İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa coğrafyasında meydana gelen en vahşi katliamlardan birisi olan Srebrenitsa soykırımının üstünden 21 yıl geçti. Soykırım sırasında Sırplar tarafından katledilen 8 bin 372 kişiden bugüne kadar 7 bin kişinin naaşı bulundu. Şehit olan Boşnaklardan 6 bin 377'si bugüne kadar toprağa verilmişti, bu yıl kimliği tespit edilen 127 cenaze daha toprağa verilecek. 1327 şehidin naaşı ise hala kayıp.
Bosna Savaşı sırasında Müslümanlara karşı uygulanan etnik temizlik, soykırım, sistematik tecavüz, kültürel soykırım suçları 20. yüzyılın sonuna doğru Avrupa'nın göbeğinde hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Savaş sırasında çoğunluğu sivil olan 100 bine yakın insan öldürüldü, 50 bin kadın tecavüze uğradı, 2 milyon kişi mülteci durumuna düştü, Bosna-Hersek'in kültürel tarihi mirası yerle bir edildi. Bosna-Hersek'in Müslüman nüfusuna karşı işlenen bütün bu suçlar, modern iletişim vasıtalarıyla kayıt altına alındı.
Buna rağmen, garabete bakın ki Uluslararası Adalet Divanı 2007 yılında aldığı karar ile Srebrenitsa'da bir soykırım gerçekleştirildiğini ama bundan Sırbistan devletinin sorumlu olmadığına karar verdi. Hâlbuki sadece Srebrenitsa değil, Biyelina, Foça, Zvornik ve Saraybosna gibi Bosna-Hersek'in bütün şehirlerini Müslümanlardan arındırmak amacıyla gerçekleştirilen soykırımı planlayan ve uygulayan, Yugoslavya coğrafyasında büyük Sırbistan'ı yaratmak isteyen Miloseviç rejimi idi.
Buna rağmen Uluslararası Adalet Divanı, hepimizin gözünün içine baka baka soykırımdan Sırbistan'ın sorumlu olmadığa kararını verdi. Kararın her şeyden önce siyasi olduğu ve Rusya'dan koparılarak Avrupa'ya entegre edilmek istenen Sırbistan'ı temize çıkarmak amacıyla alındığı açıktır. Böylece Boşnakların Sırbistan'dan tazminat talep etmelerinin önü kesildi ve Bosna-Hersek'te işlenen suçlar Bosna-Hersek'te yaşayan Sırpların üzerine yıkılmış oldu. Bosna-Hersek'te yaşayan Sırplar da bu suçun bedelini bugüne kadar ödemediler aksine Dayton Antlaşması'yla etnik temizlik ve soykırım ile işgal ettikleri Bosna-Hersek topraklarında Sırp Cumhuriyeti kurmalarına izin verilerek ödüllendirildiler. Boşnaklar ise nüfusun %50'sini oluşturmalarına rağmen Hırvatlarla bir federasyon kurmaya zorlanarak adeta cezalandırıldılar. Adil olmayan ve soykırım sonucu oluşan statükoyu tanıyan Dayton Antlaşması'yla ortaya, işlemeyen bir konfederasyon çıktı.
Kararın siyasi boyutunu örtmek için Sırbistan'ı doğrudan sorumlu tutacak kanıtların elde edilemediği iddia edilerek bütün bu rezaletin uluslararası hukuk açısından temellendirildiği görülmektedir. Buna rağmen gerçekler bütün çıplaklığı ile gözümüzün önünde durmaktadır. Bosna-Hersek'te planlı ve sistemli bir biçimde Boşnaklara yönelik soykırım suçu Sırbistan devleti tarafından işlenmiştir.
Gelgelelim çok değil yirmi yıl önce hepimizin gözü önünde televizyonlardan canlı yayınlanan bu soykırımın suçlusunun kim olduğunu çeşitli siyasi nedenlerle açık yüreklilikle ortaya koyamayan kimi Avrupalı devletler, yüzyıl önce çok farklı bir siyasi konjonktürde ve bir dünya savaşının ortasında gerçekleşen Ermeni tehcirini bir soykırım olarak tanıma konusunda adeta birbirleriyle yarışmaktadırlar. Srebrenitsa soykırımı işte bu yüzden bir turnusol kağıdı olarak önümüzde durmaktadır.
[Zaman, 12 Temmuz 2016].