Geçen hafta Alman Federal Meclisi’nde Zeytin Dalı Harekâtı konusunda yapılan toplantıda Sol Parti Eş Başkanı Katja Kipping, “sivillere karşı” yapıldığını iddia ettiği bu harekâta karşı Alman hükûmetinin suskunluğunu “Erdoğan’ın önünde diz çökmek” olarak nitelendirerek, Türkiye ile askerî iş birliğini durdurma ve özellikle de silah satışına son verme çağrısında bulundu.
Türkiye’nin PKK/YPG terör örgütüne karşı gerçekleştirdiği harekâtın en fazla rahatsız ettiği kesimlerin başında Avrupa radikal solunun geldiği biliniyor. Almanya’daki Sol Parti ve Yeşiller’in yanında Fransa, Belçika, Hollanda ve İtalya gibi diğer Avrupa ülkelerindeki aşırı sol partiler de Ankara’nın terör örgütüne yönelik kararlı mücadelesine tepki gösteriyorlar. Bu partilerin Avrupa Parlamentosu’ndaki uzantısı Birleşik Avrupa Solu da PKK ile yakın bir ilişkiye sahip.
AB ve üye ülkeleri tarafından yasaklanmasına rağmen PKK mensuplarının Avrupa Parlamentosu ve üye ülke parlamentolarında düzenlenen Türkiye karşıtı etkinliklere katıldıkları ve sembollerini hiçbir engelle karşılaşmadan sergiledikleri biliniyor. Geçen hafta gerçekleşen Alman meclisindeki söz konusu toplantıda da görüldüğü gibi, bizzat milletvekilleri PKK sembolleriyle örgüte olan yakınlıklarını göstermekte bir beis görmüyorlar.
Avrupa’daki bu PKK yandaşı kitlenin kamuoyunu kendi yanlarına çekmek suretiyle bulundukları ülkelerdeki hükûmetleri baskı altına alma konusunda da çok ciddi bir çaba içerisinde oldukları görülüyor.
Türkiye’nin terörün yaygınlaşmasına karşı gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’na bekledikleri sert tepkiyi vermeyen Alman hükûmetini “Erdoğan’ın önünde diz çöken” bir tavır içerisinde olmakla suçlamaları bunun açık bir göstergesi.
Yani hükûmeti, “ya PKK/YPG’ye sahip çıkan bir politika izlersiniz ya da Erdoğan’ın önünde diz çökmüş olursunuz” baskısıyla teröre destek veren bir tavır takınmaya zorluyorlar.
Bu marjinal sol kesimlerin PKK’ya yönelik desteklerinin sadece siyaset ayağının olmadığı, medyadaki etkin temsilcileri üzerinden aynı baskıyı sürdürdükleri de biliniyor.
Bu şekilde davranmak suretiyle Türkiye’nin kendi ülkesinde, Suriye’de ve Irak’ta PKK ve yan kollarıyla mücadelesini Almanya topraklarına taşıyıp, Alman hükûmetinin PKK’dan yana olarak mücadeleye dâhil olmasını sağlamaya çalışıyorlar.
PKK’nın insan ve finans kaynağının önemli bir kısmını Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinden karşıladığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin bu örgütle savaşı çoktan Avrupa topraklarına taşınmış durumda aslında.
Türkiye’nin bu örgüte karşı topraklarını ve halkını korumak için yürüttüğü mücadelenin başarılı olabilmesi için mevcut harekâtı Afrin’den sonra Menbiç ve Fırat’ın doğusuna genişletmesi yetmeyecek, bu örgütün Avrupa ve diğer ülkelerdeki faaliyetlerinin de sonlandırılması için gerekli adımların atılması zamanı gelecek.
İşte bu çerçevede Avrupa’daki bu marjinal sol partilerin PKK ile bağlarının koparılması çok büyük önem arz ediyor.
Avrupa ülkelerine; meclislerinde PKK destekçisi milletvekilleri otururken, medya kuruluşlarında her gün PKK için çalışan gazeteci ve televizyon yorumcuları boy gösterirken Türkiye ile Avrupa arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasının mümkün olamayacağı daha iyi anlatılmalı.
PKK’yı Türkiye siyasetini yönlendirmek için faydalı bir araç olarak görüp destekleyen Avrupa hükûmetlerine, teröre destek vermenin bir bumerang gibi en sonunda gelip kendilerini vuracağını anlatmak zor belki, ancak bu çabadan vazgeçmemek gerekiyor.
Temellerini, bütün diğer terör örgütleri gibi, şiddet ve sivil insanların öldürülmesi üzerine inşa etmiş olan PKK’nın Avrupa’daki başta marjinal sol kesimlerden bulduğu destek sayesinde etki alanını ne kadar genişlettiği ve bu ülkelerin halklarına zarar verme potansiyelinin ne kadar büyüdüğünü görüyorlar aslında.
Sol Parti ve Yeşiller içerisindeki PKK sempatizanlarının bu terör örgütüne neden destek verdiğini de biliyorlar. Türkiye’ye sempatisi olmadığı belli olan aşırı sağcı AfD milletvekili Petr Bystron’un bu partilerin milletvekillerinin Alman meclisinde PKK sembolleriyle oturmalarına karşı sözleri bunu açıkça gösteriyor:
“Türkiye, Almanya'nın terör örgütü olarak gördüğü PKK'nın uzantısı YPG ile savaşıyor. Sizin derdiniz ise Marksist PKK'lı dostlarınızın vurulması. İllegal gruplar üzerinden para toplayıp, silah alarak PKK'ya yardım ediyorsunuz.”
Yani Kipping için aslında mesele Erdoğan’ın önünde diz çökmek değil, PKK ile diz dize oturmakla ilgili.
[Türkiye, 7 Şubat 2018].