ABD'nin İran'ı ekonomik ve askeri olarak sıkıştırmaya dönük hamleleri devam ediyor.
Buna karşın İran, bir yandan bu hamlelerin etkisini azaltmaya çalışırken zaman zaman krizi tırmandırabileceğinin işaretlerini veriyor.
Bu açıdan İran'ın krize yaklaşımını iki aşamada analiz etmek mümkün.
ABD'nin bir yıl önce başlattığı ekonomik ambargolara karşı İran'ın yumuşatma stratejisi uyguladığını ifade etmek mümkün.
Trump yönetiminin nükleer anlaşmayı uygulamadığına dair suçlamalarını çürüterek hem ABD hem de anlaşmanın diğer taraflarını ikna etmeye çalıştı.
Ancak Trump yönetimi giderek daha ağır şartlar öne sürdü ve yaptırımların kapsamını genişletme yoluna gitti. Buna karşın İran, anlaşmayı ABD'siz sürdürmenin yollarını zorlamaya başladı.
Bu anlamda Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleri nezdinde müzakerelerde bulundu.
Yine ekonomik yaptırımların etkisini azaltmak için İran dolaylı ve informel ticaret formüllerini devreye sokabilir. Zaman zaman Avrupa ülkeleri ile yeni bir para transferi sistemi bu bağlamda okunmalı. Ancak ABD'nin bu tarz formüllere göz yummayacağı kesin gibi.
ABD'nin Avrupa ve Rusya'yı etkilemesi dolayısıyla bir sonuç alamadığı da ortada.
Pompeo'nun ziyareti sonrasında Rusya'dan gelen "Biz itfaiye değiliz. Anlaşmanın devam etmesi için İran'ı samimi bir şekilde ikna etmeye çalıştık." ifadeleri bu anlamda İran'ın aleyhine alınabilecek açık bir tavrın işaretleri.
İran'ın özellikle ekonomik yaptırımlar için şu anda en önemli kozu Çin.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının daha da tırmanması ve devam etmekte olan müzakerelerin sonuç vermemesi durumunda İran ile Çin arasındaki ilişkiler yeni bir boyuta taşınabilir.
Yine de Çin'in tek başına ekonomik yaptırımlardan doğan bütün mali kayıpları karşılayamayacağı ortada.
Çin'in nasıl bir tavır takınacağı henüz tam netleşmemesine rağmen bu aşamanın sonuna gelindiğini ve krizin tırmanmaya başladığını geçtiğimiz hafta gördük.
Bu anlamda İran'ın kontrollü gerginlik stratejisini devreye soktuğunu ifade etmek mümkün.
Hamaney'in "Direnmeyi tercih edeceğiz." şeklindeki demeçleri ve Basra Körfezi'ndeki gelişmeler bu durumun önemli işaretleri.
Körfez'deki Suud ve BAE petrol tankerlerine yapılan saldırıların olağan şüphelisi olarak parmaklar -"Biz petrol satmazsak kimse satamayacak." şeklindeki açıklamalarından dolayı- İran'a yöneldi.
İran'ın bu suçlamaları kabul etmeyerek kendilerine karşı bir "komplo kurulduğundan" söz etmesi ise ABD ve Körfez ülkelerini ikna etmedi.
Petrol arzını baltalayarak Trump'ın hassas olduğu petrol fiyatlarını yükseltmek, İran için önemli bir koz.
İran'ın atacağı en önemli adım ise şüphesiz ki nükleer faaliyetlerine hız vermek olacaktır.
Avrupalı ülkeler başta olmak üzere anlaşmaya dönülmesi için muhataplarına altmış gün süre tanıması bu önemli kozu oynamak için çok acele etmeyeceğini ancak bu süre içinde bir şekilde masaya oturulmadığı takdirde nükleer faaliyetlere hız vermekten çekinmeyeceği anlamına geliyor.
Tercih etmeyeceği senaryo ise ABD ile bir şekilde sıcak çatışmaya girmek olacaktır.
ABD ve İsrail'i fazlasıyla rahatsız edecek olan bu adımın krizi daha fazla tırmandıracağını mı yoksa tarafların masaya oturmasını mı sağlayacağını zaman gösterecek.
Ancak ikinci seçenek daha olası görünüyor.
[Fikriyat, 19 Mayıs 2019].