Trump'ın Suriye'den asker çekme kararı şimdiye kadar dış politikada attığı en cesur adımdı.
Bu yüzden ABD siyasetinde hem de kamuoyunda büyük yankılara yol açtı. Tartışmalar, eleştiriler, istifalar…
Tartışma büyük oranda kararın sahada nasıl uygulanacağı ve ABD'nin bırakacağı boşluğu kimin dolduracağı soruları etrafında oluştu. Kimine göre bu boşluğu kaçınılmaz bir şekilde Rusya, kimine göre rejim kimine göre ise İran dolduracaktı.
Bu argümanlar aynı zamanda Trump'ın kararının en çok ABD ve İsrail'e zarar vereceği ve aynı zamanda kararın neden yanlış olduğunu göstermek için kullanıldı.
Halbuki Trump Suriye'den çekilmekle oluşacak boşluğu ne Rusya ne İran ne de rejim tarafından doldurulmasını istemiyordu.
Bu nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'la anlaşmışlardı.
Türkiye ABD'nin boşluğunu dolduracak ve dolayısıyla ne PKK ne de DEAŞ gibi terör örgütlerine yeni fırsat alanları açılmayacaktı.
Türkiye bunun için olası riskleri göğüslemeyi bile göze almıştı.
İki lider anlaştığına göre sıra kararın sahada uygulanmasına gelmişti.
Bolton'un başkanlığında üst düzey sivil ve askeri bürokratların Türkiye ziyaretinin esas amacı da buydu. Bir anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump'ın üzerinde anlaştıkları meselenin sahaya uygulanması için gelmişlerdi.
Ancak Bolton henüz Türkiye'ye ayak basmadan ziyaretini anlamsızlaştıracak birtakım laflar etti.
PKK ile Kürtleri eşitleyen bir yaklaşım sergiledi. Suriye'deki "Kürt güçlerinin" korunması için garanti isteyerek iki lider arasındaki anlaşmayı resmen baltaladı.
Birtakım harita ve planlarla geleceği biliniyordu. Aynı zamanda Türkiye'ye sunacağı birkaç farklı senaryodan da bahsediliyordu. Tampon bölgeden tutun da uluslararası bir Arap gücünün içinde olduğu formüllere kadar çeşitli senaryolar söz konusuydu.
Ancak meseleye yaklaşımı bu planların önüne geçti. Ve sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan tavrını ortaya koyarak Bolton'la yapması beklenen olası görüşmeyi iptal etti.
Bu süreç ABD siyaseti açısından önemli göstergelere sahip. Her şeyden önce Obama mirası olan politikanın bütün istifa ve tasfiyelere rağmen ikame edilemediğini başka bir deyişle Trump yönetiminin stratejik düzeyde bir yaklaşım sergilemediğini gösteriyor.
Dahası Trump yönetimindeki savrukluğu ve prensip düzeyinde aldığı kararların sahaya yansıtması konusunda yaşadığı güçlüklere dair önemli bir işaret.
Aslında güvenlik alanında yaşanan istifalar Trump ve Bolton için önemli fırsatlar sunmaktaydı.
Savunma Bakanı başta olmak üzere istifa eden ya da görevden alınan ekibin yerine birlikte çalışacakları bürokratları atayarak elini rahatlatması için bir alan açılmıştı.
Trump, enflasyon, işsizlik, Meksika sınırına duvar örülmesi, hükümetin kapanmış olmasının yarattığı geçici kriz gibi iç meselelerle ilgilenirken Bolton'un güvenlik alanını domine etme arzusu bilinen bir gerçek. Ancak önemli bir fırsatı kaçırmış oldu.
Şimdi ise herkesin gözü önünde yaşanan savrulmalar nedeniyle, stratejik düzeyde hareket etmek ya da güvenlik alanında söz sahibi olmak bir yana birlikte çalışabilecekleri bürokrat bulmakta zorlanıyorlar.
Trump'ın aldığı kararların en çok güvendiği bürokratları eliyle baltalanması kendisi açısından can sıkıcı olacak gibi duruyor.
Yakında dış politika ile bir bürokrat düzeyinde, askeri meselelerle de bir subay gibi ilgilenmeye başlarsa şaşırmayalım.
Türkiye ne mi yapacak ?
Kaldığı yerden devam edecek.
[Fikriyat, 10 Ocak 2019].