SETA > Uzmanlar Cevaplıyor |
İsveç in NATO Üyeliğinin Onaylanması ve Sonrası

İsveç’in NATO Üyeliğinin Onaylanması ve Sonrası

Türkiye, yoğun diplomatik temaslarla geçen uzun bir sürecin ardından İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onayladı. Söz konusu süreçte Ankara, Stokholm yönetimi ile başta terörle mücadele olmak üzere belirli başlı konularda daha verimli bir iş birliği arayışında oldu. Geleneksel NATO müttefiklerinden terörle mücadelede yeterli desteği göremeyen Türkiye için bu süreç hem endişelerini yeniden gündeme getirme işlevi gördü hem de İsveç’in NATO şemsiyesi altında uzun vadeli bir güvenlik ortağı olarak görülebilmesinin zeminini oluşturmaya çalıştı. Diğer taraftan İsveç’in üyeliğinin NATO bakımından materyal kabiliyetlerin artırılmasından ziyade siyasal bir önem taşıdığı açık bir şekilde görülebiliyor. Bu kapsamda İsveç’in üyelik başvurusundan bu yana geçen sürecin dinamiklerini ve önümüzdeki dönemde beklenebilecek gelişmeleri uzmanlar cevapladı.

Türkiye, yoğun diplomatik temaslarla geçen uzun bir sürecin ardından İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onayladı. Söz konusu süreçte Ankara, Stokholm yönetimi ile başta terörle mücadele olmak üzere belirli başlı konularda daha verimli bir iş birliği arayışında oldu. Geleneksel NATO müttefiklerinden terörle mücadelede yeterli desteği göremeyen Türkiye için bu süreç hem endişelerini yeniden gündeme getirme işlevi gördü hem de İsveç’in NATO şemsiyesi altında uzun vadeli bir güvenlik ortağı olarak görülebilmesinin zeminini oluşturmaya çalıştı. Diğer taraftan İsveç’in üyeliğinin NATO bakımından materyal kabiliyetlerin artırılmasından ziyade siyasal bir önem taşıdığı açık bir şekilde görülebiliyor. Bu kapsamda İsveç’in üyelik başvurusundan bu yana geçen sürecin dinamiklerini ve önümüzdeki dönemde beklenebilecek gelişmeleri uzmanlar cevapladı.

Hazırlayan Rıfat Öncel Uzmanlar Mustafa Kibaroğlu Kemal İnat Murat Aslan Ahmet Alemdar Muhammet Koçak


Mustafa Kibaroğlu MEF Üniversitesi Soğuk Savaş’ın bittiğini tescil eden Berlin Duvarı’nın Kasım 1989’da yıkılmasından günümüze kadar geçen otuz beş yıllık sürede NATO toplam altı genişleme dalgası yaşamıştır. Eski Varşova Paktı üyeleri Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya 1999’da; Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya 2004’te Kuzey Atlantik İttifakı’na dahil olmuştur. Bunları 2009’da Hırvatistan ve Arnavutluk, 2017’de Karadağ ve 2020’de Kuzey Makedonya takip etmiştir. Türkiye bütün bu genişleme süreçlerine olumlu yaklaşmış ve yapıcı bir yaklaşımla İttifakın daha da güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu tutumuna karşılık bazı Batı Avrupalı müttefiklerimiz ve son dönemde ABD eksik, yanlış ve tek taraflı bilgilendirme ile Türkiye’ye yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştur. Örneğin 2010 Lizbon Zirvesi öncesinde Ankara’nın, ABD’nin “Füze Kalkanı” olarak bilinen hava savunma sisteminin Avrupa’da konuşlandırılmasının önünde engel teşkil ettiği iddia edilmiştir. Son olarak oldukça tartışmalı bir gündem içinde 2023’te Finlandiya, başvurusunu takip eden bir yıl gibi kısa bir sürede İttifakın 31. üyesi olmuştur. Aynı gündemin bir parçası olan İsveç de müstakbel müttefiki olan Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki haklı beklentilerini kısmen de olsa yerine getirerek Ankara’nın vizesini almıştır. 1952’de NATO üyesi olan Türkiye, İttifakın küresel boyuttaki güvenlik politikalarının belirlenmesinde yapıcı rol oynamasının yanı sıra tüm dünya üzerinde planlanan operasyonlara askeri imkan ve kabiliyetleriyle en yüksek katkıyı yapan ülkelerin başında gelmektedir. Bundan sonra da aynı yönde katkı vermeye devam edecektir. Ancak bu durumu yalnız bizlerin bilmesi yeterli değildir. Tüm dünyaya bu gerçekler tam olarak anlatılmalıdır. Haksız ve temelsiz eleştirilere en güzel cevap bu şekilde verilebilir.

Yukarı git


Kemal İnat Sakarya Üniversitesi Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması Ankara’nın bu meseledeki iyi niyetinin açık göstergesi. Bu konuda yaşanan gecikme ise bir kötü niyet göstergesi değil Türkiye’nin gerek İsveç’ten gerekse ABD gibi NATO ortaklarından terörle mücadelede olması gereken dayanışmaya ve güvenlik ortaklığının gereklerine uygun davranmalarını sağlamaları konusunda bir uyarıydı. Doğrusu bu uyarı ve Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini bazı koşullara bağlaması Stockholm yönetiminin Ankara’yı memnun edecek bazı adımlar atmasını sağladı. Ancak bu adımlar İsveç’in terörle mücadele konusunda Türkiye’nin arzu ettiği noktaya gelmesini sağlamadı kuşkusuz. Bu konuda Türkiye’nin gerek İsveç’e gerekse diğer Batılı ortaklarına yönelik taleplerini sürdürmesi gerekiyor. Bundan sonraki süreçte ne olacağına gelirsek, İsveç ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin bu iyi niyetli adımını ve küresel siyasette artan rekabeti doğru okuyup Ankara ile gerek ekonomik gerekse güvenlik konularında daha rasyonel bir ilişki geliştirmeye yönelmeleri Türkiye ile Avrupa arasındaki sorunların hızlı bir şekilde çözülmesini sağlar. Böyle bir iş birliğine her iki tarafın da ihtiyaç duyduğuna kuşku yok. Ancak İsveç ve Avrupa ülkeleri kendi içlerindeki Türkiye karşıtı lobilerin etkisi altında hareket ederek Ankara’ya karşı rasyonel çizginin dışına çıkmaya devam ederlerse ya da Türkiye’yi egemen eşit bir ortak olarak kabul etmek yerine kendi dış politika çizgilerini Ankara’ya dayatmaya yönelik tavırlarını sürdürürlerse Türkiye’nin bu iyi niyetli adımının Avrupa ile ilişkilerdeki sorunları çözmeye yetmeyeceğini de belirtmek gerekir. Yukarı git


Murat AslanMurat Aslan Hasan Kalyoncu Üniversitesi İsveç’in NATO üyeliği uzun ve sancılı bir pazarlık sürecinin sonrasında sonuçlandı. TBMM’de yapılan görüşmeler ile İsveç’in NATO üyeliğinin kabul edilmesine yönelik tasarı kabul edildi. Süreç ile ilgili birkaç çıkarımda bulunmakta fayda var:

  • İsveç finansal yardımda bulunduğu ve ülkesinde barındırdığı Türk aşırı solu, PKK/PYD’liler ve bunların yasal uzantılarının ihanetine uğradı. Mecliste aleyhte oy kullanan ve NATO karşıtlığını halen Soğuk Savaş söylemleriyle tekrar eden bahse konu blok ya aleyhte oy kullandı ya da oy vermemek adına salonu terk etti. Siyasi kararların alınmasında farklı görüşlerin olması normal ancak ABD ve İsveç’in hangi aktörle yola devam ettiğini fark etmemesi anormal. Diğer bir ifadeyle İsveç ve ABD açısından tecelli eden bir atasözü var: Besle kargayı oysun gözünü!
  • “Bu kararın Türkiye’ye katkısı olur mu?” sorusu önemli. Tüm devletlerin güvenliklerinin birbirleriyle ilintili olduğu hatırlanırsa İsveç ile Türkiye artık aynı güvenlik botunda yol alacak.
  • Türkiye aleyhine bir eylem söz konusu olduğunda İsveç lehine alınabilecek NATO kararları Ankara tarafından engellenebilir. Bu nedenle İsveç’in NATO üyeliği sonrasında Türkiye ile olumlu havayı devam ettirmesi gerekiyor.
  • İsveç’in PKK/PYD’ye finansal ve siyasi yardımı kesmesi gerekli. Bu konuda zaten İsveç tedbirler aldı. Yeni çıkarılan kanun İsveç hükümetlerinin önünü tıkayacak nitelikte.
  • Türkiye’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasıyla savunma sanayii ve teknolojilerinin iki ülke tarafından ortak üretiminde yeni bir kulvar açıldı. Özellikle alt sistemlerin iki ülkenin firmaları tarafından üretimi ve ticareti Türkiye’nin faydasına olan bir konu.
  • AB ile ısınmaya başlayan ilişkilerde İsveç konusu bir kaygı nedeniydi. Önümüzdeki süreçte İsveç’in –söz verdiği gibi– Ankara-Brüksel ilişkilerinde Türkiye tarafında konumlanması gerekiyor.
  • Bu karar sonrasında Türkiye ve İsveç ilişkilerini ideal noktaya taşıma konusunda fırsat yakaladı. Önemli olan bu fırsatın kaçırılmaması.

Sonuç olarak Türkiye ve İsveç’in inisiyatifi İsveç’teki bölücülere, Türk aşırı soluna ve FETÖ üyelerine bırakmadan bu yakınlaşma ivmesini sürdürmesi ve ortak güvenlik kaderinin gereğini yerine getirmesi gerekmektedir. Yukarı git


Ahmet Alemdar Defence Turk Türkiye ile İsveç arasında savunma sanayii konusu hem çok taraflı ilişkilere hem de pamuk ipliğine bağlıdır. İsveç’in ikili ilişkilerde 2019’da Barış Pınarı Harekatı ile başlayan bir örtülü/açık ambargo süreci vardı. Alenen kısıtlamalar yapılırken aynı zamanda ihracat lisansları bekletilerek örtülü ambargo da uygulandı. Haziran 2022’de imzalanan “üçlü muhtıra”da İsveç, savunma sanayiine yönelik kısıtlamaları kaldıracağını taahhüt etti ve kaldırdı. Zaman alsa da sektör temsilcilerimizin ithalat taleplerine olumlu dönütler sağlandı. İsveç kısa vadede ithalat taleplerimizi yine olumlu karşılayacaktır. Ancak sınır ötesi harekat bahane edilerek her an ve yeniden “örtülü ambargo”nun işletebileceğini unutmamak gerekir. İsveç’in NATO üyeliği ikili ilişkilerin ötesinde savunma sanayiimiz üzerinde etkiye sahiptir. Kanada, İHA kameralarının tedarikinde, ABD ise F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kitlerinin tedarikinde İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasını şart koştular. Hava Kuvvetlerimizin modernizasyonunda önemli olan –Washington yönetiminin taahhüt ettiği– satışlara yönelik Kongreden lehimize sonuç alınmasını bekleyeceğiz. Son olarak ise Türkiye’nin “geliştirilmiş stratejik ortaklık” düzeyinde ikili ilişkiye sahip olduğu Macaristan’ın halen İsveç’in üyeliğini onaylamadığını unutmamak gerekir. Yukarı git


Muhammed KoçakMuhammed Koçak Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hatırlanacağı üzere İsveç, Rusya-Ukrayna savaşı ile değişen bölgesel güvenlik iklimi sonucunda Finlandiya ile beraber tarafsızlık stratejisinden taviz vererek NATO’ya katılma yönünde irade göstermişti. Bunun yanında İsveç’in coğrafi konumu ve NATO ile Rusya arasında süregelen rekabet, Moskova’yı bu sürecin önemli bir aktörü haline getiriyor. Meclisimizden çıkan karar sonucunda süreçte son aşamaya gelinmesiyle Moskova yönetiminin bu sürece yönelik tavrı gerek Rusya-İsveç ilişkileri gerekse bölgesel ve küresel güvenlik dinamikler açılarından önemli sonuçlar doğuracak. Rusya bu üyelik sürecini başından itibaren resmi kanallar vasıtasıyla İsveç’in güvenliğine herhangi bir katkı yapmayan provokatif bir adım olarak değerlendirmişti. Bu çerçevede İsveç, NATO’ya dahil olmasıyla Rusya açısından İttifak üyesi bir ülke olarak meydana gelecek olası gerginliklerde bir hedef haline gelirken Rusya’nın Baltık Denizi’ne yönelik askeri yığınağının da artmasına sebep olacak. Buna karşılık ise İsveç, Rusya-Ukrayna savaşının sonrasında Rusya’nın kendisine yönelik tehdidinin artması durumunda NATO güvenlik şemsiyesi altında kalmayı hedefliyor. NATO açısından ise İsveç’in deniz kuvvetleri ve jeopolitik konumunun İttifakın Rusya ile bölgesel güvenlik rekabetine katkı yapması bekleniyor. Özetle İsveç’in NATO’ya dahil olması gerek İsveç gerekse Avrupa güvenliği açısından Rusya’ya karşı ittifakı güçlendirmesi noktasında olumlu görülse de NATO-Rusya sınır hattının iki katına çıkması birçok potansiyel jeopolitik riskleri de bünyesinde barındırıyor.

Yukarı git

İlgili Yazılar
Dış Politikada Önemli İvmelenme
Strateji Araştırmaları
Dış Politikada Önemli İvmelenme

Mart 2024

TUSAŞ Yerleşkesine Terör Saldırısı
Uzmanlar Cevaplıyor
TUSAŞ Yerleşkesine Terör Saldırısı

Ekim 2024