Eskiden ne olacak bu memleketin hali diye sorulurdu. Åžimdilerde hemen herkes "ne olacak bu çözüm sürecinin hali" diye soruyor. Ä°tiraf edelim ki, "hali hal deÄŸil" dostlar. Çözüm süreci bir krizde. Bu krizi görmezden gelemeyiz. Temennilerimizle gerçekleri birbirine karıştırırsak orada barıştan deÄŸil, barış söyleminin sündürülmesinden bahsedebiliriz. Bu da hiçbir surette barışa hizmet etmez. Bir ÅŸeye olduÄŸundan fazla anlam yüklerseniz, o ÅŸey o anlamı taşımaz ve çöker. Ve sadece kendisine deÄŸil, çevresine de, içinde yükseldiÄŸi zemine de zarar verir.
***
Çözüm süreci, terörün sonlandırılması ile ilgili bir meseleydi. DoÄŸrudan silahların susturulmasıyla ilgili bir mesele. Terör üzerinden kendisini meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışan radikal milliyetçi, ayrılıkçı politikanın devre dışı bırakılmasıyla ilgili idi. Ve terör örgütünün kafası estiÄŸinde "ateÅŸkes" ilan edip, kafası estiÄŸinde "ateÅŸkesi sonlandırması" deÄŸil, ilelebet silah bırakmasını hedeflemekte idi.
PKK terör örgütü ve bileÅŸenleri "ateÅŸkesi bitirdikleri", "devrimci halk savaşı baÅŸlattıkları"nı ilan ettikleri için çözüm süreci krize girdi. "Çözüm süreci bitti" demiyorum çünkü bu sürecin asli unsuru olan devlet, krizlerin sonlandırılmasından ve çözüm sürecine dönülmesinden yana. Bu yakın zamanda hiç de kolay deÄŸil.
***
HDP, olumlu bir rol oynasaydı belki farklı olabilirdi. Fakat mevcut siyasi konfigürasyonu ile HDP'nin böyle bir rol oynamasını beklemek de beyhude. Seçime giderken HDP'nin bu ÅŸekliyle çözüm sürecine hiçbir katkı sunmayacağını, Türkiye'nin demokratikleÅŸmesine deÄŸil, statükonun kendisini yeniden üretmesine hizmet edeceÄŸini savunup durdum. Derdimiz, HDP'yi meclis dışında bırakmak deÄŸildi. HDP'yi siyasete çağırmaktı. PKK vesayetinden kurtulmasını temin etmekti. Suriye krizi sonrasında iyice radikalleÅŸen Pan-Kürdist yaklaşımları terk ederek, Türkiye siyasetinin gerçeklerine dönmesini saÄŸlamaktı.
HDP, bırakın PKK vesayetinden kurtulmayı, eski Türkiye'nin ne kadar sorunlu unsuru varsa onlarla ittifak yapıp kendisini yeni vesayet odaklarına baÄŸladı. Ortak özelliÄŸi ErdoÄŸan düÅŸmanlığı olan kesimler HDP'de bir araya geldi. Hadi PKK'dan korktu çözüm sürecine destek veremedi. Diyelim Kandil'den çekindi, PKK'nın silah bırakması ile ilgili tek bir gündem yapamadı. Peki ama Türkiye'nin deÄŸiÅŸim süreci ile ilgili neden hep Türkiye'nin statükocuları ile birlikte hareket etti? Siyasi enerjisini ErdoÄŸan düÅŸmanlığını derinleÅŸtirmek dışında neden hiçbir ÅŸeye harcamadı? Kriz anlarında teskin edici bir rol oynamak varken, niye kitlesini sokaÄŸa, kendisini savunmaya, ÅŸiddete çağırdı?
Selahattin DemirtaÅŸ ve Figen YüksekdaÄŸ baÅŸta olmak üzere HDP'li vekillerin PKK ÅŸiddeti derinleÅŸtikten sonra sergiledikleri performans ortada. Yaptıkları tek ÅŸey, teröre bahane üretmek. Sahiplerinin sesleri olmaya devam ediyorlar.
***
Çözüm sürecinin Türkiye'nin demokratikleÅŸme sürecinin bir parçası olduÄŸu doÄŸrudur. Yeni devlet aklının devreye soktuÄŸu bir projedir çözüm süreci. Fakat çözüm süreci Kürt vatandaÅŸların haklarıyla, eÅŸit vatandaÅŸlık konseptiyle, ayrımcılıkla mücadeleyle, devletin geçmiÅŸle yüzleÅŸmesiyle vs. ilgili deÄŸildir.
PKK yıllar yılı "biz bu hakları silahlı mücadele ile aldık" diye propaganda yaptı. Ve ne yazık ki hükümet, durum böyle olmadığı halde Kürt kamuoyunu buna ikna edemedi. Kürtlerin haklarının iadesi meselesi, Türkiye'nin ve AK Parti hükümetl