ABD ile Çin’in küresel liderlik için daha sert araçlar ve yöntemlerle kapışması beklenirken dünyayı zor günler bekliyor. Böyle bir kapışmada bütün ülkeler pozisyon almaya zorlanacak.
Türkiye gibi, bağımsızlığını korumak için denge politikası izleyen ülkeler açısından bu ne anlama geliyor?
Dünyanın iki kutuplu bir sisteme doğru sürüklenmesi denge politikası izleyen ülkelerin işini zorlaştıracaktır. Ama Hindistan, Rusya, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin gösterecekleri gelişme ve izleyecekleri yol uluslararası siyasal sistemi çok kutuplu bir hâle de getirebilir. Bu durumda, denge politikası izleyen orta büyüklükte devletlerin işi daha kolay olacaktır.
Bilindiği gibi, Türkiye bağımsız dış politika izleyerek bölgesel güçten küresel güce yükselmeye çalışıyor. Bu hedefi nedeniyle Batı’dan gelen baskı ve dayatmalara karşı ise denge politikası izleyerek mücadele etmeye çalışıyor.
Şimdiye kadar bu denge politikasında Rusya, AB, ABD ve bazı Orta Doğu ülkeleri Türkiye’nin hem iş birliği arayışı içerisinde olduğu hem de rekabet ettiği aktörler arasında yer aldı. Ancak son dönemde özellikle ABD’nin diğer aktörlerle dengelenmeye çalışılması söz konusu. Zira Türkiye’nin bağımsız dış politikasını hedef alan en büyük müdahaleler Washington’dan geliyor.
Denge politikasının alternatifi, Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi, ABD ya da Avrupa’nın kanatları altına girmesi olurdu. Böyle bir durumda Ankara’nın, denge politikası izlemek yerine, himayesi altına girdiği gücün kendisi için uygun gördüğü politikaları takip etmesi yeterli olurdu. Ancak dünya tarihindeki örnekler ve Türkiye’nin bu yönde hareket ettiği dönemler gösteriyor ki, küresel güçlerin himayesi altında olmanın kayıpları bağımsız dış politika izleme arayışı nedeniyle ödenen bedelden çok daha ağır oluyor.
Bu durumda Türkiye için bağımsız dış politika yolunda kararlı bir şekilde ilerlemekten ve bu yolu seçtiği için gelecek her türlü baskı, müdahale ve saldırılara karşı hazır olmaktan başka bir seçenek yok.
Bu baskı ve saldırılara karşı koymanın yollarından biri denge politikasından geçtiği için Türkiye, etrafındaki müdahaleci küresel güçleri birbirlerine karşı dengelemeye devam edecek. Uzak olmayan bir gelecekte bu güçlere Çin’in de ekleneceğini vurgulamak gerek. Pekin’in Türkiye’nin yakın çevresinde giderek nüfuzunu artırması Türkiye için Çin’i hem yeni bir dengeleyici hem de dengelenmesi gereken yeni bir güç olarak gündeme getiriyor. Bu ülkenin Doğu Türkistan konusundaki yanlış politikaları Ankara-Pekin ilişkilerinin önündeki en büyük risk olarak duruyor.
Denge politikasının da giderek zorlaştığı bir dönemde, Türkiye’nin bağımsız dış politika çizgisini koruyup geliştirmesi için çok dikkatli ve rasyonel hareket etmesi gerekiyor. Bu konuda sadece hükümete değil, başta muhalefet, medya ve iş çevreleri olmak üzere bütün kesimlere önemli görevler düşüyor.
Rasyonel tutumların yerine duygusal tepkilerin öne çıktığı bir coğrafyada yaşadığımızı da dikkate aldığımızda, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde iş birliğini zorlaştıracak tavırlardan uzak durması gerekiyor. Etnik, mezhepsel ve dinsel kimliklerimizin bizi ülkemizin çıkarları için rasyonel olan politikalardan uzaklaştırmamasına dikkat etmeliyiz. Özellikle medyaya bu konuda çok önemli görevler düşüyor. Türk dış politikasında ilkelerle reel çıkarlar arasındaki dengenin rasyonel bir noktada gerçekleşmesine engel olacak yayınlardan uzak durulması gerekiyor.
[Türkiye, 6 Mart 2021].