Son dönem yaşanan gelişmeler sayesinde Türkiye'nin Suriye'de önü daha açık hale geldi. Türkiye bastırdıkça sonuç alıyor. Ve devamı gelecek gibi duruyor. Son hafta içinde iki önemli gelişme oldu. Birincisi Menbiç'te ortak devriye sonunda başladı. ABD baştan itibaren ipe un seriyordu. Ancak dörtlü zirvenin ardından bu konuda adım atmak zorunda kaldı. İşbirliği hala beklenen düzeyde değil. ABD Türkiye'yi uzun müddet kırsal bölgelerde oyalamayı tercih edecek. Fakat başlanmış olması dahi bir gelişmedir. İkinci olarak geçen hafta İran'a yönelik ambargo meselesinde de iyi bir gelişme kaydedildi. Türkiye özellikle gaz alımı konusunda rahatsızdı. Ve bu sıkıntının aşıldığı görülüyor. Yine çok kesin konuşmamak lazım. Amerikan tarafının daha da sertleşme ihtimali hep var ancak bu muafiyetin doğmuş olması önümüzdeki süreçte karşımıza gelecek tüm sorunlarda iyi bir zemin oluşturacak. Yakın zamanda Türkiye ile Amerika arasında bu tür daha yakın münasebetler gözlemek mümkün. Zaten bu iki ülke arasındaki ilişki gereğinden fazla gerilmişti. Bu kadarı kimsenin faydasına değil. Fakat bütün sorunların yakın zamanda çözüleceğini de kimse beklemesin. Zira hep söylediğimiz gibi ABD kriz üretme potansiyeli çok yüksek bir siyaset tarzına sahip. Bu nedenle benzeri sorunlara hazırlıklı olmak lazım. Türkiye için en kritik mesele ise hala Fırat'ın doğusu. Menbiç sonrasında ilk gündeme gelecek olan konu da bu. Fakat Amerikan tarafı da yeni bir yönelim keşfetmediği müddetçe PYD konusunda Türkiye'ye yaklaşmaktan özellikle kaçınıyor. Hazır bu kadar mühimmat yığmışken, hazır bu kadar terörist eğitmişken ve hazır bu kadar üs bölgesi inşa etmişken bu bölgeyi ve örgütü terk etmesini kimse beklemesin. Böyle bir adım atılması için Amerika'nın dış politika sıralamasının değişmesi lazım. Ancak yakın bir zamanda böyle bir değişim de beklemiyoruz. Örneğin ABD'nin İran'a yönelik sıkıştırma çabaları ekonomik ambargoyla kısıtlı kaldı. İran'ı ciddi anlamda hedefe koyduğu falan yok. Yani ABD Türkiye'nin desteğini isteyeceği bir konjonktüre doğru geçiş yapmıyor. Geçiş yapmadığı müddetçe de elindekini korumakla meşgul olacaktır. Türkiye Fırat'ın doğusu konusunda çok ciddi. Buraya yönelik operasyon ihtimali en yüksek mercilerden ve en açık biçimde dile getiriliyor. Ancak Amerika'nın varlığı ve desteği sürdüğü müddetçe bu operasyonun çok büyük bir maliyete dönüşme ihtimalini kimse göz ardı etmiyor. Bir gün Türkiye mutlaka bu bölgeye giriş yapacaktır. Ancak aceleci de olmayacaktır. Bu nedenle şimdilik bir çevreleme strateji izleniyor. PYD'nin kontrolündeki bölgede uzun vadeli bir kuşatma uygulanması ve örtülü operasyonlarla PYD'nin zayıflatılması en uygun seçenek gibi. Aslında bilinmedik bir yöntem değil. ABD Soğuk Savaş'ta Sovyetler'e karşı bu yöntemi kullandı ve Sovyetler'in kendi iç çöküşünü kurgulamaya gayret etti. Bu yöntem biraz revizyondan geçerek ve çeşitli eklemeler yapılarak burada Türkiye tarafından sahnelenebilir. Karaya hapsolmuş ve kuşatılmış bir PYD bölgesinin sürdürülmesi kolay değil. Tabii tam bir kuşatma sağlayabilmek için Irak siyasetinin de devreye girmesi gerekecek. Eğer Irak'ta bir hükümet kurulabilirse, Türkiye bu hükümetle masaya oturup Sincar böglesini ve Kandil'den geçişleri engelleyecek adımları atabilir. Böylece tam bir kuşatma kurulmuş olur. Şimdilik bu yönteme odaklanmak en akılcı yol.
[Sabah, 4 Kasım 2018].