ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer, Ankara'ya iki günlük bir ziyaret gerçekleştirmiş. Ziyareti, PKK'nın üç üst düzey ismi Murat Karayılan için 5, Cemil Bayık için 4 ve Duran Kalkan için 3 milyon dolarlık ödül kararıyla öğrenmiş olduk.
Bu karar, 1997 yılında PKK'yı terör örgütü olarak tanıdıktan ve 2001 yılında küresel terör listesine aldıktan sonra örgütle ilgili ABD'nin aldığı en somut adım olarak değerlendirilebilir.
Peki bu karar ne anlama geliyor ? ABD bu kararla ne mesajlar vermiş oldu, devamı gelir mi? Türkiye için bir somut bir kazanıma karşılık geliyor mu? Bu soruları birkaç madde ile cevaplamaya çalışalım.
Birincisi, ABD bu kararı, Türkiye'nin terörle mücadelesine destek görüntüsü vererek Türkiye ile yakınlaşma sürenin bir sonucu olarak sunmak istiyor. Bir başka deyişle Türkiye'ye bir şey vermiş gibi bir izlenim vermek istedi. PKK gibi hassas bir konuda ve üst düzey isimler üzerinden yaptığı bu girişim Türkiye kamuoyu nezdinde pozitif bir imaj elde etmeye dönük bir hamle aynı zamanda.
İkinci nokta ise kararın PKK'yı ilgilendiren tarafı. PKK'ya kendisiyle uyumlu çalışması için ciddi bir mesaj vermiş oldu. Her an bu kararın kapsamını genişletebileceğini ya da yeni kararlar alabileceğini gösterdi. Yani PKK'ya karşı kullanmak üzere eline 'demoklesin kılıcını' almış oldu.
Dikkate alınması gereken üçüncü nokta ise PYD/YPG'yi perdeleyerek masada Türkiye ile PKK'yı daha fazla konuşmak için bir zemin yarattı. Başka bir deyişle Türkiye'yi oyalamaya dönük yeni bir tartışma konusu yaratmış oldu.
Dördüncüsü de PKK'nın ağırlık merkezinin Suriye'ye kaydırılmasına yönelik bir adım atmış oldu. PKK'nın üst düzey isimlerinin gözden çıkarılması demek, bu örgütün işlevsizleştirilmesi ya da bu isimleri ikame edecek isimleri devreye sokmak anlamına geliyor. Bu durumda PYD'nin konsolide edilmesi ve etki alanının genişletilmesi planlanmış gibi görünüyor.
Meseleye Türkiye açısından bakıldığında ise;
Bu karar somut bir kazanım değildir. ABD'li yetkililer PKK'yı, SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olarak pazarladığını kendi ağızlarıyla itiraf ettiler zaten.
Bu durumda ABD'nin PKK'ya karşı ciddi bir tavır aldığına inanmak mümkün değil.
Ancak Türkiye bu kararı bir baskı aracına dönüştürebilir ve ABD'nin tutarlı olmasını talep edebilir. Uygulamanın kapsamının genişletilmesini isteyebilir.
ABD tutarlı davranırsa listeyi uzatmak durumunda kalacaktır ve birlikte çalıştığı YPG'li isimleri de bu kararın kapsamına alacaktır. Benzer şekilde Avrupa'da bilinen isimler de bu kapsama alınabilir.
Sonuç olarak PKK ile PYD arasındaki organik bağ ortada iken PYD'nin perdelenmesi, meşrulaştırılması ve Türkiye'nin bu yapıya razı edilmesi söz konusu olamaz.
[Fikriyat, 7 Kasım 2018].