Hazret şimdi de kalkmış, "bölgemizde de, Ortadoğu'da da barışın garantisi olacağız" demiş.
"Bölgemiz" derken ne kastettiğini anladım.
Aday olduğu İstanbul 3. Bölge'yi kastediyor.
Fakat "Ortadoğu" ile neyi kastediyor, anlayamadım.
Bizim bildiğimiz, Türkiye'nin de parçası olduğu bölge değil sanırım.
Öyle olsa, silahlı mücadeleyi kutsamaz, bir terör örgütünün himayesi altında siyaset yapmaz.
Daha doğru bir ifadeyle, siyaset yaptığını iddia etmez, zira silahın gölgesinde siyaset olmaz.
Hele ki, KCK'nın sudan sebeplerle "ateşkesi sonlandırdık" açıklamasını yaptığı bir ortamda iki gün sus-pus olmaz.
İki gün sonra bir yerel gazeteye yazılı açıklama yapıp, "biz PKK'ya silah bıraktıramayız" demez.
***
Siyasette, stratejiler, taktikler, u-dönüşleri, geri vitesler, nedamet getirmeler vs. hepsi olur.
Tarihimizde yığınla örneği var.
Demirel'in "dün dündür, bugün bugündür" sözü siyasetçilerin pragmatizmine işaret eder.
Bir siyasi partinin yahut bir siyasi hareketin temsilcisi yeni durumlar karşısında yeni pozisyonlar alabilir, yeni söylemler geliştirebilir.
Yeni durumlar karşısında yeni pozisyonlar alınmaz ise orada siyasetten değil, dogmatizmden bahsedilir.
Siyaset, pragmatizmi sever, dogmatizmden nefret eder.
Siyasetin bu esnekliği olmasa, onca sert suçlamaların ardından partiler bir araya gelip koalisyon meselesini konuşabilir mi?
Bunların hepsine kabul.
Ve fakat silahlı Kürt hareketi ve onun siyasetteki temsilcisi HDP'nin aynı gün içinde birbirini yok sayan ifadelerle kamuoyu önüne çıkması başlıbaşına bir garabet.
Hadi onu da anladık da, siyasi tarihimizde, aynı anda iki ayrı bölgede birbirini dışlayan iki söylemle yol almak yeni, yepyeni bir hadise.
AK Parti-CHP Koalisyonundan Abartılı Beklentiler
Önce CHP-MHP-HDP koalisyonunun, ardından AK Parti-HDP ve daha sonra da AK Parti-MHP koalisyonunun kapıları kapandı.
Şimdi sıra geldi AK Parti-CHP ihtimaline.
Anlaşılan o ki, AK Parti yönetimi de CHP yönetimi de koalisyon yapmak istiyor.
Ne demiştim, siyaset, pragmatizmi sever, dogmatizmden nefret eder.
Ne var ki, pragma hesabını da iyi yapmak icap eder.
Dogmatik bir perspektiften karşı çıkmak da, pragma hesabını iyi yapmadan akıntıya kapılmak da doğru değil.
Büyük sermaye çevreleri ekonomik büyüme, istikrar vs. söylemiyle bu koalisyon ihtimalini olumluyorlar.
Yazar çizerlerin bir kısmı ise, "toplumsal uzlaşma" perspektifi ile meseleye yaklaşıyor ve "olsa ne iyi olur" diyor.
***
TÜSİAD çevresi başta olmak üzere büyük sermayedarlar muhtemel AK Parti-CHP koalisyonuna birkaç nedenle sıcak bakıyor.
Evvela 2010'lara kadar yaşadıkları, hala zihinlerinin bir yerlerinde duran çelişkiyi rafa kaldırma ihtimalleri doğacak.
Hatırlayın, 2000'lerin ortalarında TÜSİAD'çılar "gönlümüz CHP'de, aklımız AK Parti'de" derlerdi.
Fakat dahası var.
Söz konusu koalisyon olursa bu takdirde mezkur çevreler, 2010 sonrasında "düçar oldukları "aşırı politikleşme"nin önüne geçebileceklerini ve bu nedenle yaşadıkları "itibar kaybını" telafi edebileceklerini düşünüyorlar.
Ama en çok da, daha fazla kazanabileceklerini ve siyasi iktidar hissini yeniden tadabileceklerini varsayıyorlar.
Bazı yazar-çizer arkadaşlarım ise muhtemel AK Parti-CHP koalisyonuna "toplumsal uzlaşma" perspektifi ile bakıyorlar.
Ben bu beklentiyi gerçekçi bulmuyorum.
CHP içindeki "ideolojik çekirdek" bu beklentinin karşılanmasının önündeki en büyük engel.
Uzlaşmak için yan yana gelmek yetmez, hatta bazen yan yana gelmek yeni ve daha derin &cce