SETA > Yorum |
Peçeyi Kaldırın Artık

Peçeyi Kaldırın Artık

AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı, Türkiye'nin gerçekliklerini ve geleceğindeki sıkıntıları görmemizi engelleyen bir "peçeye" dönüştü. Bu peçeyi kaldırın atın!

Suruç katliamının acısı yüreklerde tazeyken korktuğumuz başımıza geldi. İki polis memuru ve DAİŞ bağlantılı olduğu iddia edilen bir vatandaşımız PKK tarafından "misilleme" olarak öldürüldü. Terör teröre kan kana bulaştı. Teröre karşı birleşmesi gerek kamuoyu "gerçek suçlu" avına çıkan gladyatörlerin arenası haline dönüverdi. En kolaycı argümanlar AK Parti'ye yönlendirildi: "Desteklediniz, göz yumdunuz işte böyle oldu, katil sizsiniz."

Hükümetin DAİŞ ile mücadele çerçevesinde sadece son altı ayda 600 militanı gözaltına aldığı hatırlanmadı. ABD'li yetkililerin Türkiye'nin DAİŞ ile mücadelede elinden geleni yaptığını açıklaması duyulmadı bile. Zira yürünmüş bir yol vardı. AK Parti "İslamcıydı" ve "Türkiye'yi bir tür IŞİD devletine" çeviriyordu. Suriye iç savaşının aldığı vahim hal de AK Parti'ye hâkim olan "yeni-Osmanlıcı", "neo-İttihatçı zihniyet" sebebiyleydi.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı, Türkiye'nin gerçekliklerini ve geleceğindeki sıkıntıları görmemizi engelleyen bir "peçeye" dönüştü. Bu peçeyi kaldırın atın! Yaşadığımız her sorunu açıklamanın anahtarı haline gelen bu "malzemeye" bağımlılıktan kurtulalım artık. Aksi takdirde muhalifleri AK Parti'den kurtulur belki ancak oluşan siyasal boşlukta Türkiye'nin yapısal ve konjonktürel sorunlarını çözmemenin maliyeti hepimize ve yarınlarımıza çıkar.

***

Suruç saldırısını ve PKK'nın Çözüm sürecini açıkça bozan infazlarını daha geniş bir pencereden anlamaya ihtiyacımız var. Türkiye, 2013 Nevruzundan itibaren gittikçe daralan bir sarmalın içinde. Suriye iç savaşına çözüm bulmayan uluslararası sistem ve bu sistemin büyük güçleri Ortadoğu'yu mezhepsel ve etnik bir çatışmanın içine attı.

Türkiye, ABD'yi bu iç savaşın, şimdi gerçekleşen, ağır maliyetleri konusunda ikna edemedi. Suriye'nin terör örgütlerinin ve devlet altı aktörlerin mücadele alanı haline geleceğini tahmin etmek için strateji dâhisi olmaya da gerek yoktu. Bölgesel güçlerin nüfuz alanlarını genişletme gayreti de yeni milislerin ve karşıtlarının oluşmasını besledi. DAİŞ de böyle bir ortamın ürünü. PYD de iç savaşın fırsatlarını en iyi değerlendiren aktör olarak bu çatışma ortamının mamulü.

Bir konuyu netleştirelim: Güncel politik kaygılarla Suriye iç savaşının bu hale gelmesinin sorumluluğu abartılarak Türkiye'ye yükleniyor. Bahsettiğim konjonktür, güç mücadeleleri ve yerel aktörlerin tercihleri göz ardı edilerek... Türkiye'nin Suriye'deki yangını söndürebilmek için neler yapabileceği (kapasitesi) ile yüklenen sorumluluk arasında orantısızlık var.

Arap baharı başladığında demokratikleşme yerine sivillere katliamı tercih eden Esed'in karşısına durmak Türkiye için kaçınılmazdı. 2 milyonu aşkın mülteciye kucak açmak da... Yabancı savaşçıların sınırdan geçişini engelleyememenin faturasının altında Türkiye'den ziyade birçok Batılı ülkenin imzası mevcut...

Suriye politikamızın baştan sona aynı kalması da elbette mümkün değil... Yeni aktörlerin ve risklerin gerektirdiği dinamizmle Türkiye, Suriye ve DAİŞ politikasında modifikasyonlar yapmakta. ABD ile varılan yeni uzlaşma bu yolda bir adım... Lakin bu değişikliğin anlamı Türkiye'nin DAİŞ ile mücadeleyi büyük ölçüde üstlenen öncü ülke olması değildir.

Obama'nın Ortadoğu politikası sebebiyle bölgesel güçlerin mücadelesi ve konu bazlı değişen ittifakları devam edecek. ABD genelkurmay başkanının DAİŞ ile mücadelenin 10-20 yıl süreceğini söylediği yerde Türkiye'ye bu sorumluluğu yıkmak doğru değil.

***

Mesele, AK Parti'nin "IŞİD'e göz yumması değil", "zihniyet ortaklığı hiç değil"... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "tağut" diye niteleyen bir terör örgütü ile AK Parti'nin zihniyeti arasında devasa bir uçurum söz konusu. DAİŞ ile ideolojik mücadeleyi de verebilecek donanım AK Parti çevrelerinde... Somut politika eleştirilerimizi yapalım, önerilerimizi getirelim...

"AK Parti karşıtlığının" bağımlılığından özgürleştiğimizde daha derinlerdeki tehlikeleri fark edeceğiz... DAİŞ'in radikal dinci ideolojisinin şiddetini... PKK'nın "barış" söylemiyle örtülmüş Pan-Kürdist infazlarını... Türkiye toplumunda gittikçe kabaran Kürt düşmanlığını.

[Sabah, 24 Temmuz 2015]