Aylardır yeni Amerikan yönetiminin dış politikasının genel prensiplerini anlamaya çalışıyoruz. Ben de ısrarla ABD'nin belli bir plan çerçevesinde hareket etmediğini anlatmaya çalışıyorum.
Son bir hafta içinde bunun iki örneğine hem de en kritik konu başlıklarında şahitlik ettik. Birincisinde Biden Putin'e "katil" diyerek yeni bir gerilimin doğuşuna sebep oldu. İkincisinde Çin ile Alaska'da yapılan görüşmelerden de "insan hakları" konuları üzerinden bir gerilim daha çıktı.
Her iki olayda da Amerika'nın rakiplerine nasıl davranacağına dair doğru düzgün planı olmadığı ortaya çıkıyor. Eğer gerçekten bir planı olsaydı bu kadar söyleme abanmazdı. İş yapmak yerine laf üretecekleri belli oluyor. Söylemin dozajının anlamsız biçimde böylesine yükselmesinin başka bir anlamı yok. Çin ile yapılan görüşmelerin hemen başında stratejik değeri yüksek somut başlıklara odaklanmak yerine en tepeden eski bildik ezberlere dayanarak "insan hakları" savunuculuğu yapmaları da stratejik kıymetlendirme çalışması bile yapmadıklarının göstergesidir. Çin ile ABD masaya oturuyorsa öncelikle ticaret açığını, Güney Çin Denizi meselesini falan konuşmasını beklersiniz. Ama görüşmeler daha ilk günden karşılıklı suçlama ile başlıyor ve sonuçsuz gündemlere hapsoluyorsa aslında plansız olduğunu söyleyebilirsiniz.
Bu plansızlığın çok daha basit bir göstergesi var. Aynı hafta içinde ABD hem Çin ile hem de Rusya ile kendi başlattığı gerilimlerle karşılaşıyorsa bu süreci yürüttüklerini değil bu sürecin içerisinde sürüklendiklerini düşünürsünüz. ABD henüz Rusya'nın mı yoksa Çin'in mi öncelikli rakip olduğuna dahi karar verememiş demektir.
Bu anlamda Amerika'nın tuhaf bir ikilem içinde olduğunu da söylemek lazım. Eğer gerçekten Amerika'nın ekonomik toparlanmasını düşünüyorlarsa Çin'i dengelemeye yönelmeleri gerek. Yok eğer Transatlantik ilişkileri tamir ederek Amerika'yı dünya siyasetine geri döndürmek istiyorlarsa Rusya'yı dengelemeleri gerekir. Ama bütün bunlardan önce her ikisini birden dengeleyemeyeceklerini bilmeleri gerekir. Fakat gördüğünüz gibi ABD bu konuda bile karar verebilmiş değil.
Dolayısıyla planlı bir yaklaşımdan çok ABD'nin zaman içinde birine doğru sürüklenebileceğini söylemek daha doğru olur. Bu da büyük ihtimalle Rusya ile rekabete evrilecek gibi görünüyor. Biden'ın en önemli vaadi Transatlantik ilişkileri tamir etmekti. Bu yolda atacağı her adım ister istemez Rusya ile gerilimi artıracaktır.
Türkiye açısından bakacak olursanız aslında Amerikan-Rus rekabetinin Amerikan-Çin rekabetine oranla daha fazla tercih edilebilir olduğu ortada. Çünkü Türkiye'nin Çin ile ciddi rekabet alanları yok. Ama Rusya ile Türkiye neredeyse her alanda mücadele ediyor. Bu nedenle ABD Rusya ile zıtlaştıkça Türkiye'nin elinin daha da rahatlayabileceğini düşünebiliriz. Gerçi bu zıtlaşmaların ne kadar ciddiye bineceği de apayrı bir tartışma konusu. Ama neresinden bakarsanız bakın ABD'nin Rusya karşıtı bir dönüş yapması bizi pek üzmez.
[Sabah, 23 Mart 2021].