18 Ağustos'ta AK Parti 6. Olağan Kongresini yaptı. AK Parti bir kongreler veya kurultaylar partisi değil. Kuruluşundan bugüne normal akışında gerçekleşen altı olağan kongre ve üç olağanüstü kongre yaptı. Zaten olağanüstü kongrelerin ikisini de siyasal gelişmeler ve hukuki prosedürler zorunlu kıldı. 2014 yılında Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi sonucunda, o günkü anayasal kurallar gereği partisi ile ilişiğini kesmesi gerektiği için ilk olağanüstü kongre gerçekleştirildi. Erdoğan Genel Başkanlığı Davutoğlu'na bıraktı. Bir diğer olağanüstü kongre ise, 16 Nisan referandumunda kabul edilen "partili cumhurbaşkanlığı" uygulamasının bir sonucu olarak, Erdoğan'ın tekrar AK Parti Genel Başkanlığı'nı devralması için 21 Mayıs 2017'de yapıldı.
AK Parti bir kongreler partisi olmasa da siyasette kendi kongre yapma tarzını geliştirmiş durumda. Bu kongre tarzını düzen, sükûnet, yüksek katılım, coşku ve değişim karakterize ediyor. AK Parti kongreleri müthiş bir tertip ve düzen içinde gerçekleştiriliyor. Tartışma ve kavga olmadan tamamlanıyor. AK Parti kongrelerine gerek Türkiye'nin dört bir yanından gelen teşkilat mensupları gerekse diğer siyasi parti temsilcileri, yabancı devlet başkanları, yabancı devlet misyon temsilcileri, uluslararası kuruluşların yetkilileri ve STK temsilcileri gibi aktörler her zaman yüksek seviyede katılım gösterir. AK Parti kongrelerine coşku hakimdir. Teşkilatların bu coşkusu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması ile tavan yapar. 6. Olağan Kongreyi yerinde gözlemleme imkanı buldum ve bu bahsettiklerimin tümü bu kongrede de gerçekleşti.
AK Parti kongrelerindeki klasiklerden biri liderin konuşması ve bu konuşmanın ana omurgasıdır. Bu konuşmada, AK Partinin dayandığı ilkeler ve değerler seti partililere ve kongreyi takip edenlere hatırlatılır, geçmişte yapılan hizmetler ve gelecekte yapılacaklar anlatılır, siyasetin gündemini meşgul eden konuya bağlı olarak ulusal ve uluslararası kamuoyuna mesaj verilir, parti yönetimi ve hükümet icraatları açısından muhasebe yapılır ve kadro yenilenmesine yönelik sinyaller verilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 6. Olağan Kongre'deki konuşması da tüm bu unsurları içeriyordu. Elbette, sıcak mesele olması nedeniyle konuşmada ABD ile olan gerilime ve ekonomik savaşa ilişkin cümleleri daha fazla dikkat çekti. Erdoğan "Zahirde bize stratejik ortak gibi gözüken, ama bizi stratejik hedef haline getirenlere teslim olmadık, olmayacağız" diyerek, ABD'ye ve uluslararası kamuoyuna mesajını verdi. Ekonomik savaşı Türkiye'nin kazanacağını vurguladı. "Büyük devletlerin imtihanı büyük olur" ve "Artık oyun bozan değil, oyun kuran bir Türkiye olacak" sözleri ile Türkiye'yi uluslararası sistemde konumlandırdığı yeri duyurdu ve meydan okuyan tavrını sürdürdü.
6. Olağan Kongre'nin en önemli siyasi çıktısı, AK Parti'de yaşanan değişim oldu. Kongre öncesinde parti yetkilileri MKYK ve MYK'da değişim olacağına dair ipuçlarını veriyordu. Öyle de oldu, MKYK'ya 29 yeni isim girdi. Böylece MKYK'da yüzde 60'a yakın değişim yaşandı. Bu değişim rüzgarı MYK'yı da etkiledi.
Bu nicel değerlendirmenin ötesinde, AK Parti üst yönetiminde yaşanan değişimi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bağlamında analiz etmek gerekiyor. Üst yönetim açısından yaşanan değişim aslında bir siyasi parti olarak AK Parti'nin yeni sistemin gerekliliklerine uyum çabası. Yeni sistemde bakanların temel olarak özel sektörden ve bürokrasiden atanması ve siyasetten ziyade icraya odaklanmaları esas. Yani, siyaset ile icra birbirinden ayrılmak isteniyor. Bu nedenle, yeni sistemdeki aktif bakanlara MKYK'da veya MYK'da yer verilmedi. Nitekim Kongre'de AK Parti tüzüğünde değişikliğe gidildi ve "Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliği ile Cumhurbaşkanı Yardımcılığı veya Bakanlık görevi aynı kişide birleşemez. Bu görevlerden birine atanan MYK üyesinin üyeliği, atama kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı gün kendiliğinden sona erer" fıkrası tüzüğe eklendi. Bu düzenleme yeni sistemde milletvekili olan kişinin bakan atanırsa milletvekilliğinin düşmesi uygulamasının parti düzeyindeki devamı olarak değerlendirilebilir.
Ayrıca, yeni sistemde siyasal partiler politika geliştirme ve siyaset üretme süreçlerinin merkezinde yer alacak. Bakanlar çoğunlukla milletvekili olmayan kişiler arasından atandığı için bakanların milletvekilleri ve iktidardaki parti ile bağları parlamenter sisteme göre zayıflayacak. Dolayısıyla, vatandaşların talep ve ihtiyaçlarının siyaset arenasına taşınması ve politika önceliklerine dönüştürülmesi açısından yaşanabilecek kopuklukları ortadan kaldırmada siyasi partiler daha kilit roller üstlenecek. Aslında halkın içindeki ve en yakınındaki birimler olarak parti teşkilatları vatandaşların sorun, beklenti ve taleplerini toplayacak ve genel merkeze iletecek. Genel merkez ise, önceliklerin tespiti ve politika önerilerinin geliştirilmesinde Cumhurbaşkanlığı Teşkilatındaki ofis ve kurullara ek olarak devreye girecek. AK Parti Genel Merkezi'nin yeni sistemdeki bu potansiyel rolünden olsa gerek siyasi tecrübe ön planda tutuldu ve bir önceki dönemin hemen hemen tüm bakanlarına yeni MKYK'da yer verildi. Böylece AK Parti Genel Merkezi'nin politika geliştirme kapasitesi artırılmak istendi.
[Fikriyat, 23 AÄŸustos 2018].