2005'te Paris banliyölerinde göçmenlerin ağırlıklı olduğu bölgelerde isyanlar çıktığında birçok analist bu isyanları "kültürel olarak geri", ekonomik açıdan "dezavantajlı" sosyal açıdan ise dışlanmış olan "öfkeli" gençlerin isyanı olarak tanımlamıştı. Bu isyanlar daha çok marjinal aktörlere ait başkaldırılar olarak ele alınmış ve benzer eylemlerin toplumun geneline yayılabileceği o dönemde öngörülmemişti. Göçmen isyanları ve protestoları daha sonra Avrupa'nın birçok kentine yayıldı. Bu olaylar sonrasında Avrupa ırkçılığı daha cesur ve daha görünür bir çehreye büründü ve ortaya çıkan karşı öfke başka bir dalgaya dönüştü. Fransa'da Sarı Yelekliler'in eylemi olarak tanımlanan son dalga eylemler ise çok farklı bir sürecin başlangıcı olarak okunabilir. Avrupa'da çevre olarak tanımlanabilecek kesimlerde başlayan eylemler giderek toplumun merkezine doğru kaymaktadır. Şüphesiz bu eylemler yakın bir zamanda siyasetin merkezinde de dönüştürücü bir etkiye sahip olacaktır.
2008'de yaşanan dünya ekonomik krizi Avrupa ekonomilerinde kayda değer sarsıntılara neden oldu. Bu krizlerden toparlanma süreci Avrupa'da, ABD ve dünyanın geri kalanına göre daha yavaş bir şekilde seyretti. İtalya, İngiltere, Fransa ve Yunanistan'da ise halen yeni ekonomik şokların ortaya çıkma ihtimali söz konusudur. 2008'de yaşanan ekonomik kriz ekonomik açıdan dezavantajlı grupları daha fazla etkiledi ve birçok ülkedeki ekonomik eşitsizlikler ve gelir adaletsizlikleri daha da belirgin hale geldi. Daha önceleri göçmenleri ve dışlanmış kesimleri etkileyen ekonomik kriz süreç içerisinde merkeze taşınmaya başladı. Hayat pahalılığı, enerji fiyatlarının artışı, tarımsal destek ve sosyal yardımların kesilmesi ilk aşamada toplumun daha çok ekonomik açıdan alt kesimini etkiledi. Köylüler, çiftçiler belli bir kesimi oluşturdu ama Paris'te Sarı Yelekliler protestoları ile ortaya çıkan daha farklı bir yeni bir olguya işaret etmektedir. Bu da çalışan kentli yoksullardır. Üstelik kentli yoksul kesim göçmenlerden veya düşük eğitimli kesimlerden oluşmuyor. Çalışan kentli yoksul kitle belirli bir eğitime sahip, hayattan beklentileri olan ancak bu beklentilerine dair ümitlerini yitirmiş olan kesimlerdir. Üstelik bu kesimi genel nüfus içindeki oranı hızla yükselmektedir. Bugün için Paris ve Fransa'nın birçok noktasında ayaklanarak şehirleri yakıp yıkan ve umudunu yitirmekte olan bu kesim aslında Avrupa'nın birçok kentinde mevcuttur ve sayıları da hızla artmaktadır.
Fransa bir başlangıçTeknoloji, yapay zeka ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile kentli yoksulların hem gelirlerindeki düşüş devam edecek hem de bir sonraki nesil açısından daha kısıtlı iş imkanları olacaktır. Sarı Yelekliler'in isyanı Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un geri adım atması ile kısmen sönümlenmiş olsa da bu protestoyu ortaya çıkaran yapısal nedenlere dair herhangi bir adım atılabilmiş değildir. Fransa'da ortaya çıkan isyanların altında yatan gerekçeler birçok başka Avrupa toplumu için de söz konusudur. Teknoloji alanlarında ve üretimde yaşanan her devrim yeni işsizler, yeni mağdurlar ve yeni siyasi krizler üretmektedir. Paris sokaklarında başlayan isyan gelecekte yaşanabilecekler açısından bir gösterge niteliğindedir.
Siyasetin merkezine doğru taşınmakta olan bu yeni öfke dalgası tıpkı Macron'u iktidara taşıdığı gibi iktidardan da alaşağı edebilir. Bu dalgalanma diğer Batı başkentlerinde de yakından takip edilmektedir. Gelir adaletsizliği ve siyasette çıkarlarının yeterince temsil edilmediğini düşünen bu kesimin beklentileri yakın dönemde daha fazla dikkate alınacaktır ancak teknolojinin evriminin dayattığı yeni gerçeklik siyasette de yapısal kırılmalara neden olabilir. Sarı Yelekliler'in eylemleri başarılı olsa ya da olmasa da benzer dalga yakın dönemde başka yerlerde de yaşanacaktır. Kalkınmış ülkeler yepyeni bir istikrarsızlık dalgası ile karşı karşıya. Üstelik bu dalga kısa süre içerisinde durulmayacak gibi.
[Sabah, 8 Aralık 2018].