3 gün sonra Türkiye sandığa gidiyor. Yarışan partilerin ortak kanaati bu seçimin çok önemli, hatta hayati olduğu. Bütün partiler ve hatta ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı seçimlere katılmaya davet ediyor. Pek muhtemeldir ki, seçimlere ciddi bir katılım olacak. Bu durum, ülke demokrasisinin sağlık işareti olarak okunabileceği gibi, HDP'nin olası başarısızlığı halinde üreteceği "meşruiyet tartışması"nı da anlamsız hale getirecektir.
***
Siyaset sahnesine baktığımızda iktidar partisinin bütünlüklü bir rakibinin olmadığını görebiliriz. AK Parti, farklı toplum kesimlerine aynı anda hitap edebil- me özelliğine sahip tek parti konumunda. Muhalefet partilerinin her biri, AK Parti ile tekil alanlarda, kesitsel olarak mücadele edebiliyor. Ne CHP, ne MHP ne de HDP, bu bağlamda ne bir "Türkiye partisi" ne de bir "kitle partisi" özelliği gösterebiliyor. Muhalefet partileri, AK Parti'nin başarısızlığına odaklı bir başarı algısına sahip. Bu, 2002'den beri böyle. Bunu AK Parti'nin başarısı olarak okuyabileceğimiz gibi muhalefet partilerinin başarısızlığı olarak da okumamız icap ediyor.
2002'den bu yana muhalefet partileri iktidarın politikasına değil, kimliğine muhalefeti tercih ettiler. Siyaset sahnesinde içerik yerine biçim tartışmasını öne çıkardılar. İktidar olmak yerine iktidarı yıkmayı esas aldılar. Seçim günü yaklaştıkça muhalefetin söylemlerindeki ortaklaşma da artıyor. Bir yandan oylarını artırmak için rekabet etseler de, diğer yandan aynı söylemleri kullanarak seçmene yaklaşıyorlar. Bunun nedeni her birinin kendi kemikleşmiş seçmenine güvenmeleri ve oylarını "AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı" üzerinden artırmayı hedeflemeleri.
Erdoğan karşıtlığı daha önce CHP ve MHP'yi birbirine ciddi şekilde yaklaştırmıştı. Bu seçimde CHP, HDP ile ciddi bir söylemsel ortaklaşma içinde. Bundan çok daha ilginç olan nokta ise, HDP ve MHP'nin aynı söylem haritası içinde siyaset yapmaları. Hiç kuşkusuz 17 Aralık sonrasında ifşa olan Paralel Yapı bu söylemsel ortaklaşmanın mimarlarından biri.
***
Türkiye'de siyaset mühendislerinin düştüğü en büyük yanlışlardan biri toplumu hafızasız addetmeleri. Toplumun siyasal belleği sanılandan çok daha güçlü ve o nedenle her seçimde sahici tepki veriyor. Medyada üretilen politik imajlar üzerinden değil, kendi belleğindeki sahici imgeler üzerinden karar alıyor.
Toplum için adalet, istikrar, refah, tanınma ve itibar esas. AK Parti, bu alanlarda bir "icraat" ve bir "umut" kaynağı olarak algılandığı için destek buldu. Eğer gerçekten bu algı ortadan kalkarsa o takdirde AK Parti'nin başarısızlığından bahsedilebilir.
AK Parti 2015 için bu algıya hâlâ sahip. AK Parti, dört yıl seçimin olmadığı bir ortamda ülkeyi yönetecek. Bu, AK Parti'nin önüne ciddi imkânlar açacak. Bununla birlikte bu dört yıl, AK Parti'nin kendi tarihindeki en önemli imtihan dönemi olacak. AK Parti, yeni Türkiye'yi kurumsallaştırma ajandasını hayata geçirebilirse, hâkim parti olarak varlığını ve etkinliğini sürdürebilecek. Aksi takdirde gerileyecek.
***
Bu dört yıllık süreç, AK Parti'ye yönelik sentetik eleştirilerin ortadan kalkacağı, bunun yerini sahici eleştirelliğin alacağı bir dönem olacak. Siyaset normalleştikçe, siyaseti kirleten paralel odaklar sahneden çekildikçe sahici eleştiri ve muhakeme güç kazanacak.
7 Haziran seçimleri muhalefet partileri için, iktidar partisine çelme takmak için neredeyse son fırsat. İktidar partisi içinse yeni Türkiye'yi kurumsallaştıracak yapısal reformları yapmak için gerçek bir imkân. Eğer ki iktidar partisi bu imkânı elde edemezse, bu durumda yeni Türkiye yolunda edinilmiş birçok kazanım tarih olacak.
8 Haziran sabahı daha güzel bir Türkiye'ye uyanmak temennisiyle...
[Sabah, 4 Haziran 2015]