Hazırlayan Rıfat Öncel Uzmanlar Mustafa Kibaroğlu Kemal İnat Murat Aslan Ahmet Alemdar Muhammet Koçak
Kemal İnat Sakarya Üniversitesi Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması Ankara’nın bu meseledeki iyi niyetinin açık göstergesi. Bu konuda yaşanan gecikme ise bir kötü niyet göstergesi değil Türkiye’nin gerek İsveç’ten gerekse ABD gibi NATO ortaklarından terörle mücadelede olması gereken dayanışmaya ve güvenlik ortaklığının gereklerine uygun davranmalarını sağlamaları konusunda bir uyarıydı. Doğrusu bu uyarı ve Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini bazı koşullara bağlaması Stockholm yönetiminin Ankara’yı memnun edecek bazı adımlar atmasını sağladı. Ancak bu adımlar İsveç’in terörle mücadele konusunda Türkiye’nin arzu ettiği noktaya gelmesini sağlamadı kuşkusuz. Bu konuda Türkiye’nin gerek İsveç’e gerekse diğer Batılı ortaklarına yönelik taleplerini sürdürmesi gerekiyor. Bundan sonraki süreçte ne olacağına gelirsek, İsveç ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin bu iyi niyetli adımını ve küresel siyasette artan rekabeti doğru okuyup Ankara ile gerek ekonomik gerekse güvenlik konularında daha rasyonel bir ilişki geliştirmeye yönelmeleri Türkiye ile Avrupa arasındaki sorunların hızlı bir şekilde çözülmesini sağlar. Böyle bir iş birliğine her iki tarafın da ihtiyaç duyduğuna kuşku yok. Ancak İsveç ve Avrupa ülkeleri kendi içlerindeki Türkiye karşıtı lobilerin etkisi altında hareket ederek Ankara’ya karşı rasyonel çizginin dışına çıkmaya devam ederlerse ya da Türkiye’yi egemen eşit bir ortak olarak kabul etmek yerine kendi dış politika çizgilerini Ankara’ya dayatmaya yönelik tavırlarını sürdürürlerse Türkiye’nin bu iyi niyetli adımının Avrupa ile ilişkilerdeki sorunları çözmeye yetmeyeceğini de belirtmek gerekir. Yukarı git
Murat Aslan Hasan Kalyoncu Üniversitesi İsveç’in NATO üyeliği uzun ve sancılı bir pazarlık sürecinin sonrasında sonuçlandı. TBMM’de yapılan görüşmeler ile İsveç’in NATO üyeliğinin kabul edilmesine yönelik tasarı kabul edildi. Süreç ile ilgili birkaç çıkarımda bulunmakta fayda var:
- İsveç finansal yardımda bulunduğu ve ülkesinde barındırdığı Türk aşırı solu, PKK/PYD’liler ve bunların yasal uzantılarının ihanetine uğradı. Mecliste aleyhte oy kullanan ve NATO karşıtlığını halen Soğuk Savaş söylemleriyle tekrar eden bahse konu blok ya aleyhte oy kullandı ya da oy vermemek adına salonu terk etti. Siyasi kararların alınmasında farklı görüşlerin olması normal ancak ABD ve İsveç’in hangi aktörle yola devam ettiğini fark etmemesi anormal. Diğer bir ifadeyle İsveç ve ABD açısından tecelli eden bir atasözü var: Besle kargayı oysun gözünü!
- “Bu kararın Türkiye’ye katkısı olur mu?” sorusu önemli. Tüm devletlerin güvenliklerinin birbirleriyle ilintili olduğu hatırlanırsa İsveç ile Türkiye artık aynı güvenlik botunda yol alacak.
- Türkiye aleyhine bir eylem söz konusu olduğunda İsveç lehine alınabilecek NATO kararları Ankara tarafından engellenebilir. Bu nedenle İsveç’in NATO üyeliği sonrasında Türkiye ile olumlu havayı devam ettirmesi gerekiyor.
- İsveç’in PKK/PYD’ye finansal ve siyasi yardımı kesmesi gerekli. Bu konuda zaten İsveç tedbirler aldı. Yeni çıkarılan kanun İsveç hükümetlerinin önünü tıkayacak nitelikte.
- Türkiye’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasıyla savunma sanayii ve teknolojilerinin iki ülke tarafından ortak üretiminde yeni bir kulvar açıldı. Özellikle alt sistemlerin iki ülkenin firmaları tarafından üretimi ve ticareti Türkiye’nin faydasına olan bir konu.
- AB ile ısınmaya başlayan ilişkilerde İsveç konusu bir kaygı nedeniydi. Önümüzdeki süreçte İsveç’in –söz verdiği gibi– Ankara-Brüksel ilişkilerinde Türkiye tarafında konumlanması gerekiyor.
- Bu karar sonrasında Türkiye ve İsveç ilişkilerini ideal noktaya taşıma konusunda fırsat yakaladı. Önemli olan bu fırsatın kaçırılmaması.
Sonuç olarak Türkiye ve İsveç’in inisiyatifi İsveç’teki bölücülere, Türk aşırı soluna ve FETÖ üyelerine bırakmadan bu yakınlaşma ivmesini sürdürmesi ve ortak güvenlik kaderinin gereğini yerine getirmesi gerekmektedir. Yukarı git
Ahmet Alemdar Defence Turk Türkiye ile İsveç arasında savunma sanayii konusu hem çok taraflı ilişkilere hem de pamuk ipliğine bağlıdır. İsveç’in ikili ilişkilerde 2019’da Barış Pınarı Harekatı ile başlayan bir örtülü/açık ambargo süreci vardı. Alenen kısıtlamalar yapılırken aynı zamanda ihracat lisansları bekletilerek örtülü ambargo da uygulandı. Haziran 2022’de imzalanan “üçlü muhtıra”da İsveç, savunma sanayiine yönelik kısıtlamaları kaldıracağını taahhüt etti ve kaldırdı. Zaman alsa da sektör temsilcilerimizin ithalat taleplerine olumlu dönütler sağlandı. İsveç kısa vadede ithalat taleplerimizi yine olumlu karşılayacaktır. Ancak sınır ötesi harekat bahane edilerek her an ve yeniden “örtülü ambargo”nun işletebileceğini unutmamak gerekir. İsveç’in NATO üyeliği ikili ilişkilerin ötesinde savunma sanayiimiz üzerinde etkiye sahiptir. Kanada, İHA kameralarının tedarikinde, ABD ise F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kitlerinin tedarikinde İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasını şart koştular. Hava Kuvvetlerimizin modernizasyonunda önemli olan –Washington yönetiminin taahhüt ettiği– satışlara yönelik Kongreden lehimize sonuç alınmasını bekleyeceğiz. Son olarak ise Türkiye’nin “geliştirilmiş stratejik ortaklık” düzeyinde ikili ilişkiye sahip olduğu Macaristan’ın halen İsveç’in üyeliğini onaylamadığını unutmamak gerekir. Yukarı git