Bilindiği üzere Başbakan Theresa May, Cameron Hükümetinde İçişleri Bakanıydı ve referandum sürecinde kişisel olarak Brexit'i desteklemediğini açıkça ifade etmişti. Ancak Başbakan olduktan sonra 2016 yılında Brexit için oy veren yüzde 52'lik kesimin iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini sıklıkla vurgular hale geldi. Bu bir yönüyle rasyonel bir argüman. Diğer taraftan, Brexit'in gündeme getirilmesi ve yürütülmesi Muhafazakar Partinin desteğiyle gerçekleştiği için alınan bu karardan geri dönülmesi hükümetin bir nevi geri adım atması anlamına gelecektir. Bu da muhafazakar partiye ciddi bir prestij kaybına neden olacağı için Başbakan alınan kararın uygulanmasından yana tavır göstermekte.
MAY'İN B PLANI NE OLACAK?
İşçi Partisi kısa bir süre önce hükümet hakkında güven oylaması teklif etti. Eğer bu hükümet bu oylamadan başarılı çıkarsa Başbakan, Pazartesi günü meclise "B Planı" sunacağını açıkladı. Şu anda hükümetin önündeki planlar arasında AB ile yenide müzakere ederek süreci uzatma, yeni bir referandum, Brexit'in iptali, erken seçim kararı ve en önemlisi anlaşmasız bir ayrılık bulunmakta. May Hükümetinin bunlardan hangisini tercih edeceği ise güven oylamasından sonra netleşecektir.
ANLAŞMASIZ BREXİT İHTİMALİ NEDİR?
Öncelikle üç gün içerisinde hükümetin meclise bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini bildirmesi gerekli. Bu süreçte aslında Brexit'e dair en çok konuşulan ihtimal Anlaşmasız Brexit senaryosudur. Haliyle hükümetin bir anlaşma olmadan ayrılık kararı vermesi yüksek bir ihtimal gibi durmaktadır. Ancak hükümetin şu anda içerisinde bulunduğu durum ve önündeki kısıtlı süre nedeniyle aceleci bir tavırla diğer opsiyonlara yönelmesi de mümkündür.
İNGİLİZ BASINI TARAFINDAN "TARİHİ YENİLGİ" DİYE NİTELEDİĞİ SONUÇ İNGİLTERE'Yİ GENEL SEÇİMLERE GÖTÜRÜR MÜ?
2017 yılındaki erken seçim gibi İngiltere'nin yeni bir erken seçime gitme ihtimali elbette bulunmaktadır. Bunun için hükümetin böyle bir karar alması ve meclisin onay vermesi gerekli. Ya da muhalefet tarafından istenen güven oylamasında hükümetin aleyhine bir karar çıkması ve 14 gün içerisinde yeni hükümetin kurulamaması halinde ülkenin erken seçime gitmesi gerekecek.
PARLAMENTODA BREXİT'İN REDDEDİLMESİNİN ARDINDAN İNGİLTERE EKONOMİSİ SÜREÇTEN NASIL ETKİLENECEK?
2016 yılında Brexit kararının alınmasından beri ülke ekonomisi zaten sıkıntıdaydı. Bundan sonraki süreçte özellikle anlaşmasız Brexit olması durumunda uluslararası sermayenin kaçışıyla birlikte ülke ekonomisinin resesyona girmesi ve bunun sonucunda işsizlik oranının ve enflasyonun hızla artma riskleri bulunmaktadır. Yani önümüzdeki süreçte belirsizlik ortamının daha fazla artması, ülke ekonomisine daha fazla olumsuz şekilde etkileyecektir.
BREXIT AVRUPA BİRLİĞİNDE SONUN BAŞLANGICI MI?
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nin kuruluş sürecinde yer almadığını ve uzun bir süre sonra birliğe dahil olduğunu söylememiz gerekli. Haliyle AB'nin kuruluşunda yer almayan bir ülkenin tek taraflı çıkışıyla tüm birliğin yıkılacağını söylemek kolay değil. Ancak Brexit'in AB'nin prestijine ve geleceğine gölge düşürdüğü aşikar. Bu noktada Avrupa'yı kasıp kavuran aşırı sağ partilerin önümüzdeki süreçte kazanacağı yeni başarılar başka "exitlerin" yaşanmasını mümkün kılacaktır. Bu noktada Avrupa Birliğinin İngiltere'yi olabildiğince zorlayarak diğer ayrılmak isteyebilecek ülkelere bir mesaj verdiğini söyleyebiliriz.
Macron'un, avrupa ordusu kurulması yönünde açıklamaları olmuştu. avrupa ordusu kurulması tartışmaları ve ingiltere'de yaşanan bu gelişmeler, avrupa'da bölgesel başka krizlerin çıkmasına da sebep olabilir mi?
Avrupa'daki genel siyasi ve toplumsal havaya baktığımızda aslında Brexit'in yanı sıra İskoçların Birleşik Krallık'tan ve Katalanların İspanya'dan ayrılma girişimleri, aşırı sağ partilerin mevcut yükselişi ve İslamofobi başta olmak üzere ırkçılığın ve ayrımcılığın artışı kıtadaki belli başlı sorunlar olarak durmaktadır. Avrupa bugün üç kriz tarafından sarsılmaktadır. Kimlik krizi, ekonomik kriz ve siyasi kriz. Geçmişte hem ekonomik hem de coğrafi olarak büyüyen Avrupa Birliği bugün geçtikçe içine kapanarak iç sorunlarıyla boğuşan bir birlik haline gelmiştir. Önümüzdeki süreçte Avrupa'nın mevcut krizinin daha da derinleşmesi kuvvetle muhtemeldir.
BİRLEŞİK KRALLIK'DA YAŞANAN BU KRİZİN TÜRKİYE İLE OLAN İLİŞKİLERE ETKİSİ NASIL OLACAKTIR?
Türkiye bu süreçte doğrudan taraf olmadığı için bundan sonraki süreçte gelişmelere göre hareket edecektir. Olası bir erken seçimde Muhafazakarların koltuğunu koruması durumunda Türkiye-Birleşik Krallık ilişkilerinin mevcut seyrinde devam etmesi beklenmektedir. Ancak muhtemel bir seçimin favorisi İşçi Partisi'nin iktidara gelmesinde halinde parti lideri Corbyn'nin Türkiye karşıtı tutumu ikili ilişkilere olumsuz tesir edecektir. Zira Corbyn bugüne kadar Londra'da PKK yandaşları tarafından düzenlenen birçok etkinlikte yer almış ve Türkiye'nin Afrin Operasyonuna karşı çıkmıştır. Bunların yanı sıra Corbyn'in Siyonizm'e karşı sert bir duruşu da bulunmaktadır. Buna rağmen Corybn'in İngiltere'deki güçlü Siyonist lobi nedeniyle başbakan olması durumunda bu sert duruşunu sürdürmesi zor olacaktır. Bu noktada esas tehlike Corbyn'in Türkiye'yi kolay hedef olarak görüp sözde "etik" dış politikasının hedef tahtası haline getirmesi tehlikesidir. Böyle bir senaryoda Almanya ile insan hakları ve silah satışı konularında yaşanan gerginliklerin ve tartışmaların benzerlerinin İngiltere ile yaşanması söz konusu olabilir.
İNGİLTERE VE FRANSA'DA YAŞANAN BU KRİZ, AB ÜLKELERİNİN ORTADOĞU'DAKİ POLİTİKALARINDA BİR DEĞİŞİKLİĞE SEBEP OLABİLİR Mİ?
Elbette bir ölçüde etkili olacaktır. Zira hükümetler kendi sınırları içerisindeki ve yakın bölgelerindeki gelişmelere her daim daha fazla ağırlık vermiştir. Ancak dış politikaların uzun vadeli politikalar olması nedeniyle Fransa ve İngiltere gibi AB üyesi ülkelerin Ortadoğu'daki stratejik hedeflerini bir çırpıda değiştirmesini beklemek doğru olmayacaktır. Ama bu hedeflere ulaşma konusunda artık eskisi kadar ellerinin güçlü olmadığı aşikardır.
ANA MUHALEFETTEKİ İŞÇİ PARTİSİNİN LİDERİ JEREMY CORBYN, GÜVENSİZLİK OYLAMASIYLA HÜKÜMETİ DEVİREREK ERKEN SEÇİME GİDİLMESİ İÇİN ÇABA HARCIYOR. BU OYLAMADAN SONRAN İNGİLTERE'Yİ NASIL BİR SÜREÇ BEKLİYOR?
Öncelikle güvensizlik oylamasının gerçekleşmesi ve buradan çıkacak sonucu görmek gerekli. Eğer güvensizlik oyu çıkarsa May Hükümeti düşecektir. Tersine bir sonuç çıkarsa May Hükümeti görevine devam edecektir. Bu noktada May'in Aralık ayında yapılan parti içi güven oylamasını 117'ye karşı 200 oyla kazandığını ve bundan ötürü kendisi hakkında p12 ay boyunca parti içinde yeni bir güvensizlik oyu istenemeyeceğini hatırlamamız gerekli. Ayrıca, her gelişme kendisiyle ilintili yeni bir gelişmeye sebep olduğu için bundan sonraki süreci bir bütün halinde öngörmek ne yazık ki mümkün değil. Ama kesin olan bir şey var ki Brexit'in yarattığı kaos İngiltere'yi ve AB'yi çok daha uzun bir süre meşgul edecektir. Neticede iki tarafın da bu süreçten zayıflamış olarak çıkacağı artık kesin.
[Sabah, 17 Ocak 2019]