SETA > Yorum |
İşgücü Verilerinden Mesaj Var

İşgücü Verilerinden Mesaj Var

Geçen hafta açıklanan 2014 işgücü istatistikleri, kadının işgücüne katılım oranının %30,3 seviyesinde olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz Pazar, bir Dünya Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Kadınlar için daha adil bir hayat isteyen sesler, tüm dünyada var gücüyle yükseldi. Bu seslerin dikkat çektiği boyutlardan biri de, çalışma hayatı... Zira çalışma hayatı da, dünya kadının ezelden beri dertli olduğu konuların başında geliyor.

Eski çağlardan beri toplumda terzilik, çiftçilik, ebelik gibi işler üstlenen dünya kadınının, Sanayi Devrimi’yle farklı bir döneme girdiğini söyleyebiliriz. Nitekim dönüşüm yaşayan ekonomisiyle Batı, bu dönemde daha fazla işgücüne ihtiyaç duyar hale geldi. Böylelikle 18. yy. çalışma hayatında sıkça görülmeye başlayan Batılı kadınların, ağır şartlara maruz bırakıldığı ise, üzücü bir gerçek.

Emek sömürüsünde dönemin önde gelen ülkelerinden biri, maden ocaklarında kadınlara en ağır işleri reva gören İngiltere... Hamileliklerinin son gününe kadar dahi madenlerin derinlerinde çalıştırılan İngiliz kadınlara insan muamelesi yapılmadığına, kayıtlar şahit. Devrimle birlikte fabrikalarda da görülen Batılı kadın, ücretlerde ise erkeklerin üçte biri gibi seviyelerle uzun süre sömürüldü. Dolayısıyla tarihçiler devrimin, Batılı kadına faydadan çok zarar mı getirdiği meselesini nicedir tartışıyor.

OSMANLI’DA KADIN ÖĞRETMEN

Öte yandan, vasıfsız işlerin yanı sıra, örneğin ABD’de 19. yy’da kadınların üstlenmesine izin verilen nadir mesleklerden birinin öğretmenlik olduğunu görüyoruz. Bu asır, Osmanlı kadınının da, öğretmen olarak çalışma hayatında yer aldığı bir dönem... Hatta ilki 1870’de açılan Dârül-muallimât isimli Kız Öğretmen Okulları, kadın öğretmen yetiştirmek amacıyla kurulmuştu.

Aslına bakılırsa Osmanlı kadınları, önceki asırlarda da özellikle ticaret yaparak, iktisadi hayatın içinde yer alıyordu. Bununla birlikte, 19. yy. sanayileşmesi, diğer alanlarda da görülür olmalarını sağladı. Fabrikaların kapılarını açtığı Osmanlı kadını, bu dönemde pek çok sahada aranır oldu. Bu bağlamda 1800’lerin Osmanlı’sında, Kız Sanayi Mektepleri de göze çarpıyor. Teknik eğitimin yanı sıra sanat eğitimi de veren bu okullar, kadınların altın bilezik edinerek muhtaçlıktan kurtulmasını amaçlıyordu.

SAVAŞIN GETİRDİĞİ

20. yüzyıla gelindiğinde ise, savaşlarda erkeklerin yitirilmesi, kadın işgücüne olan ihtiyacı tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de artırdı. Böylelikle çalışma hayatına doğal olarak kanalize olan kadınımızın işgücüne katılımı, Cumhuriyet döneminde giderek arttı. Öte yandan, kadınların Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde hızla yükselen işgücüne katılımı, sonrasında kırdan kente göçlerin katkısıyla zayıflamaya başladı. Katılım oranı böylece, dünyadaki trendin aksine uzun süre düşüş sergiledi ve 2000’lerin başında %23’lere kadar geriledi.

2000’lerdeki ekonomik tamir ve yükseliş dönemiyle ise, kadın istihdamı yeniden önem kazandı. Kadın işgücüne yönelik çalışmaların da katkısıyla yukarı yönlü bir trende giren kadının işgücüne katılımı, artık ulusal işgücü artışının da motor gücü olmuş durumda.

%30’LARA YÜKSELDİ

Geçen hafta açıklanan 2014 işgücü istatistikleri, kadının işgücüne katılım oranının %30,3 seviyesinde olduğunu gösteriyor. Tabii %30’lara yükselmiş olsa da, oranın çok daha iyi seviyeleri hak ettiği bir gerçek. Özellikle dünya örneklerine bakınca, kadınımızın işgücünde daha çok yer almasını arzu ediyoruz.

Bununla beraber, ifade ettiğim gibi, son dönemde Türkiye’deki işgücüne katılım artışının ciddi bir bölümünü, kadının çalışmaya daha çok talip olmasıyla izah etmek mümkün. Bu durum, sevindirici olmakla birlikte, karşılığında istihdam yaratmayı da gerektiriyor. Zaten işsizlik oranları da, bu gerçekle birebir bağlantılı. Büyüyen işgücüne, ona yetişebilen bir istihdam gerek.

2014 MESAJLARI

Hazır konuya girmişken, 2014 verileriyle genel bir tablo çizelim:

2014’te işsizlik oranı yurt genelinde %9,9 düzeyinde gerçekleşmiş. Eğitim durumuna göre baktığımızda, bu orana en yüksek katkıyı, 2,6 puanla ilkokul mezunlarının verdiğini görüyoruz. Aslında bu grup, kendi içinde %7,8’lik işsizlik oranıyla Türkiye ortalamasından daha iyi bir görünüm sergiliyor. Ülke işsizlik oranına en katkı veren grup olması ise, güçlü bir işgücüne sahip olmasından kaynaklanıyor: İşgücümüzün yaklaşık üçte birini, ilkokul mezunları oluşturuyor.

Yine eğitim bağlamında işsizlik oranında en çok payı olan 2. grup ise, 2,3 puanla ilk ve orta öğretim mezunları. Onu, 2,1 puan ile yüksekokul ve fakülte mezunları takip ediyor. Giderek büyüyen bu grup, 2014’te ülkemizdeki işgücünün de %19,7’sini oluşturmuş. İşgücüne katılım oranında ise, %79,2 ile açık ara en önde.

İşsizlik oranının %10,6 olarak kaydedildiği üniversiteli işsizliğin dinamiklerini, mezun olunan bölümlerle incelemek, özellikle genç nüfusu anlamak açısından önemli. Bu anlamda, iş ve yönetim grubunun, işgücündeki %27,2’lik hâkimiyetine bağlı olarak orana katkı verdiği göze çarpsa da; bilgisayar, sanat, gazetecilik, yaşam bilimleri ve fizik bilimleri gibi bölümlerde işsizlik oranları daha yüksek. Öte yandan, öğretmenlik, veterinerlik, hukuk ve beşeri bilimlerde ise, işsizlik ortalamanın oldukça altında, %7’lerde geziniyor. Sağlıkta ise %3,2!

ÇÖZÜM SÜRECİ İHTİYACI

Bölgesel anlamda ise, G. Doğu Anadolu, 2014 verilerinde en dikkat çeken grup. Nitekim bölge, %15,6 ile Türkiye’nin en yüksek işsizlik oranına sahip bölgesi ve %9,9’un 1,1 puanını açıklıyor. Ulusal işsizlik oranı içinde İstanbul, Akdeniz ve Ege’nin katkı puanları daha yüksek olmakla birlikte, bu bölgelerde işgücü arzının da güçlü olduğu gibi bir gerçek var. Oysa G. Doğu Anadolu, işgücüne katılımda en düşük orana sahip bölgemiz!

İşgücüne katılım en düşükken işsizliğin en yüksek oranda gerçekleştiği bölgedeki sıkıntının nedeni malum... Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’i kapsayan TRC3 ile Şanlıurfa ve Diyarbakır’ı içeren TRC2’de işsizlik oranı, sırasıyla %24 ve %17,4... Ülke genelinde en düşük işsizlik oranına ise, %5,3 ile K. Doğu Anadolu’da rastlıyoruz. Onu, %6,2 ile Karadeniz izliyor.

Tüm bu ve daha fazlası veriden çıkarabileceğimiz ana sonuçlar ise şunlar: Emek piyasasındaki görünümün iyileşmesi; istihdam dostu bir büyüme stratejisi izlenmesine, kadın istihdamının desteklenmesine, eğitim ve istihdam politikalarında arz-talep yaklaşımına gidilmesine ve Çözüm Süreci’nin başarıyla sürdürülmesine bağlı olacak.

Mevcut hükümet tarafından kararlılıkla benimsendiğini gördüğümüz ilgili adımların güçlenerek ilerlemesi ve sonuç vermesi için ise, Haziran seçimleri önemli bir eşik olacak.

[Yeni Şafak, 10 Mart 2015]