SETA > Yorum |
Ortadoğu'da Kazananlar Aslında Kaybedenler mi

Ortadoğu'da Kazananlar Aslında Kaybedenler mi?

Suriye ve Irak ile ilgili altı çizilmesi gereken nokta: taşların henüz yerine oturmadığı, bugünkü konjonktüre bakarak kendisini kazananlar arasında görerek sevinen tarafların yarın taşlar yerine oturduğunda kendisini kaybeden tarafta görmesi ihtimalinin yüksek olduğu gerçeğidir.

Uzun zamandan beri ciddi bir ÅŸiddet dalgası ve istikrarsızlık içerisine sürüklenmiÅŸ olan OrtadoÄŸu’da yeni aktörlerle birlikte yeni devletler ve sınırlar konuÅŸulur oldu. Bölge siyasetinin ÅŸekillenmesinde etkili olan geleneksel küresel ve bölgesel aktörlerin yanında, IŞİD, PYD, Ensarullah, Fetih Ordusu, HaÅŸdi Åžabi, AYEK ve Ensar Beyt el-Makdis gibi silahlı aktörler ortaya çıktı ve OrtadoÄŸu’da Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuÅŸ olan devletler düzenini sorgulayan eylemler yapmaya baÅŸladılar. Özellikle Suriye ve Irak’ta yaÅŸanan iç savaÅŸlar bu ülkelerdeki klasik devlet düzenlerini bir daha geri dönülemeyecek ÅŸekilde alt üst etmiÅŸ, henüz sınırlarda bir deÄŸiÅŸiklik olmasa da, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) örneÄŸinde olduÄŸu gibi, bu ülkelerin sınırları içerisinde fiili devletler ortaya çıkmıştır. Bu konuda altı önemle çizilmesi gerekli konulardan biri, her iki ülkede de taÅŸların henüz yerine oturmadığı, bugünkü konjonktüre bakarak kendisini kazananlar arasında görerek sevinen tarafların yarın taÅŸlar yerine oturduÄŸunda kendisini kaybeden tarafta görmesi ihtimalinin yüksek olduÄŸu gerçeÄŸidir.

ABD'YE GÜVENÄ°LMEZ

Kazananın kim olduÄŸu sorusu da aslında, bölgeyi kasıp kavuran bu çatışma ve istikrarsızlık ortamında aslında herkesin kaybettiÄŸi gerçeÄŸi karşısında anlamsızlaşıyor ve “nihai olarak kimin en az kaybeden olacağı” sorusunun sorulmasını gerektiriyor. OrtadoÄŸu’da kendisine “kullanışlı” yeni bir müttefik arayışında olan ABD’nin desteÄŸiyle Suriye’de bir Kürt devleti kurma peÅŸinde koÅŸarken hem Türkiye’yi hem de bölgedeki Arapların çoÄŸunu tedirgin eden PYD mi kazanıyor? Washington’a güvenip etrafını düÅŸmanlarla çevreleyecek bir politika izlemek mi kazandırır PYD/PKK’ya, yoksa Türkiye’deki açılım sürecinin devam etmesini saÄŸlayacak ÅŸekilde hareket etmesi ve Suriye’de de artık Esad yönetimiyle iÅŸbirliÄŸine son verip özgür ve çoÄŸulcu bir Suriye inÅŸa etmeye çalışan Muhaliflerle iÅŸbirliÄŸi yapması mı? Bu soruyu cevaplarken tereddüt yaÅŸayanlar olabilir, ancak ABD’nin güvenilmeyecek bir müttefik olduÄŸunu ve kendi çıkar algıları doÄŸrultusunda verdiÄŸi sözleri çabuk unuttuÄŸunu Kürtler OrtadoÄŸu’da defalarca yaÅŸadıkları acı tecrübelerle test ettiler. PYD/PKK bunu yeniden test etmek istiyorsa, Washington ile kurduÄŸu bu iliÅŸkinin kazananının kendisi olmayacağını görecektir.

Ä°RAN DA KAYBEDÄ°YOR

Bölgede “kazandığı” söylenen aktörlerden biri olan Ä°ran için de benzer sorular sorulabilir. Ä°srail’e karşı yürüttüÄŸü baÅŸarılı mücadele ile Sünni dünyada bile önemli bir sempati kazanan Hizbullah gibi bir aracını Suriye’deki kirli savaşına sürükleyerek yıpratan ve Sünniler arasında büyük bir öfkeye neden olan Ä°ran mı kazanıyor? Lübnan’dan sonra Suriye, Irak ve Yemen’de iç savaÅŸlara sürüklenen ve devrim sonrasında ilan ettiÄŸi gibi emperyalistlere karşı mücadele etmek yerine bu ülkelerde Müslümanlara karşı savaÅŸan ve aynı anda dört cephede bunu yapmaya çalışan Tahran mı kazanıyor yoksa 36 yıldır yıkamadıkları Ä°ran rejiminin bu savaÅŸlarda iyice bitkin düÅŸmesini ellerini ovuÅŸturarak bekleyen ve ardından yapacakları son vuruÅŸun hazırlıklarını yapan Batılı ülkeler mi? Nükleer çalışmaları gerekçesiyle özellikle 2010 yılından beri uyguladıkları ağır yaptırımlar sayesinde Ä°ran’a diz çöktürüp onu görüÅŸme masasına zorla çektikleri ve bu görüÅŸmelerde verilen tavizlerin Tahran’da ne tür çatlaklara yol açtığı da hatırlanırsa, Ä°ran’ın bu en zayıf döneminde dört ayrı cephede kazananı olmayacak savaÅŸlara sürüklenmesi gerçekten kazandığı anlamına gelir mi? Üstelik petrol fiyatlarında yaÅŸanan düÅŸüÅŸ nedeniyle en önemli gelir kaleminde meydana gelen kayıplar nedeniyle ekonomisinin iyice bozulduÄŸu bir dönemde “kazanan” bir Ä°ran’dan bahsedilmesi ne kadar gerçekçidir?

IŞİD DE KAZANAMAZ

Benzer ÅŸekilde medyada sık sık IŞİD’in de Musul’da, Ramadi’de, Tedmur’da kazandığı, bazı dönemlerde Türkiye sınırında geçiÅŸ kapılarını ele geçirdiÄŸi, Åžam bölgesinde ilerlemeler kaydettiÄŸi ve hatta Lübnan sınırına dayandığı yönünde haberlere rastlamak mümkündür. Özü itibariyle, “kaybeden” insanların farklı motivasyonlarla bir araya gelmesinden oluÅŸan, baÅŸta ABD’nin 2003 Irak müdahalesi olmak üzere, bölgede yaÅŸanan sayısız savaÅŸ ve çatışmanın evsiz, iÅŸsiz ve perspektifsiz bıraktığı, yakınlarını akıl almaz ÅŸiddet olaylarında kaybetmiÅŸ ve artık hayattan fazla bir beklentisi kalmamış insanların oluÅŸturduÄŸu IŞİD’in bölgedeki haksızlıklar ve istikrarsızlıktan beslenen geçici yükseliÅŸi nasıl bir “kazanma” olarak adlandırılabilir ki? Herkes IŞİD’in OrtadoÄŸu’da ABD’nin, BaÄŸdad’ın, Åžam’ın ve diÄŸer birçok aktörün baskıcı politikalarına ve haksızlıklarına karşı bir isyan hareketi olarak ortaya çıktığını, ancak zamanla bölge siyasetinin ÅŸekillenmesindeki manipülasyonlarıyla bilinen bazı aktörler tarafından bu manipülasyonların faydalı bir aracı olarak keÅŸfedildiÄŸini bilirken IŞİD mensuplarının bu örgütün yaptığı eylemlerin kazananı olduÄŸunu söylemek mümkün müdür? IŞİD’in Esad rejimine karşı deÄŸil de ona karşı mücadele eden muhaliflere karşı savaÅŸmasını, muhaliflerden zorla ele geçirdiÄŸi bölgeleri kolaylıkla PYD’ye terk etmesini, amacının ne olduÄŸu belli olmayan bu örgütü manipüle ederekkendi çıkarları doÄŸrultusunda hareket etmeye sevk eden aktörleri görmeden nasıl açıklayabiliriz.

ESED ARTIK PASÄ°F

Zaman zaman Esad yönetiminin de Suriye’de yaÅŸanan iç savaÅŸta “kazanan” taraf olduÄŸuna dair yorumlar yapılmaktadır. Ancak iç savaÅŸlar üzerine okuma yapan herkes bilir ki, bu tür savaÅŸlarda savaşın sonucunu belirleme gücü belli bir aÅŸamadan sonra artık içerdeki aktörlerin elinde deÄŸildir. Artık Suriye iç savaşının ne zaman ve nasıl sona ereceÄŸine ne Esad yönetimi ne de muhalifler karar verebilecek durumdadır. Hatta bölgesel aktörler olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Ä°ran da bu kararı verme ÅŸansını yitirmiÅŸlerdir. Bu konuda karar verme imkânı ve verdiÄŸi bu kararı hayata geçirebilme gücü artık ABD baÅŸta olmak üzere küresel aktörlerin elindedir. SavaÅŸ sırasında, dışarıdan aldıkları desteÄŸe göre, içerideki taraflardan bazılarının zaman zaman üstünlük saÄŸladıkları ve bazen de geri adım attıkları görülür, ancak bunlar geçici durumlardır. Suriye iç savaşı da, bölgesel aktörler aralarında anlaşıp iÅŸbirliÄŸi yapmadıkları sürece ki bugünkü konjonktüre göre bu neredeyse imkânsız görünmektedir, küresel aktörlerin istedikleri zamana kadar devam edecektir ve bu süre içerisinde Esad yönetimi de, savaşın diÄŸer tarafları gibi kaybetmeye devam edecektir.

ABD’nin de OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan geliÅŸmeler açısından çok önemli bir aktör olduÄŸu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Son dönemde, OrtadoÄŸu’dan çekileceÄŸi ve kendisi için daha önemli bölgelere yöneleceÄŸi yorumları yapılsa da, ABD’nin OrtadoÄŸu’dan bir türlü uzaklaÅŸamadığı görülmektedir. Çıkarları OrtadoÄŸu yerine, küresel ekonomik ve askeri üstünlüÄŸüne karşı en büyük meydan okumanın geldiÄŸi UzakdoÄŸu’ya odaklanması gerektiÄŸini söylese de, ABD’deki Ä°srail lobisi etkili olmaya devam ettiÄŸi müddetçe Washington yönetimini sürekli olarak, kendi istediÄŸinden daha fazla OrtadoÄŸu’ya çekmeye devam edecektir. Bu da, 2003 Irak Savaşı’nda olduÄŸu gibi, Ä°srail kazanırken ABD’nin OrtadoÄŸu’da ve küresel düzlemde kaybetmesine yol açacaktır. Ä°srail’in kazancının da göreceli ve kısa ve orta vadeli bir kazanç olduÄŸunun, uzun vadede ise bölgede kin ve nefreti iyice artıran politikaların bu ÅŸekilde Ä°srail’in güvenliÄŸini de riske attığı düÅŸünüldüÄŸünde, bu ülkenin de aslında kaybedenler saflarında yer alacağının altını çizmek gerekir.

TÜRKÄ°YE'NÄ°N DURUMU

Türkiye açısından bakıldığında ise, son dönemlerde Türkiye’nin OrtadoÄŸu’da kaybeden tarafta olduÄŸuna dair yorumların bazı çevrelerde ağırlık kazandığı görülmektedir. 2003 Savaşı sırasında Türkiye’yi Irak Savaşı’na katılmadığı için savaÅŸ sonrasında bu ülkede ÅŸekillenen düzende söz sahibi olamamakla eleÅŸtirenler, Suriye konusunda ise Ankara’yı aktif politika izleyip bu ülkenin içiÅŸlerine karışmakla suçlamışlardır. Bazı kesimler hükümeti PYD’nin Suriye sınırında etkinliÄŸini artırmasını engelleyemediÄŸi için kaybeden taraf olmakla tanımlarken, baÅŸka bazıları Ankara’nın PYD’ye karşı politikasını eleÅŸtirmekte ve bu örgüte yönelik sempatiyi artırmaya yönelik yayınlar yapmaktadır. PYD, IŞİD, Özgür Suriye Ordusu veya IKBY’nin kazanım ya da kayıpları üzerinden Türkiye’nin kaybeden ya da kazanan taraf olduÄŸunu iddia etmek, yukarıda ifade edildiÄŸi gibi henüz çok erkendir. Çünkü henüz bölgede taÅŸlar yerine oturmamıştır, ÅŸu anda bütün aktörler “kaybeden” tarafta yer almaktadırlar. “Kimin daha az kaybettiÄŸi” sürecin sonunda, yani taÅŸlar yerine oturduÄŸunda ortaya çıkacaktır ve ona muhtemelen “kazanan” denecektir. TaÅŸların ne zaman yerine oturacağını ise kimse bilmiyor, ancak kesin olarak bilinen bir ÅŸey var ki, o zamana kadar herkes kaybetmeye devam edecek, fakat kazandığını ileri sürecektir.

[Star Açık GörüÅŸ, 28 Haziran 2015]