1 Ocak 2024’te Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile Somali Federal Cumhuriyeti’nden ayrılmak isteyen Somaliland Başkanı Musa Bihi arasında imzalanan mutabakat zaptı bölgede son dönemdeki gerilimin ana kaynağı olarak öne çıkmıştır. Bu mutabakat zaptı sadece Etiyopya ve Somaliland arasında bir mutabakat olarak kalmamış öte yandan Somali hükümetiyle de ciddi bir diplomatik krize yol açmıştır. Durumun ciddiyeti göz önüne alındığında Türkiye, bölgede barışa katkı sağlama çabalarının bir parçası olarak bu sorunun çözümü için önemli bir kolaylaştırıcı rolü üstlenmiştir. Bu kapsamda 2 Temmuz’da Somali ve Etiyopya heyetleri arasında Ankara’da gerçekleşen görüşmelerde Türkiye, Etiyopya ve Somali dışişleri bakanlarını dolaylı olarak bir araya getirmiş ve gerilimi azaltma çabalarına ev sahipliği yapmıştır. Bu görüşmenin ikinci turu ise 12 Ağustos’ta yine Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Normal şartlarda 2 Eylül’de gerçekleşmesi planlanan görüşmelerin erkene alınmasının sebebi olarak sürecin ihtiyaç duyduğu bazı ilerlemelerin sağlanmış olabileceği düşüncesi öne çıkmaktadır.
Süreçle ilgili muhtemel beklenti ve ilerlemelerin en başında Abiy Ahmed’in Musa Bihi ile imzaladığı mutabakat zaptının iptali öne çıkmaktadır. Kaldı ki bir anlamda mutabakat zaptının iptal edilmesinin resmi olarak duyurulması aynı zamanda “Somali’den özür dilenmesi” niteliği taşımaktadır. Mevcut sorun bağlamında Etiyopya’nın temel isteğinin denize erişim olduğu bilinmektedir. Ancak sorun bu kadar basit bir şekilde ifade edilemeyecek derecede karmaşık bir yapıdadır. Nitekim denize erişim konusunda Somali halkının kaygıları bulunmaktadır. Bu bağlamda Etiyopya’nın denize erişim amacının ticari mi yoksa askeri mi olduğu önemli bir tartışma konusudur. Ancak egemenliğin devredilmediği ve sadece ticari amaçlarla kullanılabilecek bir tarzda denize erişimin sağlanması hem Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve çeşitli Somalili yetkililer tarafından hem de Etiyopya’nın ihtiyaçları bağlamında “kabul edilebilir” olarak farklı platformlarda defalarca belirtilmiştir. Öte yandan ticari amaçların dışında özellikle askeri amaçlarla denize erişim konusunun ise toprak bütünlüğü ve Somali’nin birliğine saygı olarak adlandırılabilecek hususlar bağlamında Somalili yetkililer ve Somali halkı tarafından kırmızı çizgi olarak nitelendirildiği görülüyor.
Yaklaşık 1.650 kilometrelik bir sınırı paylaşan Somali ve Etiyopya arasında derin tarihsel, kültürel ve ticari ilişkiler bulunmaktadır. Öte yandan taraflar arasında tarihsel olarak mevcut sorunlar da mevuttur. Bu kapsamda iki ülke arasındaki mevcut sorunlar günümüzde önemli güven problemlerine yol açmaktadır. Bu durumun bir yansıması olarak Etiyopya’nın denize erişimi konusunda Somalililerin güven sorunu dikkat çekici boyuttadır. Ancak Türkiye’nin kolaylaştırıcılık çabaları bu güven bunalımını aşma ve taraflar arasında sürdürülebilir bir çözüm bulma adına önemli bir fırsat sunmaktadır. Somali halkının ve hükümetinin hassasiyetlerinin dikkate alınması bu sürecin başarıya ulaşmasında belirleyici bir rol oynayacaktır.
Çözüm Arayışlarında Zirve Diplomasisi
Türkiye son dönemde dış politikada küresel barış ve istikrara pozitif katkı sağlamakta ve uluslararası anlamda güvenilirlik ve prestijini artırmaktadır. Bu bağlamda en son MİT’in yönettiği ABD ve Rusya arasındaki takas operasyonu çeşitli uluslararası sorunlarda küresel güçlerin de Türkiye’ye güvenilir ülke olarak önem atfettiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu durum çeşitli sorunlu konularda çözüme ulaşmak için Türkiye’nin kapısının çalınabileceğini gösterir niteliktedir. Nitekim Etiyopya ve Somali arasındaki sorunda da iki ülkenin Türkiye’yi sorunu çözmede kolaylaştırıcı olarak kabul etmesi yine ülkemizin güvenilirliğini ortaya koymaktadır.
Nitekim 3 Ağustos 2024’te Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve beraberindeki heyetin Etiyopya’da Abiy Ahmed ile görüşmesinin akabinde Etiyopya ve Somali arasında 2 Eylül’de yapılması planlanan görüşmenin daha erkene alınması süreçte olumlu adımların beklenebileceğini düşündürmektedir. Ayrıca 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile telefonla görüşmesinin ardından Türkiye’nin teması en üst düzeye çıkardığı görülmektedir. Dışişleri Bakanı Fidan’ın Etiyopya ziyaretinde karar alma sürecinde Abiy Ahmed’in baskın rolünü ve iradesini hissetmiş olma ihtimali bu sürecin devlet başkanları düzeyinde çözüme kavuşturulmasını düşündürtmüş ve sürecin zirve diplomasisiyle çözülmesini öne çıkarmıştır. Buna binaen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Ağustos’ta Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile ve 11 Ağustos’ta Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile görüşmesi sorunun en üst düzeyde çözüme kavuşturulmaya çalışıldığını göstermektedir.
Krizin Çözülme Süreci
Mevcut süreçte taraflar rasyonel düşünürlerse sorunun diplomasi yoluyla masada çözümü oldukça mümkün görülmektedir. Böylelikle bölgede yeni iş birliği fırsatlarının ortaya çıkması söz konusu olacaktır. Ancak tersine hareket edilmesi durumunda ise bölgede gerilimin artması kuvvetle muhtemeldir. Bu kapsamda Abiy Ahmed, Musa Bihi ile imzaladığı mutabakat zaptını iptal ettiği takdirde 13 Kasım 2024’te seçimlerin yapılacağı Somaliland’da Musa Bihi yönetimini zor durumda bırakmış olacaktır. Bunun yanı sıra bu süreçten memnun olmayan veya süreci engellemek adına etki etmek isteyen çeşitli yabancı aktörlerin Somali’nin iç dinamikleri üzerinden temasları ise bölgesel istikrarsızlığa yol açabilecektir. Bu durumu engellemek için bölgesel ve uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi, diplomatik çabaların farklı bölgelerde yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak koordineli bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Aynı zamanda Somali’nin iç dinamiklerini istismar etmek isteyen aktörlere karşı gerekli önlemlerin alınması, bölgedeki barış ve istikrarın korunması açısından hayati öneme sahiptir.
Anlaşmanın karşılıklı iş birliği çerçevesinde güvenle ilerlemesi sürecin devamlılığı açısından en önemli konu olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda Ankara sürecinde Somali’nin çıkarları ve halkın kaygılarının dikkate alınması, toprak bütünlüğünün korunması, Etiyopya’nın Somaliland ile mutabakat zaptını iptal etmesi ve ticari amaçlar için kullanılabilecek denize erişimin sağlanması temelde öne çıkan konulardır. Görüşmede bu konuların hepsi olmasa bile en azından 1 Ocak’ta imzalanan mutabakat zaptının iptaline ilişkin ilerleme sağlanması sürecin devamlılığı açısından somut bir çıktı niteliği taşıyacaktır.
Öte yandan bu sorun Somali-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra bölgesel ilişkileri de etkileyen bir süreç haline evrilmiştir. 2 Temmuz’da Ankara’da gerçekleştirilen görüşmenin ardından Türkiye’nin sorunun çözülmesi konusunda büyük çaba sarf ettiği ve bölgede yoğun bir diplomasi trafiği yürüttüğü görülmektedir. Bu kapsamda Türkiye hem Etiyopya hem de Somali ile temaslarını sürdürürken diğer bölgesel aktörlerle de istişarelerde bulunarak sorunun barışçıl yollardan çözülmesi için çaba sarf etmiştir. Nitekim Somali, Etiyopya, Mısır, Cibuti ve Kenya ile doğrudan görüşmeler gerçekleştirilirken Katar, BAE ve ABD gibi ülkeler de bilgilendirilerek bu süreç iş birliği çerçevesinde yönetilmiştir. Buna binaen Türkiye’nin kolaylaştırıcılığında ilerleyen mevcut sürecin sadece üç ülke arasında ilerletilmediğinin de altı çizilmelidir. Nitekim 1 Ocak sonrasında ortaya çıkan tabloda Etiyopya’nın bölgesel olarak diplomatik baskı hissettiği de tüm bu süreçteki adımlarla görülebilmektedir.
Türkiye, Somali ile olduğu kadar Etiyopya ile ilişkilerine de büyük önem veriyor. Nitekim Etiyopya, Türkiye’nin Afrika Kıtası’ndaki önemli ekonomik ortaklarından biri. Ayrıca Etiyopya ve Türkiye arasında askeri, ticari, ekonomik, sağlık ve güvenlik gibi çeşitli alanlarda iş birliği anlaşmaları bulunmaktadır. Bu bağlamda bölgedeki soruna pragmatik ve rasyonel bir çözüm getirmek tüm taraflar için en doğru yaklaşım olarak görülmektedir. Zira bu durum, Somali’nin kabul edebileceği ve kazançlı çıkabileceği bir çözüm sunarken Etiyopya’nın da ticari amaçla yeni bir limana erişme imkanına kavuşmasını sağlayarak bölgesel ticaretin gelişimine olumlu katkı sağlayabilir.
Öte yandan Somali’de Şebab terör örgütü önemli bir güvenlik riski olarak bulunuyor. Bununla birlikte Somali federal hükümetinin 2019’dan bu yana özellikle Galmudug bölgesindeki kabilelerle anlaşarak oluşturduğu yeni ilçeler ise Şebab ile mücadelede önemli bir stratejik anlama sahip görünüyor. Dolayısıyla yeni ilçelerin harita üzerinde ortaya çıkardığı tablo ve koridor ile sahanın gerçekliklerinin uyumlu şekilde ilerlemesi bölgede parçalı olarak güvenlikleştirmenin sağlanmasına imkan tanıyabilecektir. Somali halkının ekonomik olarak da kazanç elde edebilme ihtimalinin olduğu bu süreçte bölgesel iş birliği ile istikrarın sağlanması da kuvvetle muhtemeldir.
Etiyopya ve Somali arasında krize yol açan mevcut sürecin barışçıl bir anlaşma ile sona ermesi beklentiler arasında yer alıyor. Ankara sürecinin sonunda bir anlaşma sağlanırsa eğer bunun özellikle Somali’nin ulusal sınırları içinde gelecekte sorun oluşturmayacak bir anlaşma olacağı öngörülüyor. Sonuç olarak sürecin en hızlı şekilde barışçıl bir şekilde sonlanması beklentiler arasında. Bu kapsamda sürece yönelik kısa veya orta vadede tarafların karşılıklı çıkarlarını gözeten ve her iki tarafın da kabul edebileceği bir anlaşmaya varılması, mevcut krizi çözmenin yanında gelecekteki iş birliği ve barış çabalarına da önemli bir zemin hazırlayacaktır.