SETA > Köşe Yazıları |
Büyükelçi Suikastı Türkiye-Rusya İlişkilerini Nasıl Etkiler

Büyükelçi Suikastı Türkiye-Rusya İlişkilerini Nasıl Etkiler?

Amaç, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrarını baltalamak ve kendilerine göre bir program uygulamak. Bize düşen ise, ülkemizi her alanda çevrelemek isteyen bu kuşatmaya karşılık, ortak hareket ederek cevap vermek.

24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan uçak düşürme olayı, Türkiye-Rusya ilişkileri arasında ciddi bir kriz oluşturmuştu. Başta enerji olmak üzere güçlü bir ticaret ilişkimiz olan Rusya'yla ilk olarak Türk Akım projesi askıya alındı, sonrasında ise Rusya tarafından Türkiye'den yapılan ihraç ürünlerine ve tabii ki turizme ambargo konuldu.

Geçen 1 yıllık süreçte ise, her iki tarafta da krizin çözülmesi adına uzlaşıcı bir yaklaşım hakimdi. Çünkü, hem Rusya hem de Türkiye birbirine birçok konuda bağımlı.

15 Temmuz ise, iki ülke ilişkilerinin düzelmesinde milat. Rusya, 15 Temmuz darbe girişiminde seçilmiş Cumhurbaşkanı'na ve seçilmiş hükümete destek verdi, demokrasinin yanında pozisyon alan Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler hızla düzelmeye başlamıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyareti, Putin'in İstanbul'da düzenlenen 23. Dünya Enerji Zirvesi'ne katılımı ve tabii ki Türk Akımı projesinin imzalanması, ikili ilişkilerin düzelmesinde stratejik hamlelerdi. Başbakan Yıldırım'ın Moskova ziyareti ise, uçak krizinin geçmişte bırakıldığının ilanıydı.

Yeniden canlanan Türkiye ve Rusya arasındaki ticaretin yanında, bir de bu ticaretin yerel paralarla yapılacak olması ise, iki ülke için yeni ortaklıklara da işaret ediyordu.

Ki öyle de oldu, Türk Akım'la birlikte Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin inşasına devam edilirken aynı zamanda bu yatırıma “stratejik yatırım” statüsünün verilmesi de, Suriye konusunda yeni işbirliği, iki ülke ilişkilerini ticari boyutundan çıkararak, ilişkilerin bölgesel dengeleri değiştirecek bir potansiyel kazanmasına neden oldu.

Geçen Cuma günü (16 Aralık) Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) ve Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) işbirliğinde Ankara'da “Türk-Rus İlişkilerinin Derinleştirilmesi” başlıklı bir konferans düzenlendi. Bu konferansın “Enerji ve Ekonomi İlişkileri” oturumundaki konuşmacılardan birisi de bendim.

Açıkçası, yeni dönemde herkes ilişkilerin geleceği noktasında epeyce ümitliydi. Hatta yavaş giden ilişkilerin daha da hızlandırılması güçlükle vurgulandı.

Yeni dönemde iki ülke ilişkilerinin hızlandırılması gerekliliği üzerinde duranlardan birisi de, Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'du.

Uçak krizinden sonra, ilişkilerin normalleşmesi için ciddi bir çaba gösteren Karlov, ne yazık ki, 19 Aralık'ta öldürüldü. Ankara-Moskova arasında normalleşme büyük bir hızla ilerlerken, Suriye konusunda Türkiye, Rusya ve İran arasında bir toplantı planlanmışken, Dışişleri Bakanları Rusya yolundayken, Karlov'a düzenlenen suikastın neyi amaçladığı açıkça ortada.

TÜRKİYE'YE ZARAR VERMEK İÇİN HER YOL MUBAH

Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin hızla düzeldiğini, Türk Akım ve Akkuyu projelerinin gerçeğe dönüşme yolunda ilerlediğini konuştuğumuz bir dönemde, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesinin amacının, gelişen, dönüşen ve bölgesel denklemi değiştiren bir sürece giren ilişkileri akamete uğratmak olduğu açık.

Hem Türkiye hem de Rusya itidalli davranarak oynanan bu oyuna karşılık ortak hareket ettiler. Beklenen, Suriye'deki geleceğin konuşulacağı ve Türkiye'yle birlikte İran ve Rusya'nın da katıldığı toplantının ertelenmesiydi, Türkiye ve Rusya'nın makul ve işbirliği önemseyen tavrı sayesinde, toplantı beklenenin aksine iptal edilmedi.

Türkiye'yi zora sokmak için yapılan ilk girişim bu değil. Hatırlayalım, IMF'yle borç ilişkisine son verdiğimiz Mayıs ayında başlayan Gezi olayları, 17-25 Aralık'ta yargı ve emniyet darbesi, sonra “hendek siyaseti”, uçak krizi ve 15 Temmuz darbe girişimi. Son olarak da Rusya Büyükelçisi'ne suikast.

Girişimlerin tek amacı, Türkiye'nin prestijini uluslararası arenada azaltmak ve negatif bir algı oluşturmak.

Türkiye'yi zor durumda bırakmak için, uluslararası desteği de olan FETÖ mensupları için artık her yol mubah. Türkiye siyasi ve ekonomik olarak kuşatma altında ve bu kuşatmanın başarılı olması için hiçbir ahlaki ve insani değer gözetmeden saldıracaklar.

Amaç, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrarını baltalamak ve kendilerine göre bir program uygulamak. Bize düşen ise, ülkemizi her alanda çevrelemek isteyen bu kuşatmaya karşılık, ortak hareket ederek cevap vermek.

[Yeni Şafak, 22 Aralık 2016].