Avrupa Birliği'ni zorlu bir kış dönemi bekliyor. En fazla doğal gaz ithalatının gerçekleştirildiği ülke olan Rusya, Ukrayna Savaşı sonrasında Birlik tarafından alınan yaptırım kararlarının bedelini ödetmeye başladı. Savaşın başında Putin yönetimi gaz sevkiyatını sürdürmeyi planladığını açıklamıştı. Ancak 6 ayı geride bırakan savaş bu süreçte Birlik üyesi ülkelerin artan yaptırım kararlarını da beraberinde getirdi. Bu durum, Gazprom'un doğal gaz üretiminin yanı sıra ihracatını da kısmasına neden olurken Avrupa için ise tehlike çanları çalmaya başladı. Komisyon ve üye ülkeler birbiri ardına açıkladıkları tasarruf önerileriyle eleştirilere hedef olurken uzun vadede AB'nin Rus gazına mecbur olmayacağı bir senaryo olası görünüyor. Ancak kısa vadede Birliğin işi oldukça zor görünüyor.
Ukrayna Savaşı'nı Takiben Atılan Adımlar
Kırım'ın ilhakından bu yana yayınladığı hemen her politika önerisinde genelde enerji güvenliğini artırma, özelde ise Rusya'ya olan bağımlılığını azaltma hedefi belirleyen AB bu hedefe ulaşmak şöyle dursun Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını artırmıştı. 24 Şubat tarihinde başlayan Ukrayna Savaşı ise AB açısından petrol, doğal gaz ve kömür gibi enerji kaynaklarının en fazla ithal edildiği ülke olan Rusya'ya bağımlılığı azaltmak için ciddi bir sınav başlattı.
Savaşın başlamasıyla Rusya'nın işgalini daha fazla finanse etmek istemeyen AB, Rus enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmak adına ilk adımı 8 Mart tarihinde attı. Komisyon tarafından açıklanan "RePowerEU" önerisi Birliğin Rus gazı ithalatını yılsonuna dek üçte iki oranında azaltmayı -ki burada baz alınan 2021 yılında Rusya'dan gerçekleştirilen toplam 155 milyar metreküplük doğal gaz ithalatı-, 2030'a dek ise tamamen sonlandırmayı hedefliyordu. Ancak kısa vadede bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik öneriler sunmuyordu.
18 Mayıs'ta paketin genişletilmiş halini açıklayan Komisyon temelde; i) ABD, Azerbaycan, Avustralya ve Katar'ın aralarında bulunduğu çok sayıda ülkeden hali hazırda ithal edilen doğal gaz miktarının artırılmasını; ii) İsrail, Nijerya, Senegal ve Angola gibi ülkelerle de olası doğal gaz projelerinin görüşülmesini, iii) gaz depolarının Kasım ayına dek yüzde 80 doluluk oranına ulaştırılmasını planlıyordu. Ek olarak yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma oranlarının artırılması, yeşil hidrojen yatırımlarının hızlandırılması ve doğal gaz tüketiminin yoğun olduğu demir-çelik ve kimya endüstrilerinde tasarruf yapılmasını da öngörüyordu. Bu, yılsonuna dek 10 milyar metreküplük ilave boru gazı ve 50 milyar metreküp ilave LNG ithal edilmesi ve termostatların yalnızca 1 derece kısılmasıyla gaz talebinin 10 milyar metreküp azaltılması anlamına gelmekteydi. Bu sayede Rusya'dan ithal edilen gaz miktarının 30 ile 70 milyar metreküp azaltılabileceği öne sürüldü.
Komisyon tarafından açıklanan ve en fazla tartışma yaratan bir diğer öneri "Save Gas for Safe Winter" toplam gaz tüketiminin Mart 2023'e dek gönüllü bir şekilde yüzde 15 oranında azaltılmasını hedefledi. Rusya'dan Avrupa'ya iletilen gazın yüzde 40'ını taşıyan Kuzey Akım 1'in gaz akışının önemli ölçüde azalmasının ardından gelen öneri hane halklarından sanayiciye, elektrik üreticilerine tüm tüketicilerin gaz tasarrufu yapması anlamına gelmektedir.
Ancak her iki öneri de üye ülkelerin Rus gazına bağımlılık oranlarının farklılık göstermesi nedeniyle büyük tartışmalara yol açmıştır. Polonya kendi isteği ile yılsonuna dek Rusya'dan gaz alımını bitireceğini açıklarken Macaristan muafiyet talep etmiştir. Rusya'dan en fazla doğal gaz ithal eden ülke olan Almanya ise kendi ulusal çıkarı için gaz yaptırımlarına en yoğun şekilde karşı çıkan ülkeler arasında yer almıştır. İspanya, İtalya, Macaristan, Portekiz ve Yunanistan da gaz tüketiminin yüzde 15 düşürülmesine karşı çıkmış, Almanya gibi olası gaz kesintisinden en fazla etkilenmesi beklenen ülkelerin bu sorunu kendi başlarına çözmeleri gerektiğini savunmuştur. Konsey'de dönem başkanlığını Çek Cumhuriyeti'nin alması sonrasında ise önerinin üzerinde değişiklik yapılarak kabul edilmesi sağlanmıştır. Buna göre AB'nin gaz arzı kesintisi için olağanüstü alarm durumuna geçmesi üye ülkelerin kabulüne bağlanmış, en az 5 ülkenin bir araya gelerek alarma geçilmesi talebi iletebilmesi sağlanmıştır.
Kömüre Dönüş, Fosil Gazın ve Nükleer Enerjinin "Yeşil"leştirilmesi
Savaşın ilerleyen zamanlarında Gazprom'un gaz arzını güvenlik, teknik aksaklıklar ve yaptırım gerekçeleriyle azaltması daha fazla önlem alınması gerektiğine işaret etmiş, Birliğin yanı sıra üye ülkelerin bireysel tasarrufları da ön plana çıkmaya başlamıştır. Almanya bu noktada en dikkat çeken ülkelerden biridir. İklim değişikliği ile mücadele kapsamında belirlediği hırslı hedeflerle anılan ülke radikal bir şekilde kömür ve nükleer enerjinin kullanımını sonlandırma hedefini ertelemeyi gündemine almıştır. Bu sayede elektrik üretimi kaynaklı gaz talebinin azaltılması ve kesintisiz elektrik arzı sağlanması planlanmaktadır.
Kömür ve nükleerin yanı sıra doğal gazdan elektrik üretiminin teşviki için Fransa, Polonya ve Belçika gibi çok sayıda ülkenin elektrik üretiminde bu kaynaklara ağırlık verilmesini tartışması üzerine AB de belirlediği tüm iklim hedeflerini bir kenara koyarak fosil enerji kaynağı olan doğal gazı ve nükleer enerjiyi "yeşil finansman" kapsamına almıştır. Bu bağlamda kömür santrallerinin yerini almak üzere kurulacak olan doğal gaz termik ve nükleer güç santralleri yeşil dönüşüm için ayrılan finansman desteğinden yararlanabilecektir. Bu karar Danimarka ve İspanya gibi bazı ülkelerde iklim değişikliği ile mücadeleyi baltalayacağı ve "2050'de ilk karbon-nötr kıta olma" hedefine ulaşılmasını engelleyeceği nedeniyle tepki görse de 20'den fazla üye ülke tarafından desteklenmektedir.
Üye Ülkelerin Aldıkları Diğer Önlemler
Temmuz ayında bakım gerekçesiyle 10 günlüğüne Kuzey Akım 1'in gaz akışını durduran, ardından hattın akışını önce yüzde 40 yüzde 20 seviyelerine çeken Gazprom AB genelinde arzın daha da azalacağı endişelerine neden olmuştur. Şirketin AB'ye ihraç ettiği doğal gaz miktarının 1 Ocak-1 Ağustos arasında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30'a yakın gerilediği tahminleri endişeleri daha da yükseltmiştir.
Böylesi bir ortamda Birliğin en büyük iki ekonomisi, Almanya ve Fransa enerji şirketlerindeki devlet kontrolünü artırma yönünde adımlar atmaktadır. Artan gaz fiyatlarının AB genelinde rekor düzeyde elektrik fiyatlarına neden olarak şirketleri iflas tehlikesi ile karşı karşıya bırakması her iki ülkede alınan kararlarda etkili olmaktadır. Fransa'da ülkenin en büyük enerji şirketi olan EDF'nin tamamının millileştirilmesine, Almanya'da ise Uniper'in 15 milyar avro karşılığında yüzde 30 hissesinin Alman hükümetinin kontrolüne geçirilmesine karar verilmiştir. Hali hazırda EDF'nin yüzde 84'ünün devlet tarafından kontrol ediliyor olması tamamının ulusallaştırılmasının önemli bir değişikliğe yol açmayacağı iddialarına neden olmaktadır. Ancak AB tarafından her iki ülkeye de yapılacak değişikliklerin Birliğin rekabet mevzuatı ile uyumlu olduğundan emin olunması yönünde uyarılar yapılmaktadır.
Son olarak bazı üye ülkelerde doğrudan enerji tasarrufunu artırmak için de çeşitli kararlar alınmaktadır. Fransa'da klimalı mağazaların kapılarının kapalı tutulmasına, açık bırakılması halinde ise 750 Avro cezaya çarptırılmasına; kamu binalarında iç sıcaklığın yalnızca 26 dereceyi aşması halinde klima kullanılması; ve gece saat 1'den sabah 6'ya dek ışıklı reklam tabelalarının yasaklanmasına karar verilmiştir. Almanya'ya çok sayıda tarihi yapının ve kamu binasının ışıklandırmasına son verilirken bazı kamusal alanlarda sıcak su temini durdurulmuştur. Yunanistan'da hükümet kamu binalarında klima derecelerinin 27'nin altına düşürülmesini yasaklamış, mesai saatleri dışında gerekli olmayan tüm elektronik cihazların kapatılmasını talep etmiştir. İtalya'da da klimaların ısıtma ve soğutma için kullanabileceği maksimum dereceler belirlenmiş ve bunun dışına çıkılması yasaklanmıştır.
Alınan kararların tamamı AB'nin doğal gaz talebinin azaltılması ve depoların en az yüzde 80 doluluk oranıyla kışa giriş yapabilmesi içindir. Ancak kış mevsiminin beklenenden sert ve uzun geçmesi halinde yalnızca geçici bir süreliğine çözüm sunacak depoların da yeterli olmayacağı açıktır. Bu sebeple ilerleyen günlerde AB genelinde önlemlerin artırılması beklenmektedir.
[Sabah, 6 AÄŸustos 2022].