ABD'nin 46. Başkan'ı Biden çarşamba günü yemin ederek göreve başladı. Yemin töreninde içeride ülkesini "iyileştirme ve birleştirme" amacına vurgu yaptı. Dışarıda hedefi "ittifakları onarmak ve dünya ile yeniden ilgilenmek" olarak belirledi. Anomali olarak görülen Trump "geri geleceğim" diyerek gitti. Arkasında beyaz milliyetçiliğin dalgası olarak Trumpizm kaldı. Göçmenlere, kadınlara ve ırk farklılıklarına değer verdiğini kabinesinin kompozisyonunda gösteren Biden'ın Trumpizm'i bastırabilecek bir ideoloji ve kimlik temeli inşa edip edemeyeceği henüz belirsiz. Neticede Trump ile Biden'ı karşı karşıya getiren politikalar aslında Amerikalıların "Biz kimiz?" sorusuna verdikleri çatışan cevapların rekabetiydi. İçeride ve dışarıda konsolidasyonu sağlamak için Trumpizm'i aşacak şekilde Bidenizm üretilebilecek mi? İsterseniz Bidenizm yerine Amerikalıların sevdiği gibi Biden doktrini de diyebilirsiniz.
Bidenizm mümkün mü?
"ABD geri döndü" söyleminin içinin nasıl dolacağını iddialar kadar imkânlar ve büyük güçlerin yeni ABD politikalarına cevapları da belirleyecek. Amerikan müesses nizamının ve liberal medyanın tüm gücüyle Biden'ın yardımına koşacağı açık. Ancak Biden yönetiminin, hem Cumhuriyetçileri de kapsayacak ortak politikalar geliştirmesi hem de Obama ve Trump döneminin küstürdüğü müttefikleri ile yeni bir ilişki kurması gerekiyor. Çin ve Rusya'yı sınırlandırmak için Avrupa'dan Asya'ya ve Türkiye'ye kadar müttefiklerinin rızasını kazanmak durumunda. İlk işaretler olumlu değil. Biden'ın dışişleri bakanı adayı Antony Blinken'ın Senato'daki konuşmasında S-400'ler konusu etrafında Türkiye ile ilgili "Sözde stratejik partnerimizin, bizim en büyük stratejik rakiplerimizden Rusya ile aynı çizgide olması fikri kabul edilemez" demesi Washington'ın sorun üreten, asimetrik ve bencil müttefiklik tanımlamasını aşmanın zorluğunu gösterdi. Blinken, Senato'ya güven vermek için Türkiye'ye yaptırımların artırılabileceğini ima etmiş olabilir. Umalım ki, Obama döneminden kalma bu tavır ana politika haline gelmesin. Zira ABD'nin kendi küçük çıkarları için müttefiklerinin hayatigüvenlik kaygılarını ihlal etmesinden dünya yoruldu artık. Elbette Suriye'de PKK'nın kolu olan YPG'ye binlerce TIR silah vererek ve FETÖ elebaşı Gülen'i besleyerek ABD, en çok Türkiye ile olan müttefiklik ilişkisinin içini boşalttı. Ancak Berlin başta olmak üzere Avrupa başkentleri de yepyeni bir müttefiklik tanımı bekliyor. ABD'nin ne hasımları ne Türkiye dahil müttefikleri 2012-2016 arası yıllardaki konumunda değil. Washington'daki muzaffer, gururlu Demokratlar aynaya bir daha bakarak yeni gerçekliğe adapte olmalı.
Olası kritik hata
Biden yönetiminin yapabileceği en kritik hata, Trump etkisinden kurtulalım derken "tek taraflı ve saldırgan küresel liderlik" rolü oluşturmaya çabalamaktır. Çabalamak diyorum, zira ABD-Çin rekabeti ve AB dahil diğer büyük güçlerin mevcut durumu "nostaljiye" imkân vermiyor. Her bir aktör yeni realitenin kabul edilmesini istiyor. Trump'ın kaotik, bencil Amerikan milliyetçiliği yaklaşımı "küreselci, demokrat, Neo-Con" tavırdan daha realist bir pozisyon olarak kalabilir. "Saldırgan" formda oluşturulacak Bidenizm, Trumpizm kadar dünya istikrarına zarar verebilir.
Ne yapmalı?
Biden'ın göreve başlamasıyla Washington- Ankara hattında ikili ilişkilere yeni bir ayar verileceği açık. Ankara, olumlu anlamda "yeni sayfa açma" iradesini açıkladı. Washington'daki ilk açıklama ve atamalardan S-400, YPG, Halkbank ve sözde Ermeni soykırımı konularının gerilim sebebi olacağı anlaşılıyor. İlk aylarda verilecek karşılıklı tepkiler kritik önemde. Demokrasiler ittifakını toparlama iddiasındaki Biden Yönetimi Türkiye'yi "ötekileştirme" hatasına düşmemeli. Demokratların ilk idealist heyecanı, yerini realist çıkarlara bırakana kadar diplomatik sabır gerekiyor. Gerilim konularını ikili ilişkileri kopuşa götürmeden paranteze alabilmek lazım. Yeni işbirliği alanlarını öne çıkarmak gerekli. Her iki başkentte de liderlerden kurumlara, lobi ve işadamı gruplarından sivil toplum kuruluşlarına kadar sabırlı ve ısrarcı diplomasi zamanı.
[Sabah, 22 Ocak 2020].