Irak’ın kuzeyine yönelik gerçekleştirilen Pençe Harekâtı, Türkiye’nin teröre karşı mücadelesi ve Orta Doğu siyaseti açısından çok önemli bir gelişmeye işaret ediyor.
İran’ın Amerikan yaptırımlarıyla iyice sıkıştırıldığı, Irak’ın Washington ile Tahran arasında denge kurmakta zorlandığı ve Suriye cephesinde yeni bir döneme girildiği bir zaman diliminde bu harekâtın gerçekleştirilmesi Ankara’nın kendi güvenliğini ilgilendiren konularda kararlı adımlar atmaya devam edeceğini gösteriyor.
Pençe Harekâtı, PKK’nın yanında Bağdat, Erbil, Tahran, Washington ve Şam yönetimlerine yönelik mesajlar içeriyor.
Bu mesajların ortak tarafı ise, “bölgede her ne yaparsanız yapın, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütleri üzerine hesap yapmayın” uyarısını oluşturuyor. Türkiye’nin gerektiğinde ve şartlar oluştuğunda terör örgütlerine yönelik olarak başka ülkelerin topraklarında da askerî operasyonlar yapmaktan imtina etmeyeceği ve bunun için gerekli bütün riskleri almaya hazır olduğu mesajı bir kez daha verilmiş oldu.
Kendi askerlerinin hayatını riske atarak komşu bir ülkenin topraklarına operasyon düzenlemek Türkiye’nin arzu ettiği bir şey değil kuşkusuz. Zira Ankara’nın Irak politikasının temelini bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması oluşturuyor.
Ancak gerek Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki şimdiye kadarki askerî varlığı gerekse Pençe Harekâtı'yla birlikte atılan yeni adımlar ülkemizin güvenliği açısından zorunlu girişimler. Komşu ülke Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlayamamış olması, 1991 Körfez Savaşı’ndan beri bu ülkenin kuzey bölgelerinde PKK varlığının giderek artması ve terör örgütünün bu toprakları Türkiye’ye yönelik saldırılarında üs olarak kullanması Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgeye yönelik operasyonlarını zorunlu kılıyor.
Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığı tamamen ortadan kaldırılmadığı sürece Türkiye’nin huzur, refah ve güvenliğinin sağlanabilmesi mümkün değildir.
Bu noktada Türkiye’nin Irak ve İran ile ilişkileri oldukça önemli.
Mayıs ayı içerisinde önce Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin ardından da Cumhurbaşkanı Berham Salih’in Türkiye’yi ziyaret ettiğini hatırlarsak, Bağdat yönetiminin Ankara ile ilişkilere çok önem verdiğini görürüz. Aynı tespiti Erbil merkezli Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi başkanlığına seçilen Neçirvan Barzani için de yapabiliriz.
Irak Türkiye’nin Orta Doğu’daki en önemli ticaret ortağı hâline geldi. Bu ülkeye yaptığımız ihracat 2018 yılında 8,3 milyar dolara ulaşırken, İran yaptırımları sonrasında Irak’tan ithal ettiğimiz petrolün miktarı da her geçen gün artıyor.
Irak’ta Türkiye ile iş birliğine önem veren liderlerin olduğu bir dönemde Ankara’nın PKK’nın bu ülke topraklarından sökülüp atılması konusundaki baskı ve taleplerini yoğunlaştırması çok önemli. Zira Bağdat ve Erbil’in desteği olmadan Irak topraklarında PKK’ya karşı yürütülen mücadele çok zorlaşıyor.
Bu noktada özellikle IKBY yönetiminin Türkiye ile PKK arasında bir tercih yapmaya zorlanması gerekiyor. 2017’deki yanlış referandum adımından sonra ekonomik, siyasi ve askerî açıdan ciddi baskılar altında kalan Erbil’in bu baskılar karşısında Ankara’ya yanaşmaya çalıştığı biliniyor. Bu konuda Ankara’dan beklediği adımlar için IKBY’nin kendi kontrolü altındaki bölgelerde PKK varlığının ortadan kaldırılması konusunda Türkiye’ye fiilî destekte bulunması gerektiği anlatılmalı.
PKK konusunda gerekli riski alıp Türkiye’nin teröre karşı mücadelesine destek vermesi durumunda IKBY yönetimine ekonomik ve siyasi alanlarda destek verileceği de gösterilirse Erbil’in Türkiye’nin beklediği adımları atması kolaylaşabilir. Zira PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı IKBY’nin bölgedeki otoritesini de sarsan bir durum olduğu için bu terör örgütünün Irak topraklarından sökülüp atılması nihai olarak Erbil yönetiminin de arzu edeceği bir gelişme olacaktır.
Ancak bunun için IKBY yönetiminin hem PKK ile hem de arkasındaki güçlerle çatışmayı göze alması gereklidir.
Benzer bir durum İran için de söz konusudur.
Amerikan yaptırımlarından bunaldığı bir dönemde Türkiye’nin dayanışması ve desteğini bekliyorsa Tahran yönetiminden PKK konusunda net bir tavır almasının beklendiği açık bir şekilde anlatılmalıdır. İran’ın, PKK’nın bütün bölgeyi daha büyük istikrarsızlığa sürükleyecek hedefler peşinde olduğunu anlamasının ve ona uygun hareket etmesinin zamanı geldi de geçiyor.
Türkiye’nin bu örgüte karşı mücadelesine açık bir şekilde destek vermeyecekse Washington’dan gelen baskılar karşısında Ankara’nın desteğini beklemesin.
[Türkiye, 1 Haziran 2019].