Seçim sonuçlarıyla ilgili haberlerin kahir ekseriyeti "seçmen koalisyon dedi" başlığını taşıyor. Seçmen gerçekten de koalisyon mu dedi?
Seçim sonrası yapılan kamuoyu araştırmalarında AK Parti, CHP, MHP ve HDP seçmeninin mevcut manzaraya rağmen "koasliyon" fikrini bütünüyle benimsemediği görülüyor. Mevcut manzaraya, yani hiçbir partinin tek başına iktidar olamamasına rağmen koalisyon fikrinin seçmen nezdinde güçlü bir karşılık bulamaması neyle ilgili? Bu, AK Parti seçmeni için anlaşılabilir bir durum. Nihayetinde AK Parti, seçim propagandasını "istikrar için tek başına iktidar" formülü üzerine kurdu. Fakat ne CHP, ne MHP ne de HDP seçmeni kendi partilerinin tek başına iktidar olacakları bir senaryoyla sandığa gitmedi. CHP, MHP ve HDP seçmenini motive eden ana saik, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasına engel olmaktı. Başarılı da olundu ve AK Parti, tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu elde edemedi.
***
Peki şimdi ne olacak? 2002'de yüzde 34'le tek başına iktidara gelen AK Parti, bugün yüzde 41 almasına rağmen tek başına iktidara gelemiyor. AK Parti karşısında neredeyse bir blok olarak hareket eden CHP, MHP ve HDP ise, hükümet kurmak üzere bir araya gelebilecek dinamiklerden yoksun.
Başarı algılarını AK Parti'nin başarısızlığı üzerine bina eden CHP, MHP ve HDP'nin birbirinden bağımsız bir biçimde yeni bir başarı algısı üretmeleri gerekiyor. Ne var ki, CHP, MHP ve HDP'nin birbirinden bağımsız biçimde üretecekleri başarı algıları, uzlaşmanın değil, çatışmanın zeminini hazırlayacak.
Kemalistleri, Türk milliyetçilerini ve Kürt milliyetçilerini bir arada tutan çıkar birlikteliği 8 Haziran 2015'te son buldu. Tam da bu nedenle, "AK Parti yönetmesin de kim yönetirse yönetsin" psikolojisi içinde HDP'ye destek verenler, bir iki gündür "AK Parti sorumluluklarını hatırlamalı" söylemini dile getiriyorlar. Zira, açık ve net bir biçimde AK Parti'nin içinde olmadığı bir yönetim senaryosunun işlemeyeceğini gördüler.
***
AK Parti yöneticileri de, mevcut durumda, AK Parti'nin içinde olmadığı bir iktidar yapısının kurulamayacağı kanaatinde. Nihayetinde seçmenin yüzde 41'inin oyunu alan bir partiden bahsediyoruz. Bu çerçevede AK Parti genel başkanı Ahmet Davutoğlu, hükümet kurma çabası içine girecek.
AK Parti, bu süreçte kendi siyaset felsefesiyle, yaptıkları ve yapmak istedikleriyle uyumlu bir ortaklık arayışına girmek zorunda. Aksi takdirde, gündelik çıkar hesaplarıyla hareket eden bir AK Parti, siyasal alandaki kurucu rolünü oynayamaz ve fonksiyonunu yitirir.
AK Parti yönetiminin bunun bilincinde olduğu görülüyor. Nitekim koalisyon sürecinde, kendisini kendisi yapan unsurları tartışmaya açmayacağını ifade etmesi dikkate değer. Bu doğrultuda, çözüm sürecinden ve paralel yapıyla mücadeleden ödün verilmeyeceğinin vurgulanması, Cumhurbaşkanının meşruiyetinin sorgulatılmayacağının belirtilmesi son derece anlamlı.
***
8 Haziran tarihi itibariyle Türkiye siyasetinde bir kilitlenme yaşandığı açık. Koalisyon fetişizmiyle bu kilitlenmeyi görmezden gelmek, mevcut duruma güzelleme yapmak doğru değil. Elbette bütün siyasi aktörlerin bu kilitlenmeyi aşmak için çaba sarfetmesi gerekiyor. Ancak, temennilerle gerçeklikleri karıştırmamak lazım. Ben, seçim gecesinden itibaren ufukta erken seçim göründüğünü savunuyorum.
Bu, erken seçim istediğim anlamına gelmiyor. Ufukta erken seçim var diyorum çünkü mevcut şartlardaki en gerçekçi senaryo bu.
Elbette denkleme yeni unsurlar eklenirse o takdirde yeni bir durum açığa çıkabilir.
[Sabah, 11 Haziran 2015]