SETA > Yorum |
Demirtaş Siyasal Vesayet Altında

Demirtaş Siyasal Vesayet Altında

PKK-HDP çizgisinde çatışmacı ve radikal çok kişi var. Siyasal çizgiden gelen, sahici bir lidere ihtiyaç vardı. Demirtaş bunu yapabilecek potansiyele sahipti. Maalesef kendi olamadı.

Kendi başına bırakıldığında doÄŸal haliyle makul davranışlar gösterebilecek birçok insan tanıdım. Özel ÅŸartlarda kendileri olamayıp, baÅŸkalarının etkisi altında “rol davranışlar” yapıyorlardı. Siyaset ortamı, bir ÅŸekilde siyasetçileri çevresel faktörleri dikkate almaya zorluyor. Fakat çevresel faktörleri gözetmek ile onlara göre ÅŸekil almak ayrı ÅŸeyler. Gerçek liderler sadece çevrelerini gözeterek liderlik yapmazlar, zaman zaman çevrelerine raÄŸmen siyasal davranışlar gösterebilirler.

“Sahici lider” ile “role bürünen lider” arasında oldukça fark var. Sahici liderler doÄŸru bildiklerini söylemeye ve yapmaya yüreÄŸi yetenlerden çıkıyor. Role bürünen liderler ise bir davaları olsa bile, söylem ve davranışlarını çevresindeki diÄŸer güç odaklarına bakarak ayarlıyorlar. Güç odakları ile kurulan bir iliÅŸki sadece onları dikkate almakla kalmıyor, onların sınırları içinde davranmaya sebep oluyor. Lider olmaktan çıkıp vesayet altına giren bir siyasetçiye dönüÅŸüyorlar.

Lider olabilmek gerektiÄŸinde seçmen kitlesinin ve örgütünün beklentisi ötesinde de siyaset üretebilmek demektir. EÄŸer kiÅŸi gerçekten liderse, hem seçmen hem de örgütü onu takip edecektir. ÖrneÄŸin ErdoÄŸan Kürt açılımını yaptığında, hem halkın desteÄŸi düÅŸük hem de partisinin desteÄŸi düÅŸüktü. DoÄŸru olduÄŸunu düÅŸündüÄŸü ÅŸeyi yaptı. Hem seçmeni hem de partisi onu takip etti.

DemirtaÅŸ ise çevresini saranların ötesinde bir siyasal refleks veremiyor. Bu sebeple de özgün bir lider deÄŸil. Hatta siyasal vesayet altında. Çevresindeki örgütlü güçlere göre pozisyon alıyor. DemirtaÅŸ ÅŸimdiye kadar PKK-Kandil vesayeti altındaydı. Åžimdilerde ise sosyalist Türk solu ve Türkiye siyasetini dizayn etmeye çalışanların vesayeti altına girmeye baÅŸladı. ErdoÄŸan karşıtı cephe DemirtaÅŸ üzerinden mücadele stratejisi gütmeye baÅŸladı. DemirtaÅŸ da bunu bir imkan olarak görüp, gönüllü oldu.

DEMÄ°RTAÅž LÄ°DER OLMAYIP TAKÄ°PÇÄ° OLDU

DemirtaÅŸ’ın lider olamamasının daha önceki iki örneÄŸi Diyarbakır annelerine verdiÄŸi tepki ve 6-7 Ekim’de ÅŸiddete çağırmasıydı. DemirtaÅŸ her iki olayda da PKK / KCK siyasetine zorunlu olarak uydu. Birincisinde Diyarbakır annelerine “para zoruyla eylem yapıyorlar” gibi gerici ve halden anlamayan tepki verdi. Normalde özgür olsaydı, gerçek lider olsaydı bu türden geri ve niteliksiz bir tepki vermeyebilirdi. Bu tepkiyi vermediÄŸinde PKK siyaseti tarafından dışlanabileceÄŸini düÅŸündü. DemirtaÅŸ aynı ÅŸeyi 6-7 Ekim Olaylarında da yaptı ve 40 ölüme sebep olan süreci tetikledi. EÄŸer özgür siyaset üretecek, gerçek bir lider olsaydı, daha sonra boncuk boncuk terlemesine sebep olacak o sözleri söylemezdi.

DemirtaÅŸ ÅŸimdi de Kürt sorunu için kritik dönemde, baÅŸkalarına sırt vererek büyük sözler ediyor. ErdoÄŸan karşıtı çevrenin adayı olabilmek adına çözüm sürecine zarar vereceÄŸini bildiÄŸi söz ve davranışlardan geri durmuyor. Diyarbakır annelerine ve 6-7 Ekim Olaylarındakine benzer ÅŸekilde baÅŸkalarına bakarak söz söylüyor. Kendisi olamıyor. Bu sebeple de lider olamıyor.

ErdoÄŸan ise vesayet altına alınması oldukça zor bir lider. BaÅŸkaları tarafından kontrol edilemiyor. Dayatma veya vesayete yönelik bir tavra anında tepki veriyor. Bu tepki hem duygularına, hem yüz ifadesine hem de sözlerine ve davranışlarına yansıyor. ErdoÄŸan’ın bu kiÅŸilik özelliÄŸi ve siyaset anlayışı Türkiye’deki vesayet sistemlerinin aşılmasında kritik rol üstlendi. Kürt açılımını da bu sayede baÅŸlatabildi.

PKK-HDP çizgisinde çatışmacı ve radikal çok kiÅŸi var. Siyasal çizgiden gelen, sahici bir lidere ihtiyaç vardı. DemirtaÅŸ bunu yapabilecek potansiyele sahipti. Maalesef kendi olamadı. Ayakta kalabilmek için PKK ve radikal Türk solunun vesayeti altında girdi. Yazık oldu.

[Star, 30 Mart 2015]