Türk askeri Afganistan'dan tahliye ediliyor. Taliban'ın yıldırım hızıyla Kâbil'i ele geçirmesinden sonra Türkiye'nin Karzai Havalimanı'nın güvenliğini sağlama misyonunun ne olacağı tartışılıyordu. Taliban sözcüleri Türkiye'ye karşı dikkatli dil kullanarak "yeniden inşa ve yatırımlar" konusunda destek beklediklerini söylediler. Ancak Türk askeri dahil tüm yabancı kuvvetlerin çekilmesinde ısrarcı oldular. Türk askeri varlığını bir egemenlik meselesi olarak gören Taliban'ın bunu kendi bileşenlerine anlatması zordu. Afganistan'daki DEAŞ ve benzeri radikal gruplar halen Taliban'ı ABD ile anlaşmasından dolayı suçluyorlar.
NATO misyonunun devamı anlamında bir askeri varlığın bulunması Taliban için sürekli bir zafiyet konusu olacaktı. Ankara'nın, ABD'nin geçiş hükümeti kurulmadan çekildiği şartlarda Taliban'a askeri bir dayatma yapması mümkün değildi. Yirmi yıl boyunca muharip olması düşünülmeyen Türk askerinin 6 yıldır yürüttüğü havalimanının güvenliği misyonu için Taliban ile çatışması ihtimali kabul edilemezdi. Bu itibarla yapılan görüşmelerdeki Taliban kararlılığı Ankara'nın 31 Ağustos'u beklemeden askerini tahliye etmesine götürdü. Peki, askerlerin tahliyesi, Türkiye'nin Afganistan krizinde gösterdiği inisiyatifi sona erdirir mi? Bence hayır.
Yeni Angajmanın Parametreleri
Ankara'nın Afganistan angajmanı yeni bir düzleme taşınır. Öncelikle Türkiye, havalimanının işletilmesini üstlenmekte hâlâ istekli. Buna Taliban'ın da sıcak baktığı konuşuluyor. Yine Ankara, geçiş hükümeti kurulmasına yapıcı bir etkide bulunmak için devrede. Pakistan ve Katar'ın yanı sıra Taliban ve diğer Afgan aktörlerle görüşerek Türkiye'nin olumlu imajının getirdiği her türlü diplomatik katkıyı sunmaya çalışıyor. Hükümet kurulma sürecinin başında Taliban'ın sert yönetim anlayışı ne kadar yumuşatılabilir ve farklı grupları kapsaması sağlanabilirse Afganistan'da istikrar için olumlu olur.
Yine Afgan göçü Türkiye'nin hem Taliban, İran ve Pakistan ile hem de AB liderleri ile yoğun müzakere içinde olmasını gerektiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünyaya ve Avrupa'ya verdiği "ilave sığınmacı yükü alamayız" açıklaması samimi bir mesaj. Gerçi Avrupa medyası şimdiden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriyelilerden sonra Afgan sığınmacıları AB'ye şantaj için kullandığı/kullanacağı yorumlarıyla doldu bile. 5 milyon mülteci yüküyle Türkiye'nin yürüttüğü insani politikayı görmeyip bunu kendilerine "şantaj" olarak gören Avrupa siyasi-medyatik aklının sefaleti ve küçüklüğü can sıkıcı düzeyde. Bu tür hezeyanları göz ardı ederek Ankara yasadışı göç konusunda işbirliği arayışında olmaya devam etmeli. Böylece Türkiye'nin Afganistan angajmanı Afgan halkının iyiliği için kapsayıcı geçiş hükümetinin kurulması, göçün önlenmesi ve ülkenin yeniden imarına katkı parametrelerinde aktif olarak devam etmeli.
Ankara'nın Dinamik 'Görelim' Tavrı
Ankara, Taliban'ın ne yapacağı konusundaki ihtiyatlı iyimserliğini korusa da olumsuz senaryolara da hazır. Zira kadınların ancak başörtülü çalışabileceği ve müziğin yasaklanması gibi ilk kararlar Taliban'ın yönetim anlayışındaki yumuşamanın sınırlarını gösteriyor. Dahası, Taliban'ın ABD ve Avrupa'dan gelecek tepkileri umursamadan dışlayıcı bir yönetime yönelmesi hâlâ kuvvetli bir ihtimal. Taliban, Çin ve Rusya'nın pragmatik yaklaşacağını ve Batı ülkelerinin de yardımı kesme haricinde etkisiz kalacağını biliyor. Eski Cumhuriyet döneminde ABD ve müttefikleriyle çalışan Afganlara yapılacak muamele, Taliban yönetiminin gerçek rengini ortaya koyacak.
İntikam uygulamalarının yoksulluk ve baskı ile birleşmesi Afganistan'da yeni bir iç savaşın önünü açabilir. Geniş tabanlı bir geçiş hükümeti ise savaştan bıkmış Afgan toplumunun ihtiyacı olan şey. Ezcümle Türk askerinin çekilmesi Ankara'nın diplomatik inisiyatifini daha rahat sürdürmesine imkân tanıyor. Böylece Ankara, Taliban'ın uygulamalarına meşruiyet vermeden diyalog yolunu açık tutuyor. Türkiye'nin "ihtiyatlı iyimserlik" politikası dinamik bir süreç. Ve büyük ölçüde Taliban'ın tercihlerine göre şekillenecek.
[Sabah, 27 AÄŸustos 2021].