Medyamızın malum kesimi bugünlerde bir telaş içerisinde.
Bundan 1-2 öncesine kadar daha sık buldukları bugünlerde ise iyice seyrelmiş olan ülke için endişeleniyor görüntüsü altında umutsuzluk pompalama fırsatlarından birisini buldular.
Hatırlayalım bir ara ekonomik krize umut bağlamışlardı.
Küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmanın Türkiye'ye etkilerini kriz tellallığı yaparak okuyucuya ve izleyiciye sunarlardı.
Sureta niyetleri iyiydi, vatandaşın alım gücünün düşmesinden, piyasaların kötüye gitmesinden korkuyorlardı.
İşyerlerinin kapacak, insanların işsiz kalacak olma ihtimali onları üzüyordu.
Görüntüyü böyle verirken içten içe 'hadi inşallah' çekerek seviniyorlardı. İnşallah bir ekonomik kriz çıkar da medya operasyonları ile, siyaset dışı müdahaleler ile yıkılmayan AK Parti iktidarı seçmen tarafından sandıkta cezalandırılır, diye ümitleniyorlardı. Nereden bakarsan bak gayrı-milli bir tutum ama bizim medyanın malum kısmı için gelişme bile sayılır. Zinde güçleri göreve çağıran yaklaşımdan, ekonomik kriz pahasına da olsa iktidarın sandıkta değişmesine razı olmak zorla kat edilmiş olsa da büyük mesafe. Şüphesiz 15 Temmuz sonrasının milli kenetlenme ortamı da medyanın malum kesimine istediği operasyonları yapma, 'yandık, bittik, kül olduk' diye ümitsizlik pompalama imkanı vermiyordu.
Şimdi şartlar daha müsait hale gelince ellerine kaçırmak istemedikleri bir ümitsizlik pompalama fırsatı geçti. Malum Almanya ile ilişkilerimiz problemli bir süreçten geçiyor. Aslında buna karşılıklı ilişkilerin problemi de denemez. Almanya Türkiye ile eşit şartlarda ilişki kurmaya yanaşmadığı için problem doğuruyor. Almanya istiyor ki eskisi gibi olsun, Türkiye karşıtı tutumu her zaman yanına kar kalsın. Haliyle Türkiye de Almanya'ya aynı şartlarda cevap verince alışmadıkları için rahatsız oluyorlar. Zaman meselesi bir yerde...
Böyle böyle alışacaklar, ya Türkiye'ye karşı tutumlarını değiştirecekler ya da Türkiye'nin karşı tutumundan rahatsız olmamayı öğrenecekler.
Öte yandan Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın alma meselesi var. Uzun bir mazisi var Türkiye'nin hava savunma sistemi arayışının. Yıllarca ülkemizin hava savunmasını için şu aralar bize faydası oldukça şüpheli olan müttefiklerimize güvendik. Daha doğrusu hemen hemen her alanda devam eden 'kendine terk edilmişlik' hava savunmamız için de geçerliydi. Yılların ihmali neticesinde geldiğimiz noktada Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verecek bir hava savunma sistemi yoktu. Bir yandan yerli ve milli savunma sanayi hamleleri kapsamında kendi silahlarımızı üretmeye, diğer yandan da daha gelişmiş alternatifler için arayışa başladık. Gelinen noktada Rusya ile anlaşma sağlandı. Türkiye Rusya'dan dünyadaki en gelişmiş hava savunma sistemlerinden birisi olan S-400'leri satın alacak. Vaktiyle daha düşük versiyonu olan S-300'leri Kıbrıs Rum Kesimi'nin aldığı, Türkiye'nin yoğun tepkisi sonucunda adaya yerleştirilemeyen fakat Yunanistan'a yerleştirilen bir savunma sistemi. Tabii o zaman bu hiç sorun olmamıştı ama şimdi Türkiye aynı savunma sistemini almaya çalışınca başta ABD olmak üzere diğer müttefiklerimiz endişelendiler. Dedik ya zaman meselesi onlar da alışırlar zamanla.
Evet, zamanla alışacaklar ama medyanın malum kesimi için bu geçiş süreci eşsiz bir fırsat sunuyor. 'Türkiye için endişelenmek' görüntüsü altında ümitsizlik pompalama, 'yandık, bittik, kül olduk' retoriği yapma, 'batıdan bir uzaklaşırsak iki yakamız bir araya gelmez' korkusu salma fırsatı...
Zaman bizim medyanın malum kesimi için de her şeyin ilacı. Türkiye'yi batıya doğuya mesafesi; ona buna yakınlığı üzerinden anlamayı bırakıp, milli menfaatini ve güvenliğini merkeze koyup kendi yolunu çizen bir ülke olarak görmeye başlayacaklar zamanla. Hatta şimdiden başlasalar, bu Türkiye'nin onların da ne kadar hoşuna gittiğini fark edecekler. Zamanla onlar da sevecek bu Türkiye'yi!
[Takvim, 02 Ağustos 2017].