‘Siyasi çözüm’ ifadesini herhalde bizim kadar çok duyan millet azdır. GeçmiÅŸ tecrübeler bize ‘siyasi çözümden’ murad olunan sulhun genellikle vuku bulmadığını ya da çok gecikerek hayata geçebildiÄŸini göstermektedir. Türkiye açısından senelerce en sıcak ÅŸekilde yaÅŸadığımız Kürt meselesi ve PKK terörü bu duruma en acı örneklerdir.
Mahiyeti çok farklı olsa da metodolojik olarak benzer bir tartışma bugünlerde Suriye krizi içinde popüler bir baÅŸlık halinde dolaşıma sokulmaya baÅŸlandı.
Suriye krizine siyasi çözüm konuÅŸulurken yaygın medyatik söylemde kabaca üç dinamik ön plana çıkmaktadır: a) Esed iktidarı bırakmadığı ya da devrilmediÄŸi için bu yol denenmelidir, b) Türkiye Suriye politikasını deÄŸiÅŸtirmelidir ve müzakereyi tercih etmelidir ve c) Rusya'nın siyasi çözüm tezleri haklı çıkmıştır.
Ä°ÅŸin ilginç yanı bu yaygın söylemi Türkiye içerisinde yüksek sesle dillendiren siyasilerin ya da medyadan isimlerin kahir ekseriyeti, Kürt meselesi ve PKK'nın silahsızlandırılması sürecinde kaba bir güvenlikçi perspektifi sahiplenmekteler. Türkiye'de güvenlikçi, Suriye'de siyasi çözümcü yaklaşımın derin çeliÅŸkisini öncelikle not etmekte fayda var. Dolayısıyla Suriye'de 'siyasi çözümden' yüksek sesle bahseden muhalefet partileri ve ilgili isimlerin gerçekten bir çözüm istedikleri ÅŸüphelidir. Baas rejiminin katliamları karşısında soÄŸukkanlılığını ahlaki bir iflasla koruyarak 'siyasi çözümü' dillerinden düÅŸürmeyen isimlerin, kendi ülkesinde akan kanı durdurmak için baÅŸlatılan bir giriÅŸimi ihanet düzeyinde deÄŸerlendirmesi en nazik ifade ile tutarlı deÄŸildir.
Benzer bir tutarsızlık Suriye krizinde de hayata geçmektedir. Öncelikle Suriye'deki kriz, Arap isyanlarına benzer bir süreçle baÅŸlamadı. Yani milyonlar sokaklara döküldüÄŸü için Baas ile halk arasında bir gerilimle süreç baÅŸlamadı. Aksine Baas rejiminin katliamını protesto eden lokal ve sayıca oldukça az olan kitleleri bile kanlı bir ÅŸekilde sokaktan çıkarmak için tekrar katliam yapmasıyla baÅŸladı. Yani basit siyasi müdahalelerle yönetilebilecek bir sorun, Esed tarafından kanlı bir hale sokuldu. Esed'in iktidarı kesinlikle tartışma konusu deÄŸilken bile, baÅŸvurmadığı siyasi çözümden, iktidarına yeniden dönme umudunu yitirdiÄŸi bir dönemde Esed'in ve Rusya'nın ne anladığı muÄŸlaktır. Krizin başında da bugün de Esed için mesele hiçbir zaman siyasi çözüm deÄŸil, iktidarının geleceÄŸiydi. Dün iktidarını koruyarak bile geçiÅŸ sürecine razı olmayan Esed'in, bugün kaybedeceÄŸi ÅŸeylerin asgari düzeyde olduÄŸu bir senaryoda çözüme rıza göstermesi gerçekçi deÄŸildir. Kaldı ki, geçmiÅŸteki Arap Ligi giriÅŸimi, Annan Planı, Brahimi görüÅŸmeleri ve ilk Cenevre toplantısı bugün Baas yönetimine önerilenden çok daha ileri teklifler getirmiÅŸ ve sonuçsuz kalmıştı.
Ä°kinci husus olarak, Türkiye'nin "Esed yıkılmadı, o halde Türkiye hatasından dönüp siyasi çözümü desteklemelidir" tezinin ciddi bir analiz veya tespit olarak yaygın hale gelmesini hayretle izliyoruz. EÄŸer Suriye'de yaÅŸananlara dair bir hafıza kaybı yaÅŸamadıysak, Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmak için, geçmiÅŸ üç yıl içerisinde en fazla mesai harcamış ülkenin Türkiye olduÄŸunu hatırlamamız gerekmektedir. Kriz baÅŸladıktan sonraki altı ay boyunca neredeyse her hafta farklı kurumlardan isimler bir siyasi &cc