Dünyada 2,5 milyar kullanıcıya sahip olan Whatsapp'ın "gizlilik ilkesi" hakkında üst üste yaptığı açıklamalar kafaları iyice karıştırdı. Kullanıcılara yapılan bu dayatma kişisel verilerin korunması konusunu da bir kez daha gündeme getirdi. Sadece Whatsapp değil, Facebook, Twitter ve İnstagram gibi sosya ağlar da tartışma konusu oldu. Dahası, kullanıcılar yerli ve yabancı alternatif arayışına girdiler. "Sosyal Medya" konusunda önemli bir araştırmaya imza atan Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)'nın Medya Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. İsmail Çağlar ile kişisel verilerimizi tehdit eden sosyal medya mecralarını konuştuk.
Bu Günleri Öngörerek Araştırma Yaptık
-Dünya, hayatımızın neredeyse tamamını ele geçiren sosyal medya mecraları ve kişisel veri güvenliğimizi konuşuyor. SETA olarak birçok araştırma yaptınız bu konuda. Sonuçlarından biraz bahseder misiniz?
Uzun süredir bu konu ilgimizde ve birden çok çalışma yaptık. Sanırım en güncelinden bahsetmem yerinde olacak. Çok kısa bir süre önce tam da bizim 'think-tankçi' öngörüsü dediğimiz refleksle bu günleri görerek hazırladığımız bir çalışma oldu; 'Alternatif Sosyal Medya Arayışları: Çin, Rusya ve Japonya'. Bu çalışmada global sosyal medya uygulamaları dışında başarılı olmuş diğer alternatifleri değerlendirdik. Çalışmanın Türkiye açısından çok yol gösterici sonuçları oldu. Öncelikle büyük bir nüfus potansiyeliniz yoksa yani Çin gibi tek başınıza büyük bir pazar oluşturmuyorsanız ve internet üzerinde sıkı bir denetim politikası uygulamıyorsanız, tek başınıza mevcut global sosyal medya mecraları ile rekabet etmeniz çok zor. Türkiye için bu iki seçenek de mümkün olmadığı için yerli ve milli alternatiflerin mutlaka başka pazarlara, başka ülkelere açılması gerekiyor.
Sosyal Medya Kartellerine Teslim Olamayız
-Türkiye olarak sosyal medya uygulamaları konusunda global markalarla rekabet edebilir miyiz?
Oradaki global firmalara teslim olamayız. Rekabet etmemiz gerekiyor. O zaman rekabeti de globalleşerek yapacağız. Belki mevcut yerli ve milli uygulamaları dış pazarlara açabilmek için ortaklar bulmak, onlarla ortak platformlar inşa etmek gerekebilir. Malum İletişim Başkanlığı haberleşme ve iletişim alanlarında Azerbaycan, Malezya, Pakistan gibi partnerlerle çok başarılı ve örnek teşkil edecek ortaklıklar, işbirliği anlaşmaları imzalıyor. Benzer bir ortak platform sosyal medya mecraları için de düşünülebilir. Böylece hem yerel kalmamış oluruz, hem de global oyunculara, kartellere teslim olmayız.
Whatsaap'ı Kim Denetleyecek? Whatsapp Büyük Tepki Topladı
-Peki bu Whatsapp ile yaşanan kriz neden başladı?
Aslında Whatsapp hem kendisinin hem de diğer sosyal medya uygulamalarının daha önce defalarca yaptığı bir şeyi tekrar yapmak istedi. Kullanıcı sözleşmesini değiştireceğim ve kullanıcıların daha fazla verisini toplayacağım, topladığım bu fazla veriyi daha fazla ticarileştirip, daha fazla para kazanacağım dedi. Ama kendileri için kötü, biz kullanıcılar içinse iyi bir zamanlama seçtiler. Tam da ABD başkanlık seçimlerinde sosyal medya mecralarının hem seçim sürecinde hem de seçimden sonra ABD başkanı Trump'ı nasıl sansürlediklerini konuştuğumuz zamanda bu güncellemeyi devreye almak istediler. Haliyle insanlarda bir hassasiyet vardı: Seçimi kaybetse de teknik olarak ABD başkanı olan Trump'a bunları yapabilen sosyal medya mecraları sıradan insanlara neler yapar.
Whatsapp Geri Adım Atmadı
-Bu devasa gücü kim denetleyecek?
Evet, bu nasıl bir güçtür? Bu gücü kim denetleyecek? Soruları sorulurken, kaygılar had safhadayken bu güncelleme geldi. Haliyle insanlar olması gerektiği gibi tepki gösterdi ve sonucu hepimiz biliyoruz. Şimdi malum Whatsapp güncellemeyi ertelediğini duyurdu. Bakıyorum hem Türkiye'den hem de dünyadan bazı medya organları bu haberi hatalı bir şekilde Whatsapp geri adım attı diye veriyorlar. Halbuki geri adım atmadı. Güncellemeden vazgeçmedi. Sadece erteledi. Belli bir süre sonra muhtemelen bu hassasiyet azalmışken güncellemeyi tekrar uygulamaya koyacaklar. Çünkü para kazanmaktan vazgeçmek istemezler. Ve maalesef bu hırsı dengeleyecek ve denetleyecek bir mekanizma da yok.
Ulusal Bir Güvenlik Meselesi
-Whatsapp yaptığı açıklamada, tüm iletişimin uçtan uca şifrelendiği ve kesinlikle veri depolanmadığını belirtti. Bu açıklama size inandırıcı geliyor mu?
Whatapp şifrelediğini söylüyor ama bunu denetleyebiliyor muyuz? Birey olarak sizin benim denetlememden bahsetmiyorum. Dünyada herhangi bir otorite, devletler veya uluslararası kuruluşlar ya da bu işle ilgilenen STK'lar bunu denetleyebiliyor mu? Hayır. Sadece Whatsapp'ın beyanına inanmamız bekleniyor. İşin ucunda maddi çıkar varken kimsenin beyanına güvenilmez. Bu ticari bir süreç ve bu sürecin denetlenmesi gerekiyor. Denetlenmezse bu ticari süreç bireysel ve ulusal bir güvenlik meselesine dönüşüyor.
Facebook Da Manipulasyon Yapıyor
-Dünyanın birçok ülkesinde seçimlerde Facebook'un veri satışı yaptığı iddia edildi. Bu ülkelerden biri de ABD. Sosyal medya mecralarının insanların siyasi tercihlerini bilerek bu tür yayın yapması sizce doğru mu?
Her şey kitabına uygun yapılsa bile ortada en hafif tabirle bir manipülasyon var. Ben sosyal medyada zaman geçirirken ticari bir iletiye veya siyasi bir kampanyaya hedef olduğumu bilmiyorum. Önüme düşen mesajların veya paylaşımların insanların tercihi doğrultusunda oluştuğunu zannediyorum. Ama arkaplanda işleyen ticari ve siyasi bir algoritma ve strateji var. Birileri para kazanıyor, birileri seçim kazanıyor. Bunun adı şüphesiz bir manipülasyondur.
Diğer boyutunda ise aynı hesap verebilirlik boyutuna geliyoruz. Biz facebook'un ABD başkanlık seçimlerinde hangi veriyi sattığını bilmiyoruz. Şu şu verileri ticarileştiriyorum diğerlerini satmıyorum, ticarileştirmiyorum diyor. Peki biz bunu biliyor muyuz? Bundan emin miyiz? Bunu denetledik mi? Hayır! Sadece Facebook'un beyanına güvenmek durumundayız.
Dünyayı Sosyal Medya İle Yönetmek
-Sosyal medya mecraları Facebook ve Twitter, ABD'de adeta Trump'a savaş açmış durumda. Bu mecraların siyasete yön verme girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kaçınılmaz. Ben mantıklı her insan gibi işin içinde para, siyasi güç varsa kuşkucu olmak gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medya mecraları bu kadar güç devşirdilerse illa ki bu gücü kullanmak isteyeceklerdir. Siyasete etki etmek için, toplumları manipüle etmek için, daha çok para kazanmak için bunu kullanacaklardır. İnsanlar güçlerini arttırmak ister. Sosyal medya mecraları mevzubahsi olduğunda muhatabımız insaf ve vicdan sahibi insanlar da değil. Kuralsız, vicdansız kocaman kurumsal yapılar. Tek ilkeleri daha fazla kar ve güç olan yapılar. Dolayısı ile siyasete de yön vermek isterler. Dünyayı da yönetmek isterler. Bu komploculuk değildir. Buz gibi hakikattir. Bunu aksini düşünmek saflıktır, alıklıktır!
Google Başına Buyruk Bir Tekel Haline Geldi
-Bir de istediği kişi, kurum ve mecrayı ön planda çıkarma hakkına sahip olan ve tekel haline gelmiş arama motoru Google var.
Bugün bir medya organı bir insan hakkında yalan bir haber yazsa öyle ya da böyle bir denetim mekanizması işler. Google için böyle bir imkan yok. Medyayı kontrol altına almak isteyebilecek odaklara karşı bir farkındalık ve direnç mekanizması var. Ama Google gibi devler için bu mevzubahis değil. İstediği haberi önplana çıkartıyor. İstediği haberi üstelik siyasi haberleri içeriğini beğenmezse o ya da bu şekilde geri planda bırakıyor. Kendi tercihlerine göre, ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz bir algoritma ile ve nasıl çalıştığını denetleyemediğimiz bir süreçle bazı internet sitelerini geri planda bırakıyor, bazısını öne çıkartıyor. Bu gerçekten çok büyük bir sorun. Biz ifade hürriyeti konusunda değim yerindeyse çok basit meselelere odaklanırken, dijital karteller ifade hürriyetini kısıtlama gücünü sınırsız kullanıyor.
'Siber Vatan' Kavramı Çok Önemli
-Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz Cuma günü dijital faşizme karşı "siber vatan" vurgusu yaptı. Siber vatan vurgusundan ne anlamalıyız?
Öncelikle bir farkındalığı anlamamız gerekiyor. İnternet artık 90'larda isimlendirildiği gibi 'sanal alem' değil, eğlence değil, chat değil, komik videolar izleme mecrası değil. Bir eğlence değil bir güç mecrası. Burada bir güç var. Ve biz bu gücü denetlemiyoruz. Dahası bu gücü devretmişiz. Kime devretmişiz, daha çok para kazanmak daha çok güçlü olmaktan başka bir hukuk tanımayan şirketlere devretmişiz. Nasıl ki vatan toprağı var, o vatan toprağına bağlı hava sahası var, kara suları, kıta sahanlığı, deniz yetki alanı var, yer altı zenginlikleri var. Ve bunların hepsini o topraklarda yaşayan bizler adına kamu otoritesi sahip çıkıyor, kurda kuşa düşmana yem etmiyor. Savunuyor, koruyor, kolluyor, denetliyor. İşte böyle Türk vatandaşının olduğu her yerde de bir siber vatan var. Ve bu siber vatandaki egemenlik hakkı da devletimize aittir.
Yerli Firmaları Denetleyebiliriz
-Peki global markaların yerini alan yerli firmaları denetleyebilecek miyiz?
Bakın biz devletimizi denetleriz. İnternet kanunları demokratik mi değil mi bakarız, sorgularız. Yeri gelir eylem yaparız. Yasama, yürütme ve yargı dengesi içerisinde bu egemenliğin kötü kullanımını engelleriz. Bunun yanında devletin ödevleri vardır. Mesela işte şu salgın sürecini düşünün. Devlet egemenlik yetkisini kullanıyor. Bunun karşılığında bir sorumluluğu var. Ayrıca Whatapp'a sen benim vatandaşlarımın kullanıcı verisini kafana göre kullanamazsın demeli, benim vatandaşıma reklam izleterek kazandığın paranın vergisini vermelisin demeli, burada temsilcilik açmalısın ben de sana şu şartlara uyup uymadığının hesabını sormalıyım demeli. Siber vatan deyince ben bunları da anlamamız gerekiyor diye düşünüyoruz.
[Sabah, 18 Ocak 2021, Röportaj: İsa Tatlıcan].