Tarih 21 Ağustos 1969. Sabah saatlerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da yangın çıkar. Caminin güneydoğu kısmında yayılan yangın, Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubi mirası olan tarihi minberi de küle çevirir. Denis Michael Rohan isimli Avustralya kökenli Evanjelik bir psikopattır kundakçı. Mescid-i Aksa’nın üstüne kurulduğu Harem-i Şerif’te bir Yahudi tapınağının kurulmasını sağlamak ve bu yolla Mesih’in gelmesini hızlandırmaktır niyeti. İsrail bu kundaklamanın neresinde, belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz fakat bir organizasyon vardır ki tam da bu kundaklamanın arka planında kurulur.
Aynı sene Rabat’ta toplanan İslam ülkeleri, daha sonra ismi İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değiştirilecek olan İslam Konferansı Örgütünü kurar. Örgütün sözleşmesinde Kudüs’e ve Filistin davasına istisnai bir yer verilir ve amaçlarının “Şu an işgal altında olan Filistin halkının mücadelesini desteklemek, self-determinasyon da dâhil olmak üzere devredilemez haklarına ulaşmalarını ve Kudüs-ü Şerif’in başkenti olduğu egemen devletlerinin kurulması ve tarihi ve İslami karakterinin ve kutsal mekânlarının korunmasını sağlamak” olduğunu net bir şekilde ifade eder. Dahası örgütün merkezinin Cidde olduğu fakat merkezin özgürleştirilince Kudüs’e taşınacağı sözleşmede yer alır. Kısacası İslam Konferansı Örgütü, Filistin meselesinde bir taraf olarak doğar.
OSMANLI MİRASI
Daha önceye gidelim. Tarih 18 Haziran 1896. Siyasal Siyonizm’in babası Theodor Herzl, Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını temin etmek için ulağı Kont Philipp de Newlinski aracılığıyla toprakların sahibi Osmanlı Sultanı İkinci Abdulhamid’e cazip bir paket teklif eder. 1896’dan 1902’ye kadar birçok kez ulaklar ve paketler yenilenir ve Abdulhamid nezdinde kabul bulma çabası içerisine girilir. Abdulhamid Yahudileri Osmanlı topraklarında kabul edebileceğini fakat yerleştirilecekleri yerin Filistin olmayacağını söyler ve tarihe not düşer:
“Ben bir karış bile toprak satmam, çünkü bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla bereketlendirdiler. O bizden kopmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarım Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Hepsi o muharebe alanında hayatlarını kaybetmişlerdir. Türk imparatorluğu bana ait değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını vermem. Yahudiler milyonlarını saklasınlar, memleketim parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız alabilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz parçalanabilir. Canlı bir beden üzerinde otopsi yapılmasına müsaade edemem.” (Herzl’in Günlükleri-18 Haziran 1896, Bialik Enstitüsü, s. 332)
O sözlerle birlikte artık Abdulhamid bir taraftır, Osmanlı bir taraftır, Türkiye Cumhuriyeti bir taraftır.
TARAFSIZLIĞA "ONE MİNUTE"
Tarih 29 Kasım 1947. BM’de Filistin’i taksim planı 33’e karşı 13 oyla kabul edilirken Türkiye karşı oyla tarafını tekrar ilan etmiştir. Tarih 26 Kasım 1956 Suveyş krizi yaşanır, Türkiye İsrail’le diplomatik ilişkileri en alt düzeye indirerek tarafını tekrar açık eder. Tarih Haziran 1967 Altı Gün Savaşları ve İsrail’in derinleşen işgaline karşı Arap ülkelerinin kınama ve işgale son çağrısına katılarak tarafını tekrar belli eder. Doğu Kudüs’ü ele geçiren İsrail askerlerinin Kubbet’us-Sahra’nın kubbesine İsrail bayrağı asmalarını Türk konsolosu engeller. Tarih 30 Kasım 1980 İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesine karşı Kudüs konsolosluğunu kapatarak “benim tarafım Filistin” der. Tarih 29 Ocak 2009, İsrail’in Gazze’ye ölüm yağdırdığı bir zamanda “One Minute” diyerek Başbakan Erdoğan’ın ağzıyla “ben Filistin’den tarafım” der.
Hasılı Filistin, Türkiye’de hükümetleri ve siyaseti aşan bir şekilde çoğunluğun üstünde ittifak ettiği nadir konulardan birisidir. Türkiye Filistin konusunda bir taraftır, Başbakan Erdoğan bir taraftır, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir taraftır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir taraftır, farkında olmasa da kuruluş amacının merkezinde Filistin’in yer aldığı İİT’nin 10 sene ekmeğini yemiş olan Ekmeleddin İhsanoğlu ve hatta gururla havaya kaldırdığı Türk Solu bile bir taraftır. Taraftsızlık bile bir tarafı (İsrail’i) tutmaktır.
Mesele hangi tarafta olduğunu eğip bükmeden söyleyebilmektir. Türkiye’nin tarafı Filistin, ya sizin?