Türkiye'nin Suriye Milli Ordusu ile beraber başlattığı Barış Pınarı Harekatı (BPH) üçüncü gününü geride bırakmıştır. Yoğun hava bombardımanı ve topçu atışıyla başlayan harekatın sahadaki stratejisi ve kara harekatında ilk aşamanın kapsadığı alan daha net bir şekilde görülür olmuştur. Harekat Tel Abyad ve Rasulayn arasında 120 kilometreden fazla genişlikteki bir hatta gerçekleşmektedir. Suriye Milli Ordusu'nun ön cephede savaştığı operasyonda dört köprü başının oluşturulduğu ve Tel Abyad ile Rasulayn şehir merkezlerinin giderek kuşatma altına alındığı görülmektedir. Hava harekatları ve atış destek vasıtalarıyla hedef alınan konumlar tüm sınır hattı boyunca yayılmakta, Ayn el-Arap'tan (Kobani) Irak sınırındaki Malikiye'ye kadar uzanmaktadır. Derinlik açısından bakıldığında ise 32 kilometre güneydeki Ayn İssa'yı iki kere hedef alan Türk F-16'ları güvenli bölgenin hedeflenen derinliği açısından önemli ipucu vermektedir.
Yoğun ateş desteğiyle süren harekatta öne çıkan üç unsur bulunmaktadır:
- Suriye Milli Ordusu ve TSK arasındaki koordinasyon,
- Suriye Milli Ordusu'nun artan savaşma kabiliyeti
- PKK/YPG'li teröristlerin savunma stratejisi. Sivilleri hedef alan terör örgütü, TSK ve Suriye Milli Ordusu'nun sivilleri hedef almadığını bildiğinden sivil kıyafetlerile savaşmaktadır.
Harekatın başlangıcından bu yana göze çarpan diğer bir husus ise Suriye Milli Ordusu'nun artan savaşma kabiliyeti oldu. ABD'nin yıllarca iddia ettiğinin aksine, eski ÖSO'nun gerekli askeri desteği ve eğitimi almasıyla son derece etkin savaşabilen bir yapıya bürünmüş bulunmakta. Birçok Arap devletinin resmi ordularından daha iyi bir savaşma disiplini gösteren Suriye Milli Ordusu'nda TSK'nın verdiği eğitimlerin sonucu ilk günlerden görünmeye başladı. Adeta bir resmi devlet gibi görüntü vermeye başlayan Suriye Milli Ordusu zamanla daha güçlü bir konuma gelecektir. Köprübaşların oluşturulmasının tüm zorluklarına rağmen, Suriye Milli Ordusu ve TSK'nın en az kayıpla aynı anda dört köprübaşını kurabilmiş olmaları ciddi bir başarıdır.
Son olarak ise PKK/YPG'nin savunma stratejisi dikkat çekmektedir. Fırat'ın doğusundaki coğrafi şartların Afrin'e kıyasla savunma yapmak için elverişli olmayışı ve bölgenin adeta düz bir ova oluşu BPH'yi kolaylaştırmaktadır. Fakat teröristler yıllarca ABD desteğiyle geniş kapsamlı tüneller ve barınaklar inşa ettiler. Suriye Milli Ordusu'nun özgürleştirdiği ilk bölgelerde çimentoyla örülmüş birçok tünel ve barınağa rastlanılmıştır. Çimentonun nereden geldiği ise önemli bir soru olarak ortada durmaktadır. Afrin'deki tünelleri Fransa'nın temin ettiği çimentoyla inşa eden teröristler, Fırat'ın doğusunda da muhtemelen bazı ülkelerin yardımından faydalanmıştır.
Teröristlerin diğer bir stratejisi ise kilise gibi dini mabetleri askeri noktalar olarak kullanmalarıdır. Böylelikle klişelerin yıkılmasını sağlayıp dünya kamuoyu önünde Türkiye'yi sıkıştırmayı hedeflemektedirler.
PKK/YPG özellikle sınır hattında bulunan Nusaybin, Ceylanpınar ve Akçakale gibi askeri olarak manasız bölgeleri hedef almaktadır. Teröristlerin doğrudan sivilleri hedef alıyor olması askeri bir stratejiden ziyade ancak terör örgütü olmanın getirdiği vahşilikle açıklanabilir. Diğer yandan ABD tarafından tırlarla silah ve ekipman alan teröristlerin harekat öncesi görüntülerinde askeri üniformayla gezerken harekatın başlamasıyla sivil kıyafetlerle savaştığı görülmektedir.
En nihayetinde PKK'lı teröristler bile Türkiye'nin sivilleri öldürmediğini biliyor.
[Sabah, 12 Ekim 2019].