Son 15 yıllık dönemde, Abdullatif Şener, AK Parti’den ayrılarak Türkiye Partisi’ni kurdu. Emine Ülker Tarhan, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi ile siyasette şansını aradı. Yine CHP’den ayrılan Yaşar Nuri Öztürk, Halkın Yükselişi Partisi’ni kurdu. Erkan Mumcu örneğinde olduğu gibi, AK Parti’den ayrılanlar eski merkez sağı diriltmeye çalıştı.
Hadi biraz geriye gidelim. AK Parti öncesi döneme bakalım. Siyasetin parçalı olduğu, siyasal ve ekonomik krizlerin tırmandığı ve siyasal merkezin aşındığı yıllara dönelim.
Örneğin Doğru Yol Partisi’nden ayrılanlar tarafından kurulan veya kurdurtulan Hüsamettin Cindoruk’un başkanlığındaki Demokrat Türkiye Partisi’ni hatırlamaya çalışalım.
Sağ işimize gelmez ise solu kontrol edelim. DSP’den ayrılan ve büyük bir medya desteğini arkasına alan İsmail Cem’in kurduğu Yeni Türkiye Partisi’nin akıbeti ile ilgili internette arama yapalım.
Bu partilerin akıbetinin ne olduğundan daha çok, girdiği ilk seçimlerde binde kaç oy aldığına bakmak bile yeterince fikir verir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Türkiye siyasi tarihine bakıldığında, siyaset bilimi literatüründe “splinter party” olarak adlandırılan “ana partiden ayrılarak kurulan” partilerin sayısı oldukça fazladır. Bunların içinden başarılı olan sadece iki parti vardır.
Biri, CHP’den ayrılarak kurulan Demokrat Parti. Diğeri ise, aslında “ana partiden ayrılarak kurulan” parti tanımlamasında eksiklikler olsa da, Millî Görüş geleneği içinden farklı bir siyasal programla kurulmuş olan AK Parti’dir. Başka da örneği yoktur. Darbe sonrasında ya da kapatılanların yerine devam niteliğinde kurulanlar bu tanımlama ve sınıflandırma içine girmez.
İster ana partiden ayrılarak, ister bir siyasal boşluğu doldurma iddiası ile kurulmuş partilerin büyük çoğunluğu, iktidar alanı daralmış ya da iktidarını kaybetmiş siyasi, bürokratik seçkinler ve bunlara eklemlenen medya, ekonomi ve bilgi elitleri tarafından kurulmuştur.
Bu partiler taban hareketleri tarafından kurulmaz. Bu tip kurulan bütün partilerin kurucu kadrosunun ortak iddiası, siyasette bir boşluk olduğu üzerinedir.
Yine bu tip partilerin kurucu kadrolarını; emekli bürokratlar, belirli makamlara geldikten sonra mevcut pozisyonlarını kaybeden eski siyasetçiler, emekli ya da bir partiden seçilecek yerlerden tekrar aday gösterilmeyen milletvekilleri ve basında mevcut konumunu kaybetmiş yazar çizer takımı gibi kesimler oluşturur.
Bu partilerin kuruluş aşamalarında saydığım kesimlerin önemli bir kısmı, ideolojik konumlanmaları ya da dünya görüşleri farklı olsa da her kurulan partide yer almak isterler. Kendilerinin Türkiye’nin geleceği için büyük projeleri ve hayalleri olduğunu; ancak yeni bir parti ile bunları gerçekleştirebileceklerini söylerler.
Ama girdikleri ilk seçimlerde bekledikleri şansı yakalayamadıklarında, ilk bunlar partilerini terk eder.
Örnek vaka incelemesi: İyi Parti
Çok geriye gitmeye gerek yok. En son, ana partiden ayrılarak kurulan, hatta girdiği ilk seçimde parlamentoya azımsanamayacak bir sayıda milletvekili sokan İyi Parti’ye bakalım. Bugüne kadar, kurucular kurulunun ve parti ilk kurulduğunda parti ile hareket eden, siyasi ve bürokratik ve bunlara eklemlenen farklı meslek grubu seçkinlerin büyük kısmı partiden ayrıldı.Bir kısmı, ilk seçimde, adaylık sırasını ve yerini beğenmediği için seçime bile girmeden istifa etti. Bir kısmı, seçimden sonra seçilemediği için partiyi terk etti. Bazıları ise, parti yönetiminde önemli konumlarda olmadığından dolayı partiden ayrıldı. Parti Genel Başkanı olan Meral Akşener ise seçimlerin ardından parti başkanlığını terk etmek zorunda kaldı.
Tüm bunları bize niye anlatıyorsun, diye sorabilirsiniz.
Son günlerde, seçimlerin ardından sağda ve solda yeni partilerin kurulacağı dedikoduları giderek yükseliyor.
Gazetelerde yeni partilerin kimler tarafından kurulacağı ve genel başkanlarının kim olacağı bile konuşulmaya başlandı. Birçok isim medyada yazılıp konuşulmasına rağmen, söz konusu isimlerden bir yalanlama gelmedi.
Tüm bu yazılıp konuşulanları görünce, yeni particilere Türkiye’nin siyasi kültürünü hatırlatmak istedim.
Hele hele merkezde güçlü bir siyasi partinin ve karizmatik bir liderliğin olduğu dönemlerde yeni partilerin başarılı olma ihtimali hiç yok.
Yeni kurulacak partiler, bugün var olan benzeri küçük partiler gibi sadece operasyon partisi işlevi görürler. Yeni kurulacak parti, siyasetin merkezinin küçültülmesine yönelik bir hamle olabilir. Kazanmaya değil, kaybettirmeye odaklandığı için kurulur.
Başka da bir işlevi olmadığı gibi, toplumun geniş kesimlerinde de bir karşılığı olmaz.
[Türkiye, 23 Şubat 2019].