PKK’nın 15 Ağustos 1984 Eruh saldırısının üzerinden 27, kuruluşunun üzerinde 33 yıl geçti. Seksenli yıllarda PKK’ya karşı savaşan askerlerin çocukları büyüdü, aynı mevzilerde, aynı örgüte karşı savaştı. 1984’te mesleki kariyerinin başında olan askerler Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı oldular. Örgütün kurucu kadrosu 35 yıldır kırsalda ve neredeyse ‘dağ kadrosundan’ emekli olacak. Bu mücadelede 20 bin PKK militanı hayatını kaybetti, halen dağda 5 bin, cezaevlerinde ise 10 bine yakın örgüt mensubu var. 12 Haziran seçimlerinde PKK’nın ‘cephe örgütü’ konumunda olan BDP 2.5 milyon oy aldı. 3 milyona yakın göç etmek durumunda kaldı, 3 bin 500 yerleşim yeri boşaltıldı ve ‘düşük yoğunlu savaşın’ finansmanı için yaklaşık 300 milyar dolar harcandı. Bütün bunlara rağmen bölgede çatışmalar sürüyor ve Batı’ya tabutlar gelmeye devam ediyor. Bu bilânço sorunun ağırlığını ve çözümü konusunda yaşanan toplam başarısızlığı ortaya koyuyor.
Eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in “29. isyan” olarak nitelediği PKK, zaman içinde büyüdü ve ülkeye acı bedeller ödetti. Bir avuç üniversite öğrencisi tarafından Ankara’da temelleri atılan örgüt, kimsenin beklemediği biçimde kısa sürede kitleselleşti ve Kürtlerin önemli bir kısmında ‘ulusal duygularını’ harekete geçirerek bir aidiyet yarattı. 1993 yılında Ankara’da üst düzey bir devlet görevlisi örgütün gelişim hikâyesini “yüz kişiden onbine...” cümlesiyle özetlerken, bir anlamda PKK’nın diğer Kürt isyanlarından da farkını ortaya koymaktadır. Bölgedeki isyan geleneği içinde bir aşirete veya lidere bağlı, lokal, daha çok bir takım ayrıcalıkları kaldırıldığı için isyan eden ve ulusal karakterleri zayıf hadiselerin yerine PKK ilk defa stratejisi olan bir örgütlenmeye gitti. Bunun içindir ki 30 yıldır süren çatışmalara rağmen örgüt varlığını ve öncülüğünü devam ettiriyor.
PKK, örgütlenme modeli, mücadele yöntemi, önderlik biçimi ve yaslandığı toplumsal taban bakımından Kürt isyan geleneğinden radikal biçimde ayrılırken bu özellikleri onu diğer Kürt örgütlenmelerinden de farklılaştırmaktadır. PKK’nın bu derece taban bulmasında birçok iç ve dış nedenleri sayılabilir ancak burada Cumhuriyetin ilk elli yılında yaşanan alt üst oluşların, derin çelişkilerin ve Kürtlerin ‘yok sayılmasının’ önemli tesiri bulunmaktadır. 70’lerin toplumsal ve siyasal kutuplaşması içinde o güne kadar hiç kimsenin ciddiye almadığı örgüt, köhne, hantal ve merkeziyetçi sistemi gerileterek onu değişmeye ve demokratikleştirmeye zorlamıştır.
PKK’nın Eylem Yapısı
PKK, geleneksel Kürt isyan pratiğinden farklı olarak herhangi bir aşiret, şeyh veya feodal güce dayanmadan ortaya çıkarken Ankara’nın hala göremediği en büyük sırrı kuruluş yıllarında saklıdır. Daha ilk günden ‘silahı’ masaya koyan isyancılar, diğer örgütlerin o güne kadar başvurmadıkları bir yönteme müracaat ediyorlardı. Diğer örgütler, gazete çıkarmak, dergi yayınlamak, dernek kurmak gibi işlerle uğraşırken PKK bunları reddederek silahlı propaganda dönemini başlatmıştır. Kürtler üzerindeki bin yıllık geleneksel devlet otoritesini yıkmak için ‘zor’un gücünü keşfeden kurucu kadro, dünyadaki ‘gerilla&rsq