AK Parti-MHP uzlaşısı sonrası 21 Şubat’ta TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifi, Türkiye’de ittifakların resmi olarak kurulabilmesini sağlayan önemli bir düzenleme oldu. Dört kanunda köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü teklifte, bir ittifak altında seçimlere gitmek isteyen partilerin hangi hususlara uyması gerektiği detaylı bir şekilde ele alınıyor. Yasa teklifinde, ittifak kuracak partilerin seçim takviminin başlamasından sonra bir hafta içerisinde ittifak protokolü ile YSK’ya resmi başvuruda bulun-ması ve ittifaktan vazgeçen siyasi partilerin bu durumu aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilme tarihinden üç gün öncesine kadar bildirmeleri zorunlu kılınıyor. İttifaka dâhil olabilecek partilerin sayısında herhangi bir kısıtlama öngörülmezken, ittifakta yer alacak partilerin pusulada aynı kutucuk içinde yer alacağı, kutucuğun üzerinde varsa ittifakın adı yoksa da sadece ‘ittifak’ ibaresinin yer alacağı belirtiliyor. Ayrıca seçim ittifakları düzenlemesinin hayata geçirilebilmesi için, siyasi partilerin seçim-lerde başka bir siyasi partiyi destekleme kararı almalarını yasaklayan mevcut kanun maddesi kaldırılı-yor. Bu değişikliklerin yanı sıra, ittifaka katılan partilerin oy oranlarının belirlenmesi hususunda da önemli düzenlemeler getiriliyor. Tüm bu düzenlemeler Türkiye’de siyasal sistemin ve parti yapılarının geleceğini şekillendirecek temel hususlardan birisinin seçim ittifakları olacağını gösteriyor.
İttifaklar ve koalisyonlar
Öngörülen düzenlemelerin kamuoyuna açıklanmasından önceki süreçlerde yaşananlar, Türkiye’de itti-fakların siyasetin geleceğine ne şekilde yön vereceğinin anlaşılması açısından önemlidir. Türkiye’de ittifak sürecinde yaşanan tartışmalar, ittifak kavramı ve bu kavramın içeriğine dair kamuoyunda ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu ortaya koyuyor. Bu eksiklik, tıpkı Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişte de olduğu gibi, ittifaklar meselesinde bazı hususların manipüle edilmesine ve algı dezenformasyonuna yol açıyor. Dolayısıyla manipüle edilen hususların üzerine eğilmek, ittifak tartışmalarının daha sağlıklı bir çerçevede ele alınması için de önemli bir katkı sunacaktır. Bu kapsamda seçim ittifaklarına dair ilkesel bazı hususların üzerinde durmak gerekiyor.
Türkiye’de ittifak tartışmalarının başladığı ilk andan itibaren, ittifakın seçim sonrasında Türkiye’de istikrarsızlıkla eşleşen koalisyonlara yol açacağı gündeme geldi. Bu iddianın savunucuları, AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber istikrar sağlanacağını vaat etmelerine rağmen, ittifakların yasal hale getirilmesiyle bu vaadin boşa çıktığını iddia etmektedir. Dolayısıyla ittifaklar ile beraber sistemin daha da istikrarsızlaşacağı bu çevrelerin temel argümanı olsa da bu argümanın pek çok açıdan problemli ve eksik olduğu görülüyor. Öncelikle, birbirinden farklı iki kavram olan ittifaklar ile koalisyonların eş tutulması meselenin tartışılmasında çerçevenin dışına çıkılmasına neden oluyor. Bu sebeple partilerin seçimlere yönelik işbirliği yapması anlamına gelen ittifaklar ile seçim sonrasında oluşacak hükümet kompozisyonunu belirleyen koalisyonların birbirinden ayrılması tartışmanın sağlıklı yürütülmesi için elzemdir.
Bu argümanın savunucularının dile getirdiği bir diğer husus, seçim öncesi ittifakların seçim sonrasında da koalisyona yol açacağıdır. Bu durum da ittifaklar konusunda bir diğer bilgi eksikliğine işaret ediyor. Çünkü dünya örnekleri incelendiğinde, ittifakların koalisyonlara yol açma oranının düşük olduğu net bir şekilde görülüyor. Bu konuda yapılan bir araştırmada örneklem olarak seçilen ülkelerde 2001 ve 2011 yılları arasında koalisyon hükümetlerine katılan 144 partiden yalnızca 38’inin seçim öncesi ittifak kurduğu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla seçim öncesi ittifakların yalnızca yüzde 26’sının seçim sonrasında koalisyona evirildiği, yüzde 74’ünün ise evirilmediği tespit edilmiştir.
Seçmen davranışına etkisi
Türkiye’deki ittifak tartışmaları sürecinde ise, seçim sonrası koalisyonlara dair herhangi bir denklemin zaten gündeme gelmediğini akılda bulundurmak gerekiyor. AK Parti ile MHP arasındaki ittifak görüşmeleri sürecinde, her iki taraf da seçim öncesi ittifakların seçim sonrasında hükümet kurma sürecinde işbirliği anlamına gelmediğini açık bir şekilde vurgulamıştı. Bununla uyumlu olarak iki taraf da ittifak meselesini seçim sonrasında hükûmette olmak için bir pazarlık unsuruna dönüştürmedi.
Türkiye’de siyasi parti ittifakları hem seçmenlerin oy davranışı hem de seçimlere katılım oranları üzerinde etkili olacaktır. Bu hususta yapılan araştırmalarda seçim öncesi ittifakların seçimin ardından oluşacak olası hükümet konusundaki belirsizliği azaltarak seçmen katılımını artırdığı görülüyor. 1970 ile 2002 yılları arasında 19 ülkedeki 223 parlamento seçimi üzerine yapılan bir araştırma, seçim öncesi ittifakların seçimlere katılım oranını ortalama 1,5 puandan fazla arttırdığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla Türkiye’de de ittifaklar ile beraber yeni dönemde seçimlere katılım oranlarının artması beklenmektedir.
Parti ittifaklarının seçimlere katılım oranının artması, seçmen davranışı üzerindeki etkisi ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle Türkiye gibi nispi temsil sisteminin uygulandığı ülkelerde ittifaklar seçmenlerin oy kullanma motivasyonlarını artırmakta ve bunun sonucunda sandığa giden seçmen sayısı yükselmektedir. Ayrıca ittifaklar sayesinde küçük partilerin ve seçmenlerinin oylarının kilit öneme sahip olmasının, partisinin seçimlerde başarılı olmayacağını düşünerek daha önce sandığa gitmeyen küçük parti seçmenlerinin de sandığa gitmesini sağladığı görülüyor.
İttifaklara yönelik yasa değişikliğinin bir diğer muhtemel sonucu, partiler arasındaki ideolojik yakın-lık ve uzaklığın daha fazla gündeme gelmesi olabilir. Zira 1946’dan 1998 yılına kadar 20 ülkede gerçekleş-tirilen seçim öncesi ittifaklar ile ilgili bir çalışmada da ortaya konulduğu gibi, seçim öncesi ittifakların ideolojik açıdan uyumlu taraflar arasında oluşma ihtimali daha yüksektir. İdeolojik olarak yakın taraflar arasındaki istikrarlı ittifaklar, aynı zamanda istikrarlı bir parti sisteminin oluşturulmasını kolaylaştırarak demokrasinin sağlamlaştırılmasına katkıda bulunmaktadır.
İttifakta ideolojik uyum
Bu durum, seçim öncesi ittifakların oluşturulmasında ideolojik uyum şartını en önemli unsurlardan bi-ri haline getirmektedir. Zira ideolojik açıdan uyumsuz partilerin oluşturduğu ittifaklarda, ittifaka paydaş farklı partilerin seçmenleri ittifaka oy vermeyi tercih etmemekte, bu sebeple ittifakın aldığı oy, partilerin tek başlarına girdikleri takdirde alacakları oyların toplamından daha az bir rakama tekabül etmektedir. Bu durum, ittifakların seçmenin partisini cezalandırması için bir araç haline gelmesine de neden olabil-mektedir. Dolayısıyla Türkiye’de seçim ittifaklarının geleceğinin şekillenmesinde, ideolojik uyum şartının partilerin gelecekteki pozisyonları üzerinde de belirleyici bir rol oynayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle CHP-HDP-IYI Parti ekseninde zaman zaman gündeme gelen seçim ittifakı ihtimalinin, bu partiler arasındaki ideolojik uyumsuzluk sebebiyle seçmenlerinde ciddi bir tepki doğurma potansiyeline sahip olduğu dikkate alınmalıdır.
Seçim öncesi ittifaklar ile ilgili yasal düzenleme, ittifakların sonraki dönemlerde Türkiye siyasal hayatının en etkili unsurlarından birisi olacağını ortaya koyuyor. Seçim öncesi ittifakların dezenformasyona yol açmayacak şekilde ele alınmasının sonraki sürecin sağlıklı yürütülmesi için bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple ittifakların mahiyetinin ve getirdiği yeniliklerin kamuoyuna doğru bir biçimde yansıtılması gerekiyor. Bu süreçte akademik çevrelerin ittifaklar üzerine gerçekleştireceği çalışmalar, meselenin daha sağlıklı bir şekilde ele alınmasına katkıda bulunacaktır. Hem başkanlık hem de parlamenter sistemlerde parti ittifaklarının oluşumunun ele alındığı, önümüzdeki günlerde SETA tarafından yayınlanacak olan kapsamlı analiz, bu konuda Türkçe literatürdeki öncü çalışmalardan biri olacaktır.
[Star Açık görüş, 24 Şubat 2018].