Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) her yıl yayımladığı “Küresel Askeri Harcamalar Trendleri” raporları uluslararası güç dengeleri, bölgesel rekabetler ve savunma politikaları gibi önemli güvenlik meselelerinde ipuçları veriyor
- Küresel askeri harcamalarda hangi hususlar dikkat çekmekte?
Raporda öncelikle küresel askeri harcamaların 2011-2014 yılları arasında –2008 ekonomik krizinden dolayı– düşüş yaşadığı, 2015’ten itibaren ise sürekli bir artış göstererek 2019’da 1988’den beri en yüksek seviyesine ulaştığı vurgulanıyor. 2019’daki küresel askeri harcamalar bir önceki yıla göre yüzde 3,6 ve 2010’a göre ise yüzde 7,2 artmış durumda. Aynı dönemde harcamaların gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı küresel ölçekte yüzde 2,2 olarak ifade edilmekte.
Geçtiğimiz yıl en çok askeri harcama yapan ülkeler sırasıyla ABD, Çin, Hindistan, Rusya ve Suudi Arabistan olarak belirtiliyor. Bu beş ülkenin yaptıkları harcamaların küresel toplamın yüzde 62’sine tekabül etmesi dikkat çekici. Askeri kapasite artırımları, bölgesel tehdit algılamaları, kapsamlı konvansiyonel ve nükleer silah modernizasyonları ile çatışma ortamlarına dahil olma durumu ilk beşteki ülkeleri küresel askeri harcamalarda baskın aktörler haline getiriyor.
Coğrafi anlamda bakıldığında –Ortadoğu hariç– tüm bölgelerde harcama miktarlarının yüzde 1,5-5 arasında arttığı ifade edilirken Ortadoğu’da ise yüzde 7,5’lik bir düşüş yaşandığı belirtiliyor. Ancak Ortadoğu’da önceki yıllarda Türkiye’den daha fazla harcama yaptığı tespit edilen Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yanı sıra Suriye ve Yemen gibi iç savaş yaşayan ülkelerin veri eksikliği dolayısıyla hesaplamaya dahil edilememiş olması da belirtilmeli.
- Türkiye’nin askeri harcamaları nasıl bir seyir izliyor?
Türkiye en çok askeri harcama yapan ülkeler arasında 16’ncı sırada bulunuyor. Önceki yıllarda da Türkiye küresel anlamda 15-20 bandında seyretmiştir. Yakın geçmişte Türkiye’ye benzer miktarda harcama yapan ülkelerin genellikle İsrail, BAE ve Kanada olduğu görülüyor. Raporda Türkiye’nin geçtiğimiz yıl yaptığı askeri harcamaların 2018’e göre yüzde 5,8 artarak 20,4 milyar dolara yükseldiği, 2017-2018 döneminde de yüzde 27’lik bir artış gösterdiği ifade ediliyor. Aynı zamanda şu andaki harcama tutarı Türkiye’nin 2010’da yaptığı askeri harcamaların yüzde 86 daha fazlasına tekabül ediyor. Geçmiş verilerin tutulduğu SIPRI veri tabanı incelendiğinde Türkiye’nin harcamalarının 1988-2014 arasında dikkat çekici bir şekilde oldukça istikrarlı bir seyir izleyerek 13 milyar dolar civarında seyrettiği, 2014’ten ve özellikle 2017’den itibaren de önemli artışlar yaşadığı görülüyor. Diğer taraftan yapılan askeri harcamaların GSYH içindeki payının yüzde 2,7 olması Türkiye’yi NATO standartlarının üstüne çıkan az sayıdaki ülke arasına sokuyor. 2010’da ise askeri harcamaların GSYH içindeki payı yüzde 2,3 olarak gerçekleşmişti.
- Ortadoğu’da askeri harcamalar ne durumda?
Ortadoğu’da Suudi Arabistan açık farkla en çok askeri harcama yapan ülke konumunu sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl 61,9 milyar dolar harcayan bu ülkeyi 20,5 milyar dolar ile İsrail, 20,4 milyar dolar ile Türkiye ve 12,6 milyar dolar ile İran izliyor. Önceki yıla göre Suudi Arabistan’ın harcamaları yüzde 16 oranında düşerken İsrail’in harcamaları yüzde 1,7 olarak küçük bir artış göstermiş, İran’ın harcamaları ise yüzde 15 düşüş göstermiş durumda. İran’ın harcamaları 2018’de de bir önceki yıla göre yüzde 23’lük bir düşüş yaşamıştı. Yemen’deki çatışmalara müdahil olma ve petrol rafinerilerine yönelik saldırılar dolayısıyla İran ile gerginliğin artmasından ötürü Suudi Arabistan’ın askeri harcamalarındaki düşüş beklenmedik bir gelişme olarak değerlendirilirken Mayıs 2018’de ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi sonrasında tekrar yürürlüğe koyulan ekonomik yaptırımların Tahran yönetiminin harcamalarındaki düşüşün sebebi olabileceği ifade ediliyor.
Rapora göre askeri harcamaların GSYH içindeki payı Suudi Arabistan için yüzde 8, İsrail için yüzde 5,3 ve İran için yüzde 2,3 seviyesinde. SIPRI geçmiş veri tabanı incelendiğinde Suudi Arabistan’ın 80’lerin sonundan 2000’lerin başına kadar askeri harcamalarının GSYH içindeki payının yüzde 9-15 arasında değişmekte olduğu ve sonraki dönemde hiçbir zaman yüzde 7’nin altına düşmemekle birlikte genellikle yüzde 8-9 bandında seyrettiği görülüyor. İsrail’in savunma harcamalarının GSYH içindeki payının ise 2000’lerde yüzde 8-9 bandında seyrederken günümüze doğru yüzde 5 seviyesinde bir istikrara kavuştuğu söylenebilir. Türkiye ve İran’ın askeri harcamalarının GSYH içindeki payları ise daha istikrarlı bir seyir izlemiş ve büyük oranda yüzde 2-3 arasında değişmiştir.
İlgili hükümetlerin rapor etmemesi nedeniyle Katar, Suriye, BAE ve Yemen’in askeri harcamaları hususunda SIPRI’nin bir hesaplama yapamadığı görülmektedir. Yüksek miktarda teknolojik silah tedariki yapan ve bölgesel çatışmalara askeri olarak dahil olan BAE’nin askeri harcamaları 2014’ten bu yana tahmin edilememektedir. Ancak 2014’te 22,8 milyar dolar olan askeri harcamasının Yemen ve Libya’da giriştiği askeri operasyonların yanı sıra hava, hava savunma ve deniz kuvvetleri için tedarik ettiği son teknoloji silah sistemleri ve savunma sanayii altyapısını geliştirme çabaları –elde veri olmamasına rağmen– net bir artışın yaşandığını işaret etmektedir. Benzer şekilde SIPRI veri tabanında BAE’nin askeri harcamalarının GSYH içindeki payı 2000’lerde yüzde 3’ün altına hiç düşmemiş, 2010’lardan itibaren de yüzde 5-6 bandında seyretmiştir.
SIPRI verilerinde ihtiyatla yaklaşılması gereken diğer ülke Mısır’dır. Soğuk Savaş sonrasında Mısır’ın askeri harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 3 civarındayken 2003’den itibaren bu oran önce yüzde 2’ye inmiş ve kademeli olarak düşerek günümüzde yüzde 1 seviyesine yaklaşmıştır. Aynı zamanda SIPRI verilerine göre son yıllarda Kahire yönetiminin askeri harcamaları 3 milyar dolar civarında görülmektedir. Ancak Mısır’ın yaptığı savunma alımlarının büyük oranda Suudi Arabistan ve BAE’nin sağladığı ciddi ölçekteki finansmandan kaynaklandığı bilinmektedir. Aynı zamanda ABD’nin yıllık olarak FMF kapsamında sağladığı 1,3 milyar dolarlık askeri yardım da SIPRI verisinin dışındadır. Rusya ve Fransa’dan tedarik edilen savaş uçakları, Alman ve Fransız deniz platformları alımları dikkate alındığında Mısır’ın askeri harcamalarının SIPRI raporunda belirtilenden çok daha yüksek olduğu değerlendirilebilir.
- Büyük güç rekabeti geri mi dönüyor?
Çin’in hızlı bir şekilde ekonomik büyümesi ve istikrarlı askeri kapasite artırımının uluslararası sistemin yapısı ve/veya uluslararası mevcut düzen için yaratabileceği sonuçlar son yılların en hararetli tartışmalarından birini oluşturuyor. SIPRI raporuna göre Çin 1984’ten bu yana yirmi beş yıl boyunca kesintisiz bir şekilde artırmak suretiyle geçtiğimiz yıl askeri harcamalarını 261 milyar dolar seviyesine çıkarmış ve küresel harcamaların yüzde 14’ünü yalnızca kendisi karşılıyor. Dikkat çekici bir şekilde Pekin yönetiminin askeri harcamalarındaki büyüme ekonomik büyümesi ile kol kola gidiyor ancak Çin’in askeri harcamalarının GSYH içindeki payı 2010’dan bu yana değişmeyerek yüzde 1,9 seviyesinde kalmış durumda. Diğer taraftan Çin’in harcamalarındaki artışla beraber bu harcamaların yarattığı güvenlik ikileminden kaynaklı Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avustralya’nın artan harcamaları da dikkat çekici. Bu bağlamda Asya-Okyanusya bölgesindeki askeri harcamaların 1989’dan bu yana hiç düşüş göstermediği ifade ediliyor. Çin’in büyük askeri modernizasyon programlarına karşın bölge müttefiklerine uzun zamandır Amerikan güvenlik taahhütleri sunulsa da nihayetinde olası bir çatışmada her ülke az çok kendi kapasitesine güvenmek durumunda kalacaktır. Bugünlerde koronavirüs salgını sebebiyle Çin’in başta ABD olmak üzere Batı ile iyice gerginleşen ilişkilerinin “Thucydides tuzağı”ndan kaçınma yolunda nasıl bir etkisi olacağını ancak zaman gösterecek.
- Bölgeler arası hangi dinamikler askeri harcamaları etkiliyor?
Bölgeler arasında farklılaşan askeri harcamaların ortaya çıkmasında başta jeopolitik rekabet, iç istikrarsızlık ve terörizm olmak üzere bir dizi faktör rol oynuyor. Örneğin Kuzey Afrika’da Cezayir ile Fas arasındaki bölgesel rekabetin bu ülkelerin yalnızca askeri harcamalarını değil tedarik kaynaklarını da yakından etkilediği görülüyor. Keza (yukarıda da bahsedildiği üzere) Asya’da Çin-Hindistan-Pakistan üçgeninde de aynı durum söz konusu. Diğer taraftan örneğin Amerika Kıtası’ndaki Meksika’da uyuşturucu kartelleriyle mücadelede ordunun artan rolü askeri harcamaları yükseltmiş durumda. Avrupa’da ise Fransa’nın “2019-2025 Askeri Planlama Kanunu” ile askeri harcamalarını NATO hedefi olan yüzde 2 seviyesine çıkarma doğrultusunda artırdığı görülüyor. Dolayısıyla coğrafyanın dayattığı dış sorunların yanı sıra müttefiklik ilişkileri, kurumsal bağlılıklar ve iç istikrarın korunması gibi önemli hususlar da askeri harcamalara yön veriyor denilebilir..