SETA > Haber |
İşte AK Parti ve CHP Seçim Beyannameleri Arasındaki Farklar

İşte AK Parti ve CHP Seçim Beyannameleri Arasındaki Farklar

SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Sadık Ünay, AK Parti ve CHP'nin seçim beyannamelerin ele aldı.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum AraÅŸtırmaları Vakfı (SETA) Ekonomi AraÅŸtırmaları Direktörü Doç. Dr. Sadık Ünay, Ak Parti beyannamesindeki seçmeni ikna açısından devamlılık ve ‘yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır’ vurgusunun her bölümde ön planda olduÄŸuna dikkat çekti.

CHP beyannamesindeki ekonomi yaklaşımının gerçeklikten çok uzak olduÄŸu tespitinde bulunan Ünay'a göre ayrıca, CHP’nin seçim bildirgesinde "muhalefet partisinin bütünsellik, gerçekçilik, ikna edicilik ve sahicilik sıkıntıları ile malûl popülist ekonomi yaklaşımı ön planda.”

Ünay'ın iki partinin seçim beyannameleri ile ilgili tespitleri ÅŸöyleydi:

7 Haziran 2015 Genel Seçimi'ne doÄŸru geri sayım devam ederken Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçim beyannamelerini açıklayarak Türkiye’nin geleceÄŸine dair siyasi, ekonomik ve sosyal vizyonlarını netleÅŸtirip kampanya dönemini baÅŸlattılar.

Beyannamelerde ekonomik yönetiÅŸim ve politika öncelikleri baÄŸlamında ortaya konulan unsurlar diÄŸer seçim dönemlerine nazaran konjönktürel olarak daha fazla öne çıkarıldıkları için, erken bir mukayese yapmanın faydalı olacağını düÅŸünüyoruz. Küresel kriz sonrası büyüme dengeleri bir türlü yerli yerine oturmayan ve Amerikan Merkez Bankası FED’in bu yıl içerisinde beklenen faiz artırım kararı ışığında likidite baskısı altında olan yükselen ekonomilerde büyümenin düÅŸtüÄŸü bir dönemden geçiyoruz.

Türkiye de, on yıllık hızlı ve istikrarlı büyüme döneminin ardından özellikle 2012’den itibaren bir mutedil büyüme patikasına girmiÅŸ bulunuyor ve bu durumun iÅŸsizlik, toplumsal refah artışı, gelecek beklentileri gibi sosyo-ekonomik alanlarda önemli yansımaları olmakta. Dolayısıyla, ekonominin büyüme performansı ile bölüÅŸüm ve sosyal adalet politikalarının kamuoyununu meÅŸgul edeceÄŸi bu dönemde beyannamelerde ekonomik reformlar ile ilgili vaatlerin ağırlıklı yer tutması anlaşılabilir. Ancak bu konuların siyasi yelpazenin iki tarafında aynı ciddiyetle ele alınmıyor olması ve dirayetli sayılacak bir yönetiÅŸim anlayışının karşısına eski model popülizm ile çıkılması ülkenin geleceÄŸi adına üzücü.

AK PARTÄ°'DEN 'YAPTIKLARIMIZ YAPACAKLARIMIZI TEMÄ°ANATIDIR' VURGUSU

AK Parti tarafında gerek ‘2023-Yeni Türkiye SözleÅŸmesi’ gerekse ‘Ä°stikrarlı ve Güçlü Ekonomi’ teması etrafında yapılandırılan seçim beyannamesinde insan odaklı kalkınma teması iÅŸlenirken Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil etme perspektifinde 2023 hedefleri korunuyor. On yılı aÅŸkın iktidar tecrübesinin getirdiÄŸi profesyonelliÄŸi ve detaylara hâkimiyeti yansıtan beyannamede seçmeni ikna açısından devamlılık ve ‘yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır’ vurgusu her bölümde ön planda. Temel mesaj olarak makroekonomik ve finansal istikrar ile sürdürülebilir büyüme noktasındaki kazanımlar korunarak önümüzdeki dönemde (ikinci nesil) mikroekonomik ve sektörel dönüÅŸümlere öncelik verileceÄŸi vurgulanıyor.

AK Parti yönetiminin makroekonomik istikrar dikkatini kaybetmeden reel ekonomi ve sanayi kuruluÅŸları ile özellikle yenilikçi alanlara açılmak isteyen KOBÄ°’ler konusunda kapsamlı bir sanayi-teknoloji politikası uygulamaya yöneldiÄŸi açık. Yapısal dönüÅŸümü hızlandırarak yurt içi üretimi artırma ve imalat sanayiinin gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payının artırılması, tasarruf oranlarının ve verimlilik düzeylerinin yukarıya çekilmesi, kritik sektörlerde sanayileÅŸmenin hızlandırılması, özel sektör öncülüÄŸünde Ar-Ge’ye daha fazla ağırlık verilmesi, teknoloji transferinin özendirilmesi ve ihracata dayalı rekabetçi bir üretim yapısının oluÅŸturulması Türkiye için tasarlanan yeni kalkınma hikayesinin unsurlarını oluÅŸturuyor. Dolayısıyla son on yılda güçlendiÄŸi düÅŸünülen ‘düzenleyici devlet’ yapısının daha ‘kalkınmacı bir devlet’ mantığıyla taçlanması bekleniyor.

Piyasa-dostu ve özel sektör ağırlıklı büyümenin öngörüldüÄŸü AK Parti beyannamesinde makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi, beÅŸeri sermayenin geliÅŸtirilmesi ve iÅŸgücü piyasasının etkinleÅŸtirilmesi, teknoloji ve yenilik geliÅŸtirme kapasitesinin artırılması, fiziki altyapının güçlendirilmesi ve kurumsal kalitenin iyileÅŸtirilmesi hedefleri 2014 yılı sonlarında açıklanan 25 dönüÅŸüm programı baÄŸlamında detaylı politika adımları ile iÅŸlenmiÅŸ. ‘Yerlilik’ ve ‘millîleÅŸme’ temaları da hammadde ve aramalı ithalatının azaltılmasından savunma sanayiinde yerel payların artırılmasına; yerel yazılım sektörünün desteklenmesinden yüksek teknolojili sektörlerde yatırım yapacak giriÅŸimcilere özel teÅŸvikler verilmesine kadar pek çok alanda dikkat çekiyor.

Ancak tüm bunlardan bahsedilirken para politikasında temel hedef olarak fiyat istikrarının korunmasına ve enstrüman olarak enflasyon hedeflemesine devam edileceÄŸi belirtilerek mali disiplinden daha önce olduÄŸu gibi yine taviz verilmeyeceÄŸi vurgulanıyor. Bu arada eÄŸitim, saÄŸlık ve sosyal yardım harcamalarının kamu harcamalarındaki rasyonelleÅŸme yoluyla daha da yukarı seviyelere çekileceÄŸi belirtiliyor. Sonuçta AK Parti’nin ortaya koyduÄŸu makroekonomik yönetiÅŸim çerçevesinin finansal istikrar, büyüme dostu altyapı yatırım ve reel sektör politikaları ile güçlü sosyal devlet anlayışının dirayetli bir sentezi üzerine oturacağı görülüyor.

CHP'NÄ°N EKONOMÄ° YAKLAÅžIMI GERÇEKLÄ°KTEN UZAK

Buna karşın, CHP’nin hafta sonu açıklanan seçim bildirgesinde Türkiye siyasetinde arz-ı endam eden tipik bir muhalefet partisinin bütünsellik, gerçekçilik, ikna edicilik ve sahicilik sıkıntıları ile malûl popülist ekonomi yaklaşımı ön planda. Serbest piyasa ekonomisinde baÅŸat piyasa aktörlerinin beklentileri olan yatırım ortamının iyileÅŸtirilmesi ya da sektörler arasındaki baÄŸlantılar ile fiziki altyapı, ulaşım, lojistik, iletiÅŸim, yasal teminatların geliÅŸtirilmesi gibi konular bildirgede kısaca geçilmiÅŸ. Daha ziyade vergi indirimleri ve doÄŸrudan gelir transferleri üzerinden en dezavantajlı sosyal kesimlere hitaben hazırlanmış oportunist bir metin ortaya konulmuÅŸ.

Gerçekçilikten bu derece uzak bir metnin siyaseten bir karşılığının olabilmesi için ekonominin tüm toplum kesimlerini saran çok daha derin bir krizden geçiyor olması ve bu krizi çözeceÄŸine inanılan bir siyasi program ve kadronun ortalıkta bulunmaması gerekiyor. Mali disiplinsizlik soslu popülizm ile seçmene oy karşılığı materyal kazançlar vadeden klayntelizm (müÅŸtericilik) arasında sıkışan bu tarzın 1990’lardaki ‘iki anahtarlı’ kampanyaları ya da 2000’li yıllardaki Genç Parti örneÄŸini tekrar ederek 2015 Türkiye'sinde cidden iktidar olmayı uman bir ana muhalefet partisine fayda saÄŸlaması zor.

CHP seçim bildirgesinde yer alan emeklilere dinî bayramlarda iki maaÅŸ ikramiye; aile sigortası ile 720 TL garanti gelir; tüm taÅŸeron iÅŸçilerin kamu kadrolarına alınması; kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarının yüzde 80’inin silinmesi; mazotun çiftçilere 1,5 TL'ye verilmesi; asgari ücretteki tüm vergilerin kaldırılarak net 1500 TL'ye çıkarılması; KOBÄ°’lere ve esnafa bir yıl vadeli faizsiz kredi verilmesi; dar gelirlilere 277 TL taksitle konut imkânı saÄŸlanması gibi vaatler tamamen yeniden dağıtıma yönelik adımlar.

CHP’nin uzun yıllar boyunca saplanıp kaldığı laiklik ve rejim muhafızlığı gibi ideolojik gündemlerden sıyrılıp dezavantajlı sosyal kesimlere yönelik somut öneriler geliÅŸtirmesi elbette bir ilerleme; ancak bu türden cömert öneriler yapılırken bütünlüklü bir makroekonomik vizyonun da ortaya konması beklenir. Bildirgede örneÄŸin AK Parti hükümetlerinin yıllardır özenle korudukları makroekonomik ve finansal istikrar ile çok partili hayatta hep kriz kaynağı olan bütçe açıklarının tarih olmasını saÄŸlayan mali disiplinin bunca ek harcamaya raÄŸmen nasıl saÄŸlanacağı ile ilgili inandırıcı ifadeler yok. Seçim vaadi olarak ortaya konan ve milyonlarca kiÅŸiyi ilgilendiren yeniden dağıtım adımları ile ilgili detaylandırılmış maliyet hesapları yok. (ÖrneÄŸin CHP’nin iddia ettiÄŸi 65 milyar TL yerine 149 milyar TL’lik bir toplam maliyetten söz ediliyor, ki bu da mevcut bütçe açığının on katına eÅŸit).

Birçok alanda kadro geniÅŸlemesi ve müdahalecilik anlamında devleti tekrar büyütmesi muhtemel bu adımlara yerli ve yabancı serbest piyasa aktörlerinin nasıl tepki verecekleri ve örneÄŸin doÄŸrudan yabancı sermaye yatırımlarının nasıl etkileneceÄŸi ile ilgili simülasyon çalışmaları yok. Ayrıca AK Parti hükümetleri tarafından baÅŸlatılan milyar dolarlık dev altyapı projeleri ile ilgili olarak CHP’nin tavrını proje bazında ortaya koyan net yaklaşımlar yok; sadece projelerin “gözden geçirileceÄŸi” belirtiliyor. Bir buçuk ay sonra gerçekten iktidara gelmeyi hedefleyen bir siyasi hareketin bu konularda hiç ÅŸüphesiz çok daha ciddi hazırlıklar yapmış olması gerekir. Zira sadece bütçeden dağıtım planlaması ile makroekonomi yönetilemez; cari açığı ve bütçe açığını patlatıp ülkeyi tekrar IMF kapılarına düÅŸürmemek için aynı zamanda kaynak üretme ve yeni finansman kaynakları bulma noktasında da özgün öneriler ortaya koymak gerekir.

EÄŸer CHP modern küresel ÅŸartlarda sosyal demokrat ya da Keynezyen bir politika çerçevesini ortaya koymak istiyorsa ÅŸu an Türkiye’nin asıl sorunsalı olan ekonomik büyümeyi canlandırma ve yüksek katma deÄŸerli alanlarda üretim gibi stratejik konularda iktidarın icraatlarını yok saymadan net ve yeni yol haritaları ortaya koymak durumunda. AK Parti beyannamesindeki ‘Ä°kinci Atılım Dönemi’, Türkiye’nin bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna geçiÅŸi ve insan onuru korunarak yüksek gelirli ülkeler grubuna katılması adına incelikli ve mikro politika adımları içeriyor. Muhalefet partileri de eÄŸer toplum nazarında ciddiye alınmak istiyorlarsa, kendilerini bu hedefler konusunda kredibilitesi yüksek alternatifler tasarlayacak ÅŸekilde konumlandırmalılar.

[Yeni Akit, 24 Nisan 2015]