümleler ABD'nin çekildiği Fırat'ın doğusunu Esed rejimi kontrol etsin diye Rusya'nın Türkiye ile ilişkilerini bozmayacağını göstermekte. Moskova- Ankara hattında sıkı pazarlıklar olur. Ve ikili (Erdoğan- Putin) ya da üçlü (Erdoğan-Putin-Ruhani) liderler zirvesi ile işin rengi, yani paylaşım netleşir. Bu saatten sonra Suriye'deki gelişmelerin Türkiye ve Rusya arasında güçlenen işbirliğini bozamayacağını düşünüyorum. Neden mi? ABD'nin çekilmesiyle Suriye, Ortadoğu'daki stratejik hesaplaşmaların odak noktası olmaktan çıkıyor. Ve Türk-Rus ilişkilerindeki yakınlaşma Suriye ya da Ortadoğu denklemi ile sınırlı değil. Enerjiden savunmaya kadar uzanan ortak menfaatler söz konusu. Karadeniz'deki güç denkleminden Avrupa'nın geleceğine kadar birçok konuda örtüşen ilgiler mevcut. Putin'in Türkiye ile "Avrasya'nın güvenliğini birlikte güçlendirmeye devam" vurgusu özellikle not edilmeli. Bu arada tüm aktörler ABD'nin çekilme sonrası Ortadoğu politikasının ne olacağını gözleyecek. Dahası, anlaşılan ABD'nin çekilmesi de söylendiği gibi çok hızlı olmayacak.***
Washington'dan Trump'ın çekilme kararını "akıllı bir şekilde yavaşlatacağı" bilgisi geliyor. Trump ile yaptığı görüşmeden sonra Cumhuriyetçi Senatör Graham, ABD'nin Türkiye'nin "YPG ile çatışmamasını sağlamaya kararlı olduğunu" söyledi. Türkiye'nin çıkarlarını koruması için de "bir tampon bölge" kurulacağını belirtti. Bu yavaşlama Türkiye'nin Deaş ile mücadeleyi üstlenmesi için olumlu görülebilir. Zira her iki tarafın da ciddi bir hazırlığa ve etkili bir koordinasyona ihtiyacı var. Oldubittilere karşı dikkatli olmak gerekli. Fırat'ın doğusundaki bazı bölgelerde ve eski ABD üslerinde konuşlanmadan Türk ordusunun Deaş'ı kalıcı şekilde yenilgiye uğratması mümkün görünmüyor. YPG kontrolündeki bölgenin Suriye halkının yerleşeceği güvenli bir yere çevrilmesi için de ikili koordinasyon olmazsa olmaz durumda. Ancak "müttefikimiz YPG'yi sattın" baskısının da Trump üzerinde etkili olduğu görülüyor. Graham'ın bahsettiği "tampon bölge" fikri YPG'nin tasfiyesini engellemeye yönelikse Ankara-Washington hattındaki yeni uzlaşmayı zayıflatır, gerilim oluşturur. "YPG'yi koruyacak bir geri çekilme" çabası Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anlamayan bir zihnin başarısızlığı olmaya mahkûm. Not: Okuyucularımın yeni yılını kutlar, esenlikler dilerim.[Sabah, 1 Ocak 2019].