AK Parti geçen 13 yıllık süreçte ekonomi alanında bu köşede defalarca yazdığımız gibi birçok güzel işe imza attı ve yıllarca ertelenen yapısal reformları gerçekleştirdi. Ekonominin altyapısının güçlendirilmesinden, yüksek oranlı büyüme rakamlarına ulaşılmasına, artan kişi başı gelirden devam eden dev projelere kadar birçok olumlu gelişmeler yaşandı AK Parti dönemi Türkiye ekonomisinde.
Bu durum, seçim sonrasında ortaya çıkan siyasi belirsizliğe rağmen neden herhangi bir kırılganlığın olmamasını açıklıyor. Bugün siyasette ne olacak sorusuna hala daha cevap bulamamışken, ekonomide kurulan güçlü yapı ve atılan adımlar sayesinde Türkiye ekonomisinde bir risk yaşanmıyor. Aslında bu tablo, geçmiş yıllar ile karşılaştırıldığında Türkiye'nin geldiği noktayı açıkça gösteriyor.
Türkiye, 2002'den sonraki dönemde kendi içindeki ekonomik problemlerini çözerken, bir yandan da bölgede ve dünyada önemli bir aktör haline geldi. 13 yılsonunda, ulusal ve küresel anlamda ciddi bir ekonomik başarı sağlayan AK Parti'nin koalisyona zorunlu bırakılması, cevaplanması gereken soruları karşımıza çıkarıyor.
Türkiye özellikle enerji alanında merkez ülke konumuna gelirken ve bölgede nüfuz alanının artmasıyla küresel güç odaklarının hedefi olurken, AK Parti, karşılaşacağı engellemelere ve taşıdığı vizyonu sürdürme konusunda hazır mıydı?
7 Haziran seçim sonuçları ile ortaya çıkan tablo, AK Parti'nin yeni bir başlangıç yapma zorunluluğunu söylüyor. 13 yıldır tek başına iktidar olan bir partinin, girdiği seçimden yine birinci parti olarak çıkması başarı. Ancak görünen o ki, AK Parti'den beklenti çok daha büyük. Bunun için AK Parti ne mi yapmalı?
Ekonomi literatüründe sıklıkla kullandığımız İngilizce bir terim var: “Fine tuning", bu terim küçük iniş çıkışlarda bir denge oluşturmak için yapılan ince ayarlara karşılık geliyor. AK Parti tam da bu noktada duruyor. Gerçekleştirilecek “ince ayarlar" sayesinde yıllardır var olan o güçlü AK Parti algısı tekrar oluşturulabilir.
Peki nedir bu yapılması gereken "ince ayarlar"?
İNCE AYARLAR NEDİR?
AK Parti siyasi ve sosyal alanlarda olduğu gibi ekonomide de “Yeni bir ekonomi hikâyesi" ile yola başlamalı ve bu hikâyede Türkiye ekonomisindeki tüm eksik parçalar olmalı. Çünkü, geçmişte yüksek hedef koyan ve bunu bir beklenti haline getiren AK Parti vardı ve yalnızca kendisi ile yarışıyordu.
Diğer yandan, sosyal politika alanında “sessiz devrim" oldu ama bu sessiz devrimin artık ses vermesi gerekiyor. Türkiye'de sosyal politikalarda ne gibi bir değişim yaşandığı iyi anlatılmalı. Ayrıca sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki eksiklikler giderilebilir, bu alandaki iyileşmeler artırılabilir.
Çünkü, bütçe açığının ve kamu borcunun tarihinde en düşük olduğu, yani kamu maliyesinin en iyi olduğu bir dönemdeyiz. Seçmen tarafından talep edilen bazı iyileşmelerin, bu zamanda yapılmasının maliyeti ekonomik anlamda büyük sorun oluşturmaz. Üstelik “AK Parti yapar" algısının hâkim olduğu böyle bir ortamda.
Bunun yanı sıra, bölgede güçlü Türkiye formülünün sihirli anahtarı, Kürt meselesinin çözümüdür. Koalisyon senaryolarında Kürt meselesinde bir erteleme veya görmezden gelme, çok daha büyük siyasi ve ekonomik sorunlara yol açacaktır.
Türkiye'nin bölgede ve dünyada önemli bir aktö