"Türkiye'nin Kürt Sorunu Algısı" başlıklı araştırma, toplumun Kürt meselesini nasıl algıladığı, çözümü nerede gördüğü, iktidar ve muhalefet partilerinin mevcut açılıma yönelik tutumlarını nasıl bulduğu, açılım çerçevesinde dillendirilen talepleri nasıl karşıladığı ile ilgili ilginç ve önemli veriler sunuyor. Bu dizinin daha sonraki bölümlerinde araştırmanın ortaya çıkardığı veriler ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
Türkiye'nin en önemli siyasal sorunu nedir? Ancak bu soruyu sorarak, Kürt meselesini doğru bir bağlamda ve çerçevede ele alabiliriz. Bu bağlam birden fazla dinamiğin Kürt meselesini öne çıkardığı, Kürt meselesinin de birden fazla faktörden etkilenen çok boyutlu bir sorun olarak en üst sırada geldiğini göstermektedir. Hem iç hem de dış politikamızı doğrudan bir biçimde etkileyen başka bir sorun yoktur. Kürt meselesi iç politikada partilerin aldığı desteği, partilerin Türkiye geneline hitap etme becerisini, toplumsal ve siyasal krizlerin sinir uçlarını etkileyen bir sorundur. Dahası Türkiye'nin normalleşme sürecindeki sıkıntılarını doğrudan yansıttığı gibi, devlet ve milletin arasındaki bariyerlerin ve gerilimlerin odak noktalarından birini de oluşturmaktadır. Bu konuda söyleyecek bir sözü ve temsil gücü olmayan partiler veya sadece bu konuya sıkışan partiler bir bölge partisi olmaktan kurtulamamaktadır. Dış politikada da Ortadoğu açılımının en önemli kapılardan birisi olan Irak'la ilişkilerimizi etkilediği gibi, enerji yolları ve dış politikadaki yeni ufukların kendini gerçekleştirmesi sürecinde en önemli başlıklardan birisidir. Sonuç itibarıyla Kürt meselesi hem iç politika kriterleri hem de dış politika açısından Türkiye'nin en önemli siyasal sorunudur. Bu mesele artık siyasal bir ilgi, çevre veya ideolojik angajmanları aşmış, bütün kesimleri ve pozisyonları kesecek bir biçimde memleketin en önemli siyasal sorunu haline gelmiştir. Zaten bu durum, son 25 yıl boyunca yapılan araştırmaların da gösterdiği üzere vatandaşın zihninde de karşılık bulmaktadır. 'Kürt sorunu, PKK ve terör' cevabının her zaman ekonomik sorunlardan sonra ilk sırada yer alması bunun bir göstergesidir. Bu bağlam, soruna yönelik güvenlik merkezli yaklaşımların niye işe yaramadığını zaten yeterince anlatıyor. Toplumsal ve siyasal kesişmelerin ve krizlerin odağında bulunması sorunu göz ardı etme tavrının da devam ettirilmesini imkânsız kılıyor. Dolayısıyla böylesi bir meseleye Türkiye'nin kararlı bir biçimde çözüm aramaya çalışmasından daha doğal ve gerekli bir çaba olamaz. Bu durum, zihinsel ve siyasal tembellikleriyle, Türkiye'nin her tür inisiyatif geliştirme girişimini dış güçlere bağlama çabası içinde olanların görmekten imtina ettiği bir tablodur. Türkiye, Kürt meselesi konusunda bir dönüm noktasındadır ve bu dönüşüm Türkiye'nin normalleşme ve iç konsolidasyon ihtiyacının dayattığı bir dönüşümdür. Araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlar, dikkate alınması gereken sıkıntıları işaret etmekle beraber, gelecek adına ümitvar olmamızı da sağlıyor. Bugüne dek uygulanan yöntemlerin etkili olmadığı konusunda vatandaşlarımız arasında bir mutabakat söz konusudur. Daha da güçlü bir mutabakat, Türkiye'nin toplumsal bütünlüğünü mümkün kılan değerler konusunda da geçerlidir. Farklı etnik kimlikleri bir arada tutan en önemli bağ olarak, 'ortak inanç, duygu, değer ve tarih' algısı öne çıkmaktadır. Memlekete aidiyet duygusu, aynı şekilde yüksek çıkmıştır. Somu.