SETA > Yorum |
Irak ve Şam İslam Devleti IŞİD

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)

IŞİD yerel ölçekte Irak ve Suriye Sünni hattında askeri gücü ve çok sert-acımasız taktiklerle mezhep çatışmasının liderliğini elinde tutup, alan hâkimiyetini artırmaya çalışırken, küresel çapta da cihadî hareketin desteğine sahip olmayı arzulamaktadır.

Irak'ta son dönemde iç savaşı andıran gelişmeler IŞİD fenomenini tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir gündem maddesi haline getirdi. Ancak bu örgüte dair kamuoyuna yansıtılan bilgiler ve genel olarak ele alınış düzeyi ne yazık ki (bilinçli olarak iç-siyaset malzemesi olarak kullanılması bir yana) gerçeklerden çok uzak.

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), İslam Dünyasından Sovyet işgaline verilen bir cevap olarak tezahür eden "cihad" anlayışına dayanmaktadır. Teorisi Abdullah Azzam tarafından oluşturulan ve organizasyonel anlamda Usame Bin Laden tarafından küreselleştirilen bu anlayış, ABD işgali ardından Ebu Mus'ab ez-Zarkavi aracılığı ile Irak'a kanalize olmuştur. 2003'ten bugüne Irak ve Suriye'de yaşananlar ise genel anlamda IŞİD'i var eden dinamikleri oluşturmuş ve bölgenin bir gerçeği haline gelmesine sebebiyet vermiştir.

IŞİD ilk evresini, ABD işgaline karşı başlayan direnişin önemli unsurlarından Ebu Mus'ab ez-Zarkavi liderliğindeki Tevhid ve Cihat adlı örgüt oluşturur. Zarkavi uluslararası cihadî networkle bağlantısını kullanarak ülkeye yabancı savaşçıların girişini sağlamış, ardından 2004 yılında El Kaide'ye katılarak Irak-Mezopotamya El Kaidesi ismini almıştır. 2006 yılının başlarında Mücahidler Şura Konseyioluşturularak diğer Sünni direniş gruplarıyla ortak bir çatı oluşturulmuştur. Ancak Zarkavi'nin 2006 yılının Haziran ayında ABD'nin hava saldırısında hayatını kaybetmesi sonrasında, 2006 yılı sonunda Irak İslam Devleti (IİD) ilan edilip, başına Ebu Ömer el-Bağdadi getirilmiştir.

ABD 2007 yılında Irak'ta artan direnişi bastırabilmek için yeni Bush Doktrini çerçevesinde daha fazla gücü Irak'a getirip, yeni bir savaş stratejisi oluşturmuştur. Sünni bölgelerde aşiretlerden "Sahva Konseyleri" oluşturarak direnişi çökertmeye çalışmıştır. IİD ise yeniden yapılanmaya çalışmış ve Baasçıların harekete katılabileceklerini ilan etmiştir. Aynı dönemde yurt dışından gelen yabancı savaşçı sayısında yaşanan azalma da, IİD'i Iraklı savaşçıları daha fazla bünyesine almaya ve üst düzey noktalara getirmeye sevk etmiştir.

Ancak Ebu Ömer el-Bağdadi 2010 yılında ABD güçleri tarafından öldürülmüş, şura konseyinde bulunan diğer isimlerden bir kısmı ABD ordusunca ele geçirilmiştir. Örgütün yeni lideri ise Ebu Bekir el-Bağdadi olmuştur.

Suriye'de mezhebi dinamikler barındıran bir içsavaş başlaması, yine aynı dönemde ABD güçlerinin tamamen Irak'ı terk etmesi, IİD'nin bu bölgelerdeki etkinliğini olumlu yönde etkilemiştir. IİD yeni konjonktürde Sahvalara ve Irak Güvenlik güçlerine yönelik suikast ve bombalı saldırılar düzenlemeye başlamıştır.

Suriye'deki "cihadı" desteklemek üzere Nusret Cephesi tanzim edilmiş, başına ise Zarkavi döneminden beri Irak'ta savaşan el-Cevlani geçirilmiştir.

Ancak Ebu Bekir El-Bağdadi Suriye'ye gelerek Irak ve Şam İslam Devleti'ni ilan etmesi ve Nusret Cephesi'nin kendilerine katılmasını istemesi, El-Kaide merkezi ile IŞİD arasında gerilim yaratmıştır. İki taraf arasında teolojik, askeri ve propaganda savaşının dozu artarak devam etmiş, nihayetinde IŞİD el-Kaide'ye olan biatını geri çekerek Nusret cephesi ile sıcak çatışmalara girmeye başlamıştır.

Irak'ta ABD'nin çekilmesinin ardından İran'ın da desteği ile Başbakan Maliki'nin etnik ve sekteryen politikalarını artırması, Sünni'lerin merkezi hükümet ile olan aidiyet bağını zayıflatırken, IŞİD son dönemlerde Sünni Arap aşiretlerinin de desteğini almaya başlayarak sahada önemli bir etkinlik kazanmış ve Suriye'nin yanı sıra Irak'ta da alan hâkimiyeti kurmaya başlamıştır.

IŞİD yerel ölçekte Irak ve Suriye Sünni hattında askeri gücü ve çok sert-acımasız taktiklerle mezhep çatışmasının liderliğini elinde tutup, alan hâkimiyetini artırmaya çalışırken, küresel çapta da cihadî hareketin desteğine sahip olmayı arzulamaktadır. IŞİD, komuta-kontrol yapısı, atmış olduğu taktiksel adımlar ve El Kaide'nin örgütsel mantığıyla eski Baas'ın acımasız yöntemlerini benimseyerek gün geçtikçe güçlenmektedir.

Arap Baharı'nın Mısır ve Suriye'de adeta karşı devrimle kesintiye uğratılması ve siyasal İslam'ın alanının daraltılması cihadî anlayışların yeniden yükselmesi ile sonuçlanırken, Maliki'nin mezhepçi politikaları ile birlikte Irak'ta oluşan yeni dinamikler IŞİD'in bölgedeki etkinliğini ve kalıcılığını olumlu yönde etkileyen en önemli unsurlar olmuştur.

[Sabah Perspektif, 21 Haziran 2014]

İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024